✾ 11.

102 8 0
                                    

İçim de anlamsız bir his karmaşası oluşurken kalbimde ılık bir esinti belirdi. Sesi, içime işlemişti sanki. Kulaklarımda yankılandı yine.

Kal..

Arkamı dönüp soğuğun kızarttığı ve soldurduğu yüzüne bakarken bakışlarım donuktu. Onun bakışları ise gün ışığında ısınan okyanus mavisi gibi ılık ılıktı. Birkaç saniye düz düz baktım ona. Kulaklarımda yine söylediği son söz.

Kal..

"Bana rağmen kal." dedi bu kez gözlerimin içine bakarken. Sadece annesi için mi kalma mı istiyordu?

Derin bir nefes alıp aklımı toplarken ofladım ve gözlerimi devirdim. Elimdeki çantayı yere attıktan sonra alnıma vurdum birden. Başımı geriye doğru atarken "Neden bu evde herkes beni vicdanımdan vuruyor? Tehdit yumağınız mıyım ben sizin?" diye söylendim.

"Ben seni tehdit etmedim Balkız." dediğinde "Ettin." diyerek atıldım ve başımı kaldırıp suratına baktım. "Gidersen annem buna dayanamaz dedin. Elimi kolumu bağladın resmen bu da bir tehdit sayılır. Ayrıca bana Balkız demeyi keser misin? Rahatsız oluyorum artık." Yalan, iyi hissettiriyor.

"Gitmeyecek misin?" diye sordu bakışları ile attığım çantamı süzerken.

"Aptal olup olmadığımı sormak istedin herhalde. Evet, ruh hastası ve çift karakterli bir adamın evinde kalacak kadar aptalım sanırım." dediğimde yüzünde anlam veremediğim bir ifade oluştu. Sanki gülümser gibi ama tam da gülümser gibi değildi.

Nefesimi toplayıp ona doğru bir adım attım. "Öfkeni kontrol etmeyi öğrenmelisin. Bir doktora git, bunun sebebi olmalı." dediğimde yüz hatları gerildi. Çenesinin kasıldığını görebiliyordum. Elmacık kemikleri daha da belirginleşti ve sanki mavi bakışları koyulaştı.

"Sebebini biliyorum, üzerine düşmeye gerek yok." diyerek kestirip attığında eğilip çantamı aldı ve bahçe kapısından içeri bıraktı. Birisine seslenip almasını işaret ettiğinde tekrar bana döndü.

"Bir şey daha var." dedim konuyu değiştirmek isteyerek. Söylediğim şeyin rahatsızlık verdiğini anladığım için bende rahatsız olmuştum. Kim bilir öfke kontrol bozukluğuna sebep olacak ne yaşamıştı?

"Çok oluyorsun ve sanırım köpek istiyorsun." diyerek yan bakış attığında gözlerimi devirdim. Sanırım beni köpekle tehdit etmekten bıkmayacaktı. Bundan zevk aldığı belliydi ve bu şakayı devam ettirecek gibi duruyordu.

"Ben bu evin bir çalışanıyım malum annenle ilgileniyorum. En azından kendimi böyle daha rahat hissediyorum. E sende evin sahibisin, bir nevi patron. Aynı zaman da gideceğimi söylediğiniz okulun sahibi. Sana bundan sonra bey diye hitap edeceğim. Malum yaş farkımız da bayağı var. " dediğimde yüzüme boş boş bakıyordu. "Anlaştık mı Emir Bey?" dediğimde burnundan derin bir nefes verdi.

"Bu da nerden çıktı?" diye sordu bıkkınlıkla.

"Olması gereken bir mesafe diyelim, ben evinizin bir çalışanıyım." dediğimde yüzünde memnuniyetsiz bir ifade belirdi. Benim bu iticiliğim diye geçirdim içimden. Kesin bana sinir oluyordu şu an.

"Belki senin gibi ergen bir genç değilim ama ben daha yirmi dört yaşındayım Asel. Saçmalamayı bırak." dediğinde omuz silktim. Ama aslında iç sesim aradaki yaşı hesaplıyordu. Tam altı yaş büyüktü benden.

"Olması gereken bu Emir Bey." dedim umursamazca. "Halletmem gereken yarım kalan işler var, ben artık gideyim." dediğimde bu sefer arkama dönmeme fırsat vermeden yanımda belirdi ve arkama geçip beni iki kolumdan tutarak arabasına doğru ilerletmeye başladı.

