4. Bölüm

113 25 10
                                    



Multimedya; Sofia


İyi okumalar!!



Karanlık bir ormandaydım. Bana kendi korku masalını anlatan gecenin nefesini ensemde hissediyorum. Semadaki dolunay güneşe inat parlıyordu. Ayağımın altındaki kurumuş çalılara bastıkça parçalanma sesleni kulaklarıma doluyordu. Her iki yanımda yükselen ağaçlar korku hikayesini tamamlayan envanterlerdi. Bir dala tünemiş baykuş avını izlerce beni izliyordu. Sorgulayan bakışlarındaki dil yabancıydı. Ardımdaki çatırtıyla hızla geriye döndüm. Karalığa karışıp giden silüeti seçememiştim. Aklıma yaşanılan cinayetler geliyor.

Biri yaklaşan felaket için bir şey yapmalı.

"Hissedebiliyor musun?" Ses ile hızla diğer tarafa döndüm. Kimse yoktu. İşittiğim kadın sesi yabancı değildi. Ama tanıdıkta değildi. Sanki bebekliğimden kalma bir ninniydi. Kulağımın dibinde tekrar aynı sesi işittim. "Geliyor." Korkuyla ardıma döndüğümde üzerime bir yaratık atladı. Çığlığımla doğruldum.

Aldığım derin nefesler yetmiyordu. Görüşüm henüz kendine gelmemişken kendimi yine o ormanda sandım. "Maren? İyi misin güzelim?" Yanımdaki bedeni yeni fark etmemle irkildim. Roan endişeli bakışlarıyla neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yine aynısı olmuştu. Bir hafta içinde uykular bana haram olmuştu. Yer mi yadırgıyordum? On yaşımdan beni yatılı okuldaydım oysa. Yalnızca yazları üç ay evime gidebiliyordum.

"Arkadaşlar birbirine kur yapmaz." Geçiştiren alaylı sırıtışımla mırıldandım. Keskin bakışları bayıklaştı. Biliyorum derce başını salladı. "Sadece arkadaş." Omuz silktim. "Bunu isteyen sendin." Ve kabil eder etmez pişman olanda bendim. Ama artık uzak durmak istemiyorum. Kalbimdeki özlemi bastırmak artık kolay değildi. Üç ay boyunca görmezsem geçer sanıyordum ama geçmemişti. Melodik dile kulaklarımı tıkadım. Bu yalnızca canımı yakardı.

"Ne gördün?" Geçiştirirce başımı salladım. "Kabus. Bana saldıran ahmak kartal benimle işinin bitmediğini söylüyordu." Histerikçe sırıttım. Bakışları ciddiydi. Doğru söyleyip söylemediğimi tartıyordu. "Biliyor musun günışığı. Arkadaşlar birbirine yalan da söylemez." Kollarını göğsüne birleştirip geriye yaslandı. Hemen arkamdaki camdan ikindi güneşi yüzünün yan tarafına vuruyordu. Görüntüsü nefes kesiciydi. Gerçekten yakışıklıydı. Okul bittiği an soylu kızların ona evlilik teklifi edeceğine eminim. Bense askeriyede özel birliğe girmiş bir kuşçu olacaktım. Ellerim nasır toplamış olacaktı. Üstüm başım toz kir içinde olacaktı.

Hatta kan..

Yinede ülkem için çabalamış onunlu bir asker olacaktım. Sınırlardaki masum insanları kurtarıyor olacaktım. Adaletli Kralımız için hizmet edecektim.

"Ne kadar uyudum?" Pikeyi yana atıp yattığım yataktan doğruldum. Ayakkabılarım çıkmıştı. Eteğim yukarı tırmanmıştı. Roan'ın bacaklarıma saniyelik bakışını yakaladım. Gözlerini hızla kaçırdı. Bir zamanlar ellerinin gezindiği süt rengi bacaklarım güneşin altında çalışmaktan bronzlaşmıştı. Bu ten rengide bana yakışıyordu.

"Dersler bitmek üzere." Çenesiyle kolumu işaret etti. "Kolun nasıl?"

"Daha iyi." İlk kez yaralanmıyorum. Sık sık yapılan arena karşılaşmalarında yaralandığımız çok olurdu. Kapıdaki curcuna ile oraya döndük. Bizimkiler gelmişti.

Zemistan AkademisiWhere stories live. Discover now