8

11.5K 1.5K 1.9K
                                    

Haiiii, ben geldiiim.

Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

+++++

Ertesi gün (Çarşamba) 

Taehyung ile dün romantik akşam yemeğimizi yemiştik, ama o yemek boyunca sessiz kalmış, ağzını bıçak açmamıştı.

Onu konuşturmak için epeyce çabalamış olsam da, konuşmak adına hevesli olmadığını bana bizzat göstermişti.

Yemeği yedikten sonra, neredeyse fısıldar gibi teşekkür etmiş ve sonrasında da odasına çıkmak üzere salondan ayrılmıştı.

Pek tabi konuşmadığı için biraz kırılmıştım ama, kızmamıştı da. Yani bunu göz önünde bulundurunca motive olmuş ve kalçalarımı sallayıp kıvırta kıvırta dans ederken masayı toplamıştım.

Sabah uyandığımda gözlerim daha doğru düzgün açılmadan ilk yaptığım şey telefonumu alarak Taehyung ile olan fotoğraflarımıza bakmak olmuştu. Bu benim motive olmamı sağlıyordu.

Ve dahası gece uykuya dalabilmem için de fotoğraflarımıza bakıyordum. Kabus görmeme bir nebze de olsa yardımcı oluyordu resimlerimize bakmak. Yoksa asla uykuya dalamıyordum.

Yanımda olduğunda o kadar huzurlu uyuyordum ki, bencilce hep yanımda kalmasını istiyordum.

Günlerim azaldıkça gerilmeye başlasam bile, son ana kadar pes etmeyeceğim gerçeğini kendime hatırlattım. Ben yenilmez savaşçıydım, pes etmek nedir bilmezdim.

Yatağımdan çıktığımda, boğazımdaki ağrının hafiflediğini vücudumdaki ağrıların ise epeyce azaldığını fark ettim. İyileşmiştim.

Kalçamdaki o baskı hissi de gitmişti. İyiydim. 

Banyoya girip duş aldıktan sonra havluyu kasıklarımın üstünde sıkıca bağlayıp ıslak saçlarımı elimin ayasıyla sıvazlayarak geriye doğru yatırdım.

"Bugüne seksiliğimi kullanarak başlıyorum." diye fısıldarken buharlanan aynaya kalp çizip kıkırdayarak banyodan çıktım.

Banyo terliklerimi yere sürükleye sürükleye odadan ayrılıp onun odasına yöneldim.

Yürürken gevşelen havlumu düzeltip kapısına tıklattım. "Gir!"

Taehyung'un içeriden gelen sesiyle birlikte kapıyı açarak içeriye girdim. "Sabah sabah yine ne derdin var senin Ju-"

Boy aynasının karşısında kravatını boynundan geçirerek söylenirken bakışları üzerime kayınca sustu.

Gözleri saçlarımdan omuzlarıma, omuzlarımdan göğsüme ve oradan da kasıklarıma kadar kayıp havluya karışan su damlalarını izlerken kısıldı.

Kalçamı kapının kenarına yaslayıp ıslak saçlarımı düzelterek gülümsedim. "Günaydın."

"Ne bu halin Jeon?!" diye otoriter bir sesle çıkıştığında ellerimi teslim oluyorum dercesine başımın iki yanında havaya kaldırdım. "Bana kıyafetlerinden verir misin? Yani üstüme giymek için?"

Gözlerini devirerek başını önüne çevirirken burnundan sert bir nefes aldı. "Bugün evine git ve kıyafetlerini al."

Başımı iki yana salladım. "Pazar gecesi anlaştık, evime geri dönmeyeceğim. Senin evinde kalacağım ve seninle galeriye geleceğim."

Dudaklarını şişirerek oflarken kravatını düzelttikten sonra elinin ayasıyla alnını ovuşturdu. "Niye kabul ettim ki... Neden..."

"Çünkü hâlâ içten içe beni istiyorsun." diyerek yanına yöneldiğimde elini alnından indirdi. Yanına varıp duraksadığımda bakışları gözlerime kilitlendi.

SEVEN DAYS A WEEK • TAEKOOK  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin