✾ 69.

42 5 1
                                    

Yıldıza basmayı unutmayın ^,^

KANGREN

Gündüzlerin maskesini geceler düşürürdü.

Güneş ışıklarının altında saklanan ruhun artık acıları geceleri tıpkı bir haşere gibi yerinden çıkar ve rahatsızlık verirdi. Aynı zamanda sığınaktı gece. Gündüzlerin yapmacıklığına inat gerçeklerle var olmayı bilirdi.

Geceleri içmez miydi insanlar? Geceleri ağlamaz mıydı? Geceleri dertlenmez miydi? Hastalanınca ateşimiz bile geceleri azıtıp uyutmaz mıydı?

Yine bir gece vakti, korkunç boş bir arazinin içindeki yıkık dökük bir kuyunun dibinde hayat arıyordum. Emir'in zifiri karanlık kuyusu.

Yaraları vardı, yaraları ağırdı.

Issız bir tepede park ettiğimiz arabanın önüne oturarak far ışıklarında sessizce bekliyorduk. Karşıda, çok uzakta silik halde görünen şehir ışıkları alıyordu gözümüzü. Emir hunharca içiyordu. Sanki yaralarını kapatabilecekmiş gibi vurmuştu kendisini alkole.

Babasını orada bırakıp ayrıldıktan sonra tek kelime dahi etmemişti. Gözlerinin şişliği yanağına kadar inmişti. Yüzü ifadesiz ve sadece soğuktu. Bu hali beni fazlasıyla endişelendirirken her an sinir krizi geçirmesinden korkuyordum. Şişeleri bir bir devirirken hala tam anlamıyla sarhoş olmamıştı.

Gün boyu bana söylediği tek şey "Benimle içer misin?" olmuştu. Tüm gün anlamsızca şehrin bilmediğimiz sokaklarında dolaşmış, bir ara kız kulesini izlemeye gitmiştik. Birkaç defa konuşmayı denesem de başarılı olamamıştım.

Emir'in yıkık dökük olduğunu biliyordum ama ilk kez onu enkaz altındayken görüyordum.

Kafamda dolanan onlarca soru işareti vardı. Zihnimi ihtilal ediyor ve defalarca ona sormamı emrederek beni rahatsız ediyordu.

"Neden içmiyorsun?" dedi Emir bir anda saatlerdir süren sessizlik yeminini bozarak. Bacaklarıma sardığım kollarımı serbest bırakıp kendi birama uzandım.

"Birimizin sağlıklı kalması gerekli çünkü." dediğimde dudağı yana kıvrıldı.

"Sağlıklı kalmak istemiyorum." dedi mırıldanıp uzatarak. "Sende sarhoş ol ki anlatacaklarımı hatırlama." dediğinde kaşlarım havalandı.

"O zaman sana hak veremem." dedim bastırarak. "Bugün sana hak vermemi bekleyerek götürdün beni oraya, seni tamamen tanımak istiyorum Emir." dedim yönümü tamamen ona dönüp bacaklarımı karnıma çektiğimde. "Tek bir hareketini yargılarsam anlatmayı da beni de bırak git buradan." dedim kendimden emin bir şekilde.

Onu ve yaşadığı acıları bilmeden onunla yaşamak yükü ağır bir görev gibiydi. Onu bilmek onu bilerek onunla yaşamak istiyordum. Bende tarifi olmayan bir yere sahipti artık.

Sessizlik sürmeye devam edince dayanamayıp sormaya başladım artık.

"Bir kız kardeşin mi vardı?" diye sorduğumda "Hmm.." diyerek karşılık verdi. Gözleri dalmıştı. Öylece yeri izliyordu.

Şişeyi bir anda tepesine dikerek lıkır lıkır içti ve karşıya fırlattı. "Vardı evet. Öldüğünde henüz yaşına değmemişti." dediğinde kaşlarım çatıldı.

Bu yüzden diye geçirdim içimden. Bu yüzden birbirimize bu kadar benzeyip birbirimizi bu kadar net tamamlıyoruz. Acılarımız bir.

Geriye yaslandı tamamen. Bende karşısına geçip arabaya doğru döndüm yönümü. Onu izlemek istiyordum.

"Babamın iş hırsı yüzünden ciddi tehditler alıyorduk. Hatta.." derken duraksayıp güldü. Sarhoş olmaya başlamış gibiydi. "Hatta beni kaçırmışlardı biliyor musun? İyi dayak yemiştim gerçekten. Fakat tüm bunlara rağmen babam durmadı. Çalışkan ve gözü kara bir adamdı." dediğinde tebessüm ettim.

TEHLİKELİ İNTİKAM Where stories live. Discover now