Baba

128 9 63
                                    

Taehyung'dan

Jennie annesini kaybedeli 2 ay olmuştu. Ve bu gün onun evinde toplanacaktık.

Jennie her gün annesinin mezarına gider ve çiçek bırakırdı.

Annesinin odasına annesinin büyük bir resmini asmış ve odayı güzelce topladıktan sonra kilitlemişti. Hiç kimsenin girmesine izin vermiyordu.

Bildiğim kadarıyla Jisoo bir kere Jennie'nin evine gidince, Jennie'nin kapıyı açmadığını görüp, endişelenmiş. Jennie'nin evinin anahtarı kızlarda olduğu için, Jisoo sessizce içeri girip, Jennie'yi izlemiş.

Jennie'yi, annesinin odasında kıyafetlerini koklayarak ağlarken görmüş.

Jennie evinde çalışan hizmetliye de 'artık gelmene gerek yok' demiş ve bir temizlik şirketiyle konuşup kadını oraya yönlendirmiş. Zaten Jennie hizmetlileri oldu-olası hiç sevmezdi. 'Ev işlerini kendimiz yapa biliyoruz değil mi, o zaman neden onlara patronluk taslayıp, küçük düşürelim ki' diye her zaman bize çemkirirdi.

Fakat, şirket bir hizmetli ayarlamış ve Jennie'nin evde olmadığı zamanlarda evi toplaması, yemek yapması ve saire gibi işlerle ilgilenmesi ile görevlendirmişti.

Herkes hazır olunca kızları almak için yola koyulduk.

-Tanrısal bakış açısı-

Jennie, çocuklar geleceği için hazırlıklara başladı, fakat, hazırlıkları bölen şey kapının çalan zili oldu.

Kapı zili ard-arda çalınca Jennie birşey olduğunu düşünüp, kimin geldiğine bakmadan kapıyı açtı.

Gelen bir adamdı. Orta yaşlı, biraz dolu ve tombul bir adamdı.

Jennie adamı tanımadı.

"Siz de kimsiniz?"

Adam Jennie'yi gördüğü an bir gülücük yerleştirdi yüzüne.

"Jennie, kızım.. Benim baban"

Jennie olduğu yerde çivilendi. Adama daha dikkatli baktığında gerçekten de babası olduğunu anladı.

Sert ses tonuyla konuştu.

"Ne var?! Ne istiyorsun?!"

Babası iç çekti ve gülümsedi.

"Ah, benim kızım babasına atarlanır mıymış? Sinirlenince fazla tatlı oluyorsun, Jennie"

Babası Jennie'ye sormadan kapıyı ittirip eve girdi ve sanki kendi eviymiş gibi salona geçti. Fakat biryere oturmadı. Jennie sinirli biçimde kapıyı çarpıp içeri geçti.

"Şimdi göstereceğim sana tatlıyı! Ne söyleyeceksen söyle, sonra da 23 yıl önce nasıl siktirip gittiysen, şimdi de öyle siktir olup git evimden!"

"Sen babanla nasıl böyle konuşuyorsun?! Annen büyüklerle nasıl konuşman gerektiğini öğretmedi mi?!"

"Baba, ha?! Babaya bak be! LAN SEN BENİ DAHA 3 YAŞIMDA TERK EDİP GİTTİN! KENDİNE NASIL BABA DİYE BİLİYORSUN SEN?!"

Jennie fazlasıyla sinirlenmişti ki, babasının sinir bozucu cümlesiyle, sabrının sınırları aşmıştı.

"Ben aslında tartışmak için gelmemiştim. Annene, nâmı değer eski karıma ziyaret etmek için gelmiştim. Ah, pardon! O ölmüştü değil mi? Haha, bak yazık oldu. Boşuna gelmişim."

"BANA BAK SİKİK HERİF. GELDİĞİN AHIRA GERİ DÖN HEMEN! SEN KİMSİN BENİM ANNEMİN ÖLÜMÜYLE DALGA GEÇİYORSUN, HE? HEM BEN SENİNLE NEDEN KONUŞUYORUM Kİ? AYNI SEVİYEDE DEĞİLİZ BİZ! SİKTİR GİT EVİMDEN!"

Jennie ciddi anlamda sinir krizi geçiriyordu. Elleri titriyordu, sinirden ve bağırmaktan başı ağrımaya başlamıştı.

"Aa, insan hiç babasını evden kovar mı? Sen nasıl misafirperversin böyle?"

Jennie'nin sinirden gözü dönmüştü. Yanındaki vazoyu alıp, adamın kafasına fırlattı, ama, isabet ettiremedi.

"DEFOL GİT EVİMDEN!"

Babası pişkin-pişkin gülerek cevap verdi.

"Tamam, tamam, gidiyorum. Ama bu senin peşini bıraktığım anlamına gelmez. Nereye gidersen git, sadece bir nefes uzağında olup, seni rahatsız edeceğim Jennie. Unutma bunu."

Ardından kapıyı açıp dışarı çıktı ve gözden kayboldu. Jennie sinirden her şeyi dağıtmaya başladı. Diğer vazoları,  tabloları yere atıp kırıyor, hazırladığı sofradaki tabakları yerle buluşturuyordu.

Daha sonra elini kafasına atıp, saçlarını yolmaya başladı. Ardından yerdeki camları eline aldı va avuç içleriyle sıkarak tuzla-buz etti.

Avuçları kanamaya başladı.

Daha sonra kanlı eliyle terden alnına yapışan saçlarını geri itti.

Böylece kan yüzüne de bulaşmış oldu.

Ardından evi biraz daha dağıttı ve en sonunda yorgunluktan güçsüz düştü. Artık hareket etmeye bile hali kalmamıştı.

Yavaşça koltuğa oturdu ve duvarı izlemeye başladı.

Ardından zil çaldı.

Kapıyı açmaya mecali yoktu.

Kapı bir kez daha çaldı. Ve bir kez daha.

Sonunda güçlükle ayağa kalktı ve kapıyı açtı.

Açılan tek şey kapı değildi. Jennie'yi görenlerin ağızları da şaşkınlıkla açılmıştı.

İlk konuşan Taehyung'dı.

"Jennie, bu halin de ne?"

Fakat, Suga, Jennie'nin konuşmasına izin vermeden konuştu.

"Hemen hastaneye gitmeliyiz, hadi!"

Fakat, Jennie, hareket etmedi.

Jungkook Jennie'yi kucağına aldığı gibi arabaya koştu ve hastaneye sürdüler.

Jennie, Jungkook'un kollarında derin bir uykuya daldı.

__________________^-^____________________

Galiba en uzun bölüm bu oldu.

Bir yanlışım olduysa affola.

Sizi seviyoruuumm<333

❖ƬʜᴇDifficult Life༻ᴛᴀᴇɴɴɪᴇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin