Kısım 4 - NOTLAR

18 2 3
                                    

Pazar günü olaylar hakkında biraz tartışmak için Wiz ve Goebbels'i aradım. Wiz meşgul olduğunu ve gelemeyeceğini söyledi, Goebbels ise kabul etti.

Meydanın ordaki büyük bir parka geçtim ve Goebbels'in gelmesini bekledim. Gelene kadar eşyalarımı kontrol ettim, laptop hazırdı, defter ve kalem hazırdı, atıştırmalıklar hazırdı. Ben bunları kontrol ederken bir kişi durmadan bana bakıyordu. Bir kız idi (19). Pek de göz teması kurmamaya çalıştım ama arada bir bakıp bakmadığını yokladım.

Oradan rahatsız olup biraz daha uzağındaki ve onun göremeyeceği bir yere oturdum. Goebbels'i aradım, yolda olduğunu söyledi. Biraz telefonda takıldım. Goebbels niye bu kadar gecikmişti ki?

Goebbels sonunda parka giriş yapmıştı. Arkasında biri vardı, Tomris! Geldiler ve yanıma oturdular. Üç kişiydik, halka şeklinde oturduk. Ben herkese birer bardak termostan sıcak çay koydum, dört bardak almıştım yanıma (pet pardak).

Oturduk ve biraz konuşmaya başladık. Söylenen fikirleri hem deftere yazıyordum hem de itiraz ediyordum, çünkü eğer öyle değilse ne olurdu onların sözünden dinlemek istiyordum. Yani dediklerinin tersi bir durum olmuşsa ne olur ve ne gibi sonuçlar doğururdu?

Tam iki sayfa yazı olmuştu ve benim yazım küçük ve düzenliydi, ona rağmen iki sayfa oldu. Aradan bir saat geçmişti ve biraz ara vermek istedik, yorulmuştuk. Ara verdiğimiz sırada ben bir söylenen ve yazılanları düşünüp bazı şeyleri eledim. Kalanlar ise kayda değer şeylerdi.

Telefonumun ses kayıt yerindeki o iki ses kaydını açtım. Biraz dinledik ve yorumlar yağmaya başladı. Not aldım.

Saat üç civarıydı. Tomris kalkması gerektiğini söyledi. Ne için olduğunu sorduğumuzda "Evde işlerim var." dedi. "Peki. Kolay gelsin." diyebildik. Tomris aramızdan ayrıldı ve Goebbels ile baş başa kaldık.

Goebbels'a bir soru yönelttim, "Dün gittiğimiz şehirde hiç kamera yok muydu?" . Goebbels "Malesef. Tek tük yerlerde var ama onlar da bizim işimize yaramaz." dedi. Bu beklediğim bir cevap idi aslında. Bizim oturduğumuz ve kahvaltı ettiğimiz yerde vardır bir tek. Lanet olsun!

Laptopumu çıkardığımda Goebbels bana baktı ve şunu dedi "Elimizdekileri biliyoruz zaten, daha fazla araştırma yapmamızın şimdilik bir anlamı yok bence. Araştırsak neyi araştıracaz?". Haklıydı. Ama boş oturmamamız lazımdı. Laptopu yerine koydum. Goebbels'e bakıp "Haklısın." diyebildim.

Saat altıya kadar vakit geçirdik. Eve dönüş yolunda aynı otobüs ile gidiyorduk. Otobüste iken beni James aradı, "Bilader, abim eve geri döndü. Nolursun kurtar beni bu cehennemden!" dedi. Goebbels'e veda edip otobüsten indim. James'in evinin yolunu tuttum. Vardığımda James beni alıp evden uzaklaştı. "Akşam her halükarda o eve geri döneceksin. Biliyosun." dedim. Üzerine "Şşş, o taraflara girme. Şimdilik kurtulayım yeter." dedi.

Birlikte bir cami avlusuna oturup telefondan oyun oynadık. Saat yediye gelirken "Ben eve gidiyom. Geç gidince kızıyorlar sonra." dedim. "Ben de yavaştan eve gideyim." dedi, sesi biraz dertliydi. Abisi ile pek anlaşamıyordu o kadar.

Veda edip eve geçerken aklımdan geçen şeyler beni sinir ediyordu. Koskoca adam bizim gibi çocuklarla niye oynuyordu? Neden? İstese bizden kurtulabilirdi. Ama yapmadı. Kendisine "Ben kötü değilim..." diyen birisi ne kadar iyi olabilirdi ki? Herneyse...

Evimin önüne gelince bir tane polis arabası başka bir arabayı son sürat kovalıyordu. Gittikleri yerde de anayol vardı... yakalaması biraz zor olurdu. Hırsızdı galiba, ya da başka yollarla suçlu biri.

Eve geçince ortam çok gergindi, belli ki bir kavga yaşanmıştı. Eve geldiğimde yemeğimi yedim ve direkt olarak odama geçtim. Müzik dinledim ve film izledim. Vaktimi biraz boş harcamış bulunmaktaydım. Pişman değilim.

Günüm ne kadar boş veya dolu geçse de benim için güzel bir gün olmuştu. Evdekiler de yakında düzelirler.

Gece bir kabus gördüm. Kafası olmayan bir adam bana doğru yaklaşıyordu. Her konuşmaya çalıştığında boyun kısmı bir balina misali kan püskürtüyordu. Ben ilk önce yerimden kıpırdayamasam da sonrasında geri geri sendeledim. Adam takım elbise giymişti. Omzumda iki  tane el hissettim. O an bana bir güç gelip adamın kalbine bir yumruk attım ve adam yere düştü. Arkamı döndüğümde ise kimse yoktu, önüme geri döndüğümde bir kafa ile burun burunaydım, yalnız kafa. Kafanın şeklini veya tipini hatırlayamıyordum ama o gece bir daha uyuyamamıştım. Saat ikiden beri ayaktaydım...

Kod Adı - 53Where stories live. Discover now