Hastalık

187 10 47
                                    

Taehyung'dan


Boşanmamızın üzerinden yaklaşık 2 hafta geçmişti. Bu zaman içerisinde çok kötü şeyler olmuştu.

Jennie'nin annesi hastaneye kaldırılmıştı. Durumu ciddiydi galiba. Benim yüzümden zayıflamıştı, fakat, annesiyle ilgili olaylardan sonra resmen kemikleri sayılıyordu.

Çökmüştü.

Yavru kuşum 2 hafta içerisinde çökmüştü.

Enkaza dönmüştü.

İçinden sağ çıkamayacağı garanti olan bir enkazın altında kalmıştı.

Ağırdı onun için. Her şey zordu.

Yaşamak zordu.

Önce 3 yıllık kocasının, hayat arkadaşının ihanetini öğrenmişti. Daha sonra boşanmıştı. Benim yüzümden linç yiyordu. Şimdiyse, annesini kaybetmek üzereydi.

Bu arada, boşanmamız medyaya duyuruldu. Fakat bilin bakalım benim yavru kedim ne yaptı.

Beni savundu.

Medyaya 'aldatma söz konusu bile değildir. Sadece son zamanlarda ikimiz de çok yoğun çalışıyorduk. Haliyle, yorgunluğun, stresin verdiği sinirle bir-birimizin kalbini fazlasıyla kırdık. Ve sonunda ikimiz için de en doğru kararı vererek anlaşmalı olarak boşandık.' Diye bir açıklama yaptı.

Hem de kimsenin zoru olmadan, kendi hür iradesiyle.

Yine beni düşündü. Linçlenmemi istemedi. Bencilce davranıp, tüm linçlerin bana gelmesini sağlamak yerine, beni düşündü ve tüm linçi kendisi yedi.

Neyse, Jennie'nin annesinin durumuna gelirsek. Bu gün grupçe hastaneye gideceğiz. Hem Jennie'nin durumu için, hem de annesi için.

Grupça hazırlandıktan sonra hastaneye geldik. Suga hyung Jennie ile konuştu, ardından 16. kata çıktık. Kolidorun soluna baktık. Boştu. Sağ kolidora baktığımızda, yerde oturmuş, belini duvara yaslamış ağlayan Jennie ile karşılaştık.

Jungkook, Jimin ve Suga hyung anında yanına koştu.

Jennie Suga hyung'a sarıldı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Suga hyung ise bir yandan Jennie'nin saçlarını okşuyordu. Daha sonra Jennie'nin hıçkırıkları iç çekişlere döndü. İç çekişler ise derin nefeslere. Sonunda sakinleştiğinde burnunu çekip konuşmaya başladı.

"Oppa, ben.. Ben ne yapacağımı bilmiyorum."

Namjoon hyung konuşmaya dahil oldu.

"Jennie, ne olduğunu açıkca anlata bilir misin canım?"

"Oppa, her şey normaldi. Fakat birden bire, bir şeyleri unutmaya başladı. Mesela, bir kere benim ismimi unuttu. Daha sonra hangi işte çalıştığımı. Daha sonra gruptaki pozisyonumu. Ben bir sorun olduğunu anlamıştım, fakat, ben 'hastaneye gidelim' dedikçe, benden uzaklaştı. Bu gün ısrar ettim, fakat, bu sefer kavgaya dönüştü. Sonra.. sonra birden üstüme bayıldı."

Ardından derin bir nefes aldı ve devam etti.

"Doktor muayene ederken ciddi bir sorunu ola bileceğini söyledi. Ben.. ben korkuyorum"

Bu sefer Jungkook sarıldı Jennie'ye.

Onlar ayrılınca odadan doktor çıktı. Jennie anında doktorun yanına koştu.

"Ne oldu, durumu nasıl. Ciddi birşey yok değil mi?"

Fakat doktor biran duraksadı. Ciddi birşey vardı.

"Bayan Kim, size bunu nasıl açıklamalıyım bilmiyorum ama.. Anneniz Creutzfeldt-Jakob hastalığına yakalanmış."

"Bir az daha açıklayıcı olur musunuz, lütfen"

"O zaman odama gelin, size bu hastalık hakkında bilgi vereyim"

Herkes anında adımlamaya başladı. Odaya geldiğimizde, doktor sandalyesine oturdu ve bize de oturmamızı işare etti.

"Şöyle ki, bayan Kim. Bu hastalık çok ciddi."

Ardından doktor devam etti.

"Creutzfeldt-Jakob Hastalığı dünyada milyonda bir oranında olmak üzere insanlarda görülen prion infeksiyonuna bağlı bir hastalıkdır. Oldukça nadirdir, milyonda birini etkiler, ancak sinir sisteminizi felç eden ölümcül dejeneratif bir hastalıktır. CJH bulaşıcı bir hastalık değildir. Bu hastalığın ilginç olan yanı kan yolu ile bulaşmamasıdır. Hastalık genellikle unutkanlıkla başlar ve bunu takiben ilerleyen  kişilik değişiklikleri, depresyon, anksiyete, düşünme bozukluğu, demans, halusinasyonlar, hareket kontrolünün kaybı, ataklar, felç ve koma ile seyreder."

Jennie'ye döndü herkes. Donup kalmıştı. Derin nefesler almaya çalışıyordu, fakat bunda başarılı olduğu söylenemezdi.

Birden kendine geldiğinde aklındaki soruyu yöneltti.

"Peki, tedavi süreci nasıl geçecek?"

Doktor bıkkınca bir nefes verdi.

"Maalesef, bu hastalığın tedavisi yok, Bayan Kim."

Jennie çökmüştü.

Jennie duyduklarından sonra ölmeye başlamıştı içten-içe.

Doktor 'anneniz ölecek' demek istiyordu. Fakat karşısındaki kadının 'bu ölümcül bir hastalık' sözünü kaldıramayacağını biliyordu.

İşte şimdi, Jennie de annesiyle birlikte ölmeye başlamıştı.

Geçen her saniye ölüyordu.

Fakat, o, buna rağmen ayağa kalktı ve annesinin yanına koştu.

Ama, karşılaştığl manzara, pekte iç açıcı değildi.

________________^-^______________________

❖ƬʜᴇDifficult Life༻ᴛᴀᴇɴɴɪᴇWhere stories live. Discover now