"Ne yapıyorsun? Bıraksana." dediğimde aldırış etmedi ve arabasının kapısını açıp beni ittirerek oturttu. Kapıyı kapatmadan üst tarafına elini dayadığında hafifçe eğilip gözlerime baktı.

"Patronun değil miyim? Ne dersem yapacaksın." diyen kısık sesinin ardından göz kırpıp kapıyı kapattı. Aracın önünden sürücü koltuğuna geçene kadar gözlerimi üzerinden ayırmadım.

"İşim var Emir Bey." dedim net bir sesle. "Patron olabilirsiniz ama beni her şeye zorlayamazsınız." dediğimde bana omzunun üzerinden baktı ve aracı çalıştırdı.

"Kim demiş onu? Bal gibi zorla götürüyorum şu an seni Bal kız." dediğinde gözlerini yola dikti. "Ben istersem, yaparım. Ayrıca bugün dinlen. İşinin acelesi yok." dediğinde sesi kendinden emindi.

"Hah.." dedim sinirlerimin bozulduğunu belli ederek. "Acaba patronum beni nereye götürüyor?" diye sordum laf sokarak.

"Okula." dediğinde gözlerim irileşti. "Ne?" diye atıldım istemsizce. O ise gözünü yoldan ayırmadan direksiyonu sola kırdı.

"Bitirmem gereken işler var. Bugün şirkete değil okula gidecektim. Gitmişken seni de götüreyim, okulunu görmüş olursun." dediğin de içimde bir kıpırdanma oldu. Heyecanlanmış mıydım? Daha önce aklımda bile olmayan bir şey neden beni tatmin ediyor gibi hissediyordum?

"Ama benim bitirmem gereken işler.." derken bana öyle bir yan baktı ki istemsizce sözüm yarı kaldı. Ne olduğunu anlayamadan gözlerim onu süzerken bakışı benden uzaklaştı ve yola çevrildi. Direksiyonu daha sıkı kavramış ve çenesi yine kasılmıştı.

"İşlerinin nasıl sonlandığını gördüm dedi." tükürür gibi konuşurken. "Bir daha tek başına kalkışma hiçbir şeye. Ne işin varsa mutlaka haber ver." dedi emir veren tonda.

"Bu benim meselem Emir Bey." dedim kestirip atmak istercesine. Anide frene basmasıyla ön cama yapışmaktan son anda kurtardım kendimi.

"Bu sabah olanları gördün Asel! Eğer seni takip etmeseydim ne olacaktı?" diye sinirle bana doğru eğilerek sorduğunda yutkundum.

"Sahi, beni neden takip ettin?" diye sordum en son sormam gereken şeyi. Oraya o an gelmeme ihtimalini düşünmek istemedim. Benim için kaldıramayacağım bir travma olurdu herhalde.

"Çocuksun!" dedi hınçla. "Kaçamak cevaplar buluyorsun çünkü olabileceklerle yüzleşmekten korkuyorsun." dediğinde "Bir şeyden korkmam ben!" diye atıldım. "O halde sende çocuksun. Neden sen kaçamak cevap veriyorsun? Sana neden takip ettiğini sordum. Beni merak mı ettin?"

İçimde kılıçlar çekilmiş gibi bir gerilim hissettiren bakışları nakış nakış iliklerime işlenirken gözlerini kaçırdı. Cevap vermeden arabayı çalıştırdı ve yola odaklandı. Bakışlarının üzerimden çekilmesiyle nefesimi tuttuğumu fark ettim. Bu adam ne zaman bana böyle baksa nefes almayı unutuyordum.

Daha fazla uğraşmak istemeyerek bende doğrudan yola baktım. Zaten yaralı bir kol, ağrıyan bir bilek ve acıyan bir enseye sahiptim. Daha fazla gücüm kalmamıştı. Koltuğu hafifçe geriye yatırarak yaslandım ve gözlerimi kapadım.

"Radyoyu açar mısın?" dedim sanki deminki atışanlar biz değilmişiz gibi. Sesim sakin çıkmıştı. Yorgundum çünkü. Ruhum çürüyordu içten içe. Biraz dinlenmek istiyordum.

Gözlerim hala kapalı iken cevap vermeden açtı Emir radyoyu. Tamda istediğim gibi sakin bir şarkı mırıldanılırken başımı camdan yana çevirdim. Gözlerimi açmamıştım. Sonra sessizlikte uğultu gibi gelen şarkı sözlerinin ruhuma masaj yapmasına izin verdim. Demirden kapılarını aralamıştım ruhumun.

TEHLİKELİ İNTİKAM Where stories live. Discover now