son' 14

746 86 198
                                    

artık ne oluyosa olsun dedim
sabır besmele ceke ceke okuyun

*

Hyunjin yüzünü yasladığı yanağa sürtündü. Üst üste hızla yapması hoşuna gitmişti. Ağladıktan sonra bir müddet sırnaşıyor, sonrasında yine ağlamaya devam ediyordu.

Tekrar başını kaldırıp, indirdi. Yumuşak yanaklarının sürtünmesi, gülümsemesine sebep oldu. Ara ara yanağına takılan alt dudağı, Minho'ya ıslak bir dokunuş bırakıyordu.

"Kedi gibisin." Hyunjin duyduğu cümle hoşuna gider gibi, Minho'nun bacaklarının arasında duran bacağını üste çıkardı. Kendini ona çekmeye çalışırken, aralarında olmayan boşluk sebebiyle üstüne çıkmış oldu.

Minho her fırsatta gözlerini öpmeye devam ediyordu. Öpmediği her an için pişman olacağı hissine kapılmıştı.

Hyunjin güneş doğmadan gitmesi gerektiğinden,
Minho da gideceğini bildiğinden uyumuyordu.

Neredeyse güneş gökyüzünü ele geçirirken, Hyunjin yavaştan aydınlanan havayla yataktan doğruldu. Minho da hemen peşine ayaklandı. Söylemek istedikleri dilinin ucundan kayıp gidiyordu. İşe yaramayacağını bildiği cümleleri sarf etmek istemedi.

Hyunjin çıkacağı kapıya yaklaşınca, Minho 5 adımda hızla yanına ulaştı. Arkadan sarıldığı bedene bir umut daha verdi. "Sabırlı ol, seni çekip çıkarmam için son günler... inan bana, sonrasında tüm gün seni öpebilirim."

Hyunjin olduğu kucak arasında dönerken ekledi; "Minho ne olursa olsun kendini suçlama ve bana kızma olur mu?" Minho başını sallayarak cevapladı; "sana kızamam ki ben" Hyunjin gülümseyerek alnına öpücük kondurdu.

Geride bırakmak zorunda kaldığı bedene son kez baktı. Aklını kurcalayan işi hakkında sorular sormak istediğini yeni hatırlıyordu. Belkide net cevap alamamaktan korktuğu için kaçıyordu. Ne de olsa bazı şeyleri gözüyle görmüştü. Troye'a inanmasa da gördüğü videoyunun inkar edilecek tarafı yoktu.

Cenaze fazla kalabalık değildi. Hyunjin'in tanıdığı annesinin birkaç yakınından başka biri yoktu. Ne kadar yakın oldukları da tartışılırdı. Troye'un çevresinden gelenler daha fazlaydı.

Hyunjin annesinin fotoğraflarının çevresinde bulunan çiçekleri sevmekle meşgulken bir kargaşa sesi fark etti. Arkasına bakınca Minho'yu görmeyi beklemiyordu.

Kendini oraya adımlarken buldu. Troye'nin kenara çekilmesi gerektiğine dair şeyler söylüyordu. İkili fazlasıyla gergin bir haldeyken Karina Hyunjin'in yanına ilerledi. "Böyle bir günde halinize bakın, erkek beyni geliştirilmeli bir tık."

Seungmin Karina'nın yüzüne bakarken imayla seslendi. "Aşkım" Karina gülümseyerek gizli bir öpücük attı. "Seni ben eğittim." Ortamda konuşulmaması gerektiğinden sessizce söylediği cümleyle konuyu kapattı.

"Senin burada olmana gerek yok. Ne vasıfla geliyorsun?" Minho Troye'un söylediği cümleyle gözlerini Hyunjin'e değdirdi. "Sana fikrini sormadım. Ayrıca çok takılma, insanlık namına senin cenazende de bulunacağım." Hyunjim'i zor duruma sokmak istemediği her halinden belliydi.

Göz kırparak onu ciddiye almamanın verdiği huzurla yürüdü. Hyunjin'in önünde durdu, söylemesi gereken birkaç teselli sözünden sonra annesinin fotoğrafına ilerledi.

Saygıyla eğildi, elindeki çiçekleri boş olan kısma bıraktı. "Tanışamadığımız için üzgünüm, bayan hwang. Sizin yerinize oğlunuza 'iyi iş çıkardın' dediğimde ne kadar gururlu hissettiğimi bilemezsiniz." Hyunjin tam olarak duyamadığı cümlelerin, merakını dindirmek için Minho'ya doğru yaklaştı.

dlmlu, hyunhoWhere stories live. Discover now