[6]

6 1 0
                                    

"Ve artık bu yolculukta yalnızlardı."

Sürekli yazıp silmekten bir türlü paragrafı başlatamıyordum. Bu yazdığım son cümleydi. Saat 10 olmuştu ve ben iki saattir sadece düşünüyordum. Bundan sonraki bölümün başını getiremiyordum. Kafam başka şeylerle doluyken kendimi işime nasıl verebilirdim ki? Masamda duran soğumuş kahvemden bir yudum aldım.

Uzun zamandır titreyen telefonumu farkettim ve tam elimi uzatacakken neredeyse bardaktaki kahveyi döküyordum. Neyseki sakar olduğum kadar da reflekslerimi zamanlamam da iyidi. Eunha arıyordu. Tabiki de heyecanlanmam normaldi. Aramayı cevaplamamla konuşmaya başlaması bir oldu.

"Bil bakalım neler oldu?" Kesinlikle güzel bir şey olmuştu ki heyecanı sesinden anlaşılıyordu.

"Bilmem. Ne oldu? Yoksa Kore'ye geri mi dönüyorsun?"

"EVET!"

"NE?", Heyecandan çığlığıma bir an engel olamamıştım. "Sen ciddi misin?", diye sorduğumda şaka yapmamasını umdum.

"Ya kızım ciddiyim. Geliyorum diyorum işte." İnanamıyorum. Sonunda geri dönüyordu. 2 senedir Japonya'da olduğu için birbirimizden uzak kalmıştık.

"Ne zaman geliyorsun?"

"2 gün sonra.", dediğinde heyecandan odada ordan oraya adımlıyordum.

"Ya seni çok özledim."

"Ben daha çok. Kuzum şimdi benim kapatmam gerekiyor. Haberi vermek için aramıştım. Kendine iyi bak, görüşürüz. Öptüm."

"Görüşürüz.", dedikten sonra telefonu kapattım ve yatağa uzandım.

Evde havlama sesleri yankılanmaya başlamıştı. Odadan çıkıp Vivi'ye bakmaya gittim. Evet, adını Vivi koymuştuk. Sehun epey bir ona bağlanmıştı. Küçükken bir köpeğinin olduğunu ve aynı Vivi'ye benzediğini söylemişti. Onu iki gün önce gecenin bir yarısı yağmurun altında görünce de dayanamamıştı. Ben de az çok alışmaya başladım sayılırdı. Aslında hiç yaklