Kısım 3 - ANİ ARAMA

20 2 0
                                    

Yeni bir hafta, yeni bir gün ve yeni bir sabah. Ögretmenlerimizin bizlere verdiği projeler ile boğuşurken ufaktan bilgi toplamaya çalışıyorduk. Öğle veya akşam... Ailemiz ile sorunlar... Herneyse, hayat devam ediyor.

Dört gündür boş bulduğumuz vakitlerde elimizdeki bilgiler ile araştırma yapmaya çalışıyorduk. Elimizde ne mi var? Hiçbirşey! Ne yapacağımızı ufaktan düşünüyordum, biz profesyonel değiliz, belki birçok kişiye fark atarız bazı konularda ama hala yetersiziz.

Cuma günü tekrardan toplanmak üzere sınıfa geldik (bizim sınıfa). Rulie, "Hava zaten sıcak! Bahçede yapalım işimizi!" diye isyan ederken arkasından Tomris de ona arka çıkarak o da isyan etmeye başladı. Hepimiz onay vermek zorunda kaldık ve bahçeye çıktık.

Bahçede heryerde internet çekmiyordu, belli bir yerde oturduk. Oturduğumuz yeri çoğu kişi ziyaret etmez ama tanıdıklar görürse konuşmaya gelebilirlerdi, bunu göze aldık.

Araştırmaya başladık. Ben ve Wiz yan yana oturmuş birbirimizden yardım alarak ikimizde farklı laptoplardan Dark Web'de araştırma yapıyorduk. Rulie ve Tomris de yan yana otumuş bizim onlara açtığımız bazı belgeleri telefondan okuyarak bir anlam çıkartmaya çalışıyorlardı. Goebbels ise iki grup arasında oturmuş ve bir köprü görevi görerek kendi araştırmasını sürdürmekteydi. Acaba bir şey bulabilecek miydik?

Sonuç... yok. Hiçbirşey bulamamamız bizim moral ve isteğimizi eksi yönde etkiliyordu. Bir şey bulmamız lazımdı!

Birden Wiz'in telefonu titremeye başladı... ekranı sismsiyah idi. Wiz telefonu eline alıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, "Telefon kendini kapattı herhalde." dedi. Herkesin meraklı gözleri birden söndü ve işlerine odaklandılar. Telefondan bir ses geldi birden, "Selamlar, ey genç arkadaşlar.". Herkes sesin nereden geldiğini çözmeye çalışırken Wiz ve Ben telefona odaklanmıştık. Diğerleri bizim telefona baktığımızı anlayınca yönlerini Wiz'in telefonuna çevirdiler.

Telefonu orta bir yere koyup duyulabilecek bir yakınlığa yaklaştık. Ben hemen içgüdüsel olarak kendi telefonumdan ses kayıt özelliğini açtım.

Telefondaki adam, "Beni duyduğunuzu biliyorum, telefona konuşarak iletişim kurabilirsiniz. Merak etmeyin... ısırmam." dedi ve kıs kıs gülmeye başladı. Sesi biraz robotikti ve arka plan sesi falan yoktu... bu konuşmadan adamın yerini tespit etme şansımız yüzde kaçtı acaba?

Wiz hemen bir cevap verme çabası ile "Sen kimsin! Benim telefonuma ne yaptın!" dedi. Adam "Sakin ol evlat. Bana Hans diyebilirsiniz. Bu benim adım değil elbette, sadece size kendiniz rahat hissettirebilmek için bir isim verme gereği duydum." . Hepimiz birbirimize anlamaya çalışıyormuş gibi bir bakış attık. Ben kafamdaki tilkilerden biriniz öldürebilmek adına "Aradığımız adam sen misin?" diye sordum. Herkes birden bana bakıp telefona bakmaya devam ettiler. Adam, "Haa o konu... Evet, aradığınız adam benim. Soracağınız bir çok soru vardır elbette, ama kısa tutacağım. Ben kötü karakter değilim. Siz de kahraman değilsiniz." diyerek cümlesini tamamladı. Goebbels, "Peki öyleyse, sen tam olarak kimsin?" dedi... Bir süre cevap gelmesini bekledik. Telefona baktığımızda telefon kendini başlatarak açılıyordu.

Adam söyleyeceğini söyledikten hemen sonra aradaki bağlantıyı koparmıştı. Lanet olsun! O kadar yakınken iletişimimiz bitti!

Herkesi yersiz bir korku kaplamıştı. Ortam sanki bir boşluk misali durmuştu. Otuz saniyelik bir duraksamadan hemen sonra Wiz atıldı "Benim telefonumu nasıl hackledi? Lanet olası Hans da kimin nesi?! Söyleyeceklerimiz dinlemedi bile..." diyerek küfürler yağdırmaya başladı.

Ben tam cevap verecekken Goebbels benden önce davrandı, "Adam söyleyeceğini söyledi ve kapattı, bu bir iletişimden çok bir mesajdı. Sakin olalım ve bu kendine Hans diyen adamın sözlerine odaklanalım." dedi. Ben telefonumdaki ses kayıt cihazını kapattım, sonra tekrar dinleriz diye kaydettim.

Ben "Şimdilik şu iki şeye odaklanalım, adam kendisini kötü olarak görmüyor ve bize bir hiçsiniz dedi, bir de aradığımız adam olduğunu iddia ediyor." dememle birlikte zil çaldı ve yavaştan toparlanmaya başladık. Tomris, "Ya bu adam istediği gibi her telefonu hackleyip dinleyebiliyorsa?" dedi.

Rulie, "Eğer öyle bir şey yapabiliyorsa çoktan bizim planlarımızı suya düşürürdü. Bence öyle bir şey yapamaz." dedi. Haklıydı... sanırım. Goebbels ayağa kalkarak "Adamın yeteneğine bağlı." dedi. Ben hemen, "Adam bunu yapmayı başardı. Bir kez yapabiliyorsa bir daha yapamaz mı?" diye soruyu Goebbels'a yönlendirdim. Goebbels, "Bilmiyorum..." diyebildi.

Herkes konu hakkında birtakım soruları cevaplandırmaya çalışarak sınıfın yolunu tuttuk. O gün zorlu geçti. Dersler, kafamızdaki sorular, yapmayı unutup alelacele yetiştirmeye çalıştığımız ödevler... kısaca günün devamı böyle geçti. Eve döndüğümde aklımdaki soruları cevaplamak için biraz kendim ile yalnız kaldım... derin düşüncelerim ve ben. Kendimce çözümler aradım. Hiçbid çıkar yol bulamadım. Mantığıma sığmıyordu hiçbir şey! Yoruldum.

Bu konuları bir kenara atıp o günü çok güzel bir uyku ile kapattım. Hans! Eğer bizimle aynı şehirdeysen, seni bulacağım. Bize gerçeği söylemek zorundasın! O kadar çabaladık! Senin için geliyoruz.

Kod Adı - 53Where stories live. Discover now