✾ 8.

107 14 8
                                    


Yaklaşık yarım saat daha beraber yolculuk ettikten sonra beni köşede indirmesini istedim. Sağa çekip durduğunda "Teşekkür ederim." diyerek kapı koluna yöneldim fakat bir an bileğimden tuttu.

Dokunduğu yerden uyuşukluk gibi bir his çıkıp tüm bedenime yayılırken hızla arkamı döndüm. Elini çektiğinde gözlerine baktım. "Numaramı yaz, döneceğin zaman haber verirsin alırım seni."

"Ben gelirim." dediğimde gözlerini devirip sinirlendiğini belli ederek "Numaramı yaz dedim sana balkız. İnatlaşmanın lüzumu yok." dedi. Sesi baskın ve daha kalın çıkmıştı.

"Benim telefonum yok." dedim uzatmayarak. Sesim öyle kırılgan falan çıkmamıştı. Yine çaresiz olsa da dik duran kız modumdaydım. "Henüz alma fırsatım olmadı." diyerek yalan söyledim. Ne diyecektim? Tüm birikmişimle telefon aldım onu da çaldırdım mı diyecektim?

Kaşları çatık bir şekilde bana bakarken burnundan sinirlice bir nefes verdi.

"Ne yani? Evimize emanet olarak görüp aldığımız kızı daha devlet korumasından çıkar çıkmaz şu siktiğimin İstanbul'un da bir başına mı bırakıyorum şimdi ben telefonsuz?" Gözlerinin mavisi kaşlarının çatıklığı altında içimi ürpertince uzatmasına fırsat vermeden indim arabadan.

Emir'e dönüp "Ne olacak ki? Avucumun içi gibi bilirim ben buraları. Bizimde izinlerimiz vardı." Yalan. Hiçbir yeri bildiğim yoktu. "Ayrıca emanetmişim gibi düşünmene gerek yok. Bakarım ben başımın çaresine. Atlar bir taksiye gelirim." Yalan. Gece yarısına kadar yürürüm.

"Beni kızdırma Asel." dedi ceketinin iç kısmını karıştırırken. Asel deyişi garip hissetmeme sebep olmuştu. Balkıza hemen alışmıştım sanırım.

Cebinden çıkardığı telefonunu alarak arabadan indi ve kapısını sertçe kapattı. Yanıma geldiğinde yarım metre önümde durdu. Uzun boyu yüzünden başımı hafif kaldırarak yüzüne bakabiliyordum.

Hala kaşları çatıktı.

"Al şunu." dedi hızla elimi tutup telefonunu elime tutuşturduğunda. "Bu benim telefonum. Sana buradan ulaşırım. "

"Saçmalama." diye kızdım telefonu ona geri vermeye çalışırken. "Al şunu, gerek yok diyorum sen ne yapacaksın!"

Gözlerini devirdi ve ona uzatmaya çalıştığım telefonlu elimi sıkıca kavradı. "Asel! Sokak ortasında insanların dikkatini üzerimize çekmekten vazgeç. Hayır umursadığımdan değil biri ters bir şey diyecek ayak üstü adam döveceğim. O telefonu al ve git işlerini hallet. Aradığımda da aç." dediğinde ufladım. Aslında o kadar haklıydı ki. İstanbul her türden insanın olduğu bir yerdi ama Emir'in tek sorunu vardı. Kibar olamamak.

"Bana bak." dedim tıpkı onun çıkardığı ses tonunda. Hafif daha yaklaşarak aslında içimi ürperten ama belli etmediğim gök mavisi gözlerine dik dik bakıyordum. "İstemiyorum dedim sana. İyilik yapmak istediğini anlıyorum ama istemiyorum. Bu tavır beni rahatsız ediyor."

"Biraz işlenmesi gereken reşit olmuş bir çocuksun. Hayata tutunmaya çalışıyorsun ama biraz söz dinlemen gerekiyor. Ben sana sözümü dinletmesini bilirim." dediğinde elimdeki telefonu alıp bir anda yüzü yüzüme santim kalacak kadar eğilince gözlerimi irileştirerek donakaldım. Vücudum şok geçiriyordu sanki.

Yeni tıraş olduğu losyon kokusundan o kadar belliydi ki içime ferahlığı doldu. Kokular arasında nadiren rahatsız etmeyen o hafif okyanus kokusu.

"Ben aradığımda..." dedi kulağıma fısıldayarak. "Telefonu kotumun arka cebine koyarken tüylerim diken diken olmuştu. Nefesim kesik kesik çıkıyor ve kalbim kaburgamı zorlayacak kadar hızlı atıyordu. "Açacaksın balkız." diyerek yüzünü üzümden uzaklaştırdı. Keskin bakışları bir süre daha gözlerime baktığında önce benim kapımı itip kapadı. Sonra aracına geçip çalıştırarak yanımdan uzaklaştı.

TEHLİKELİ İNTİKAM Where stories live. Discover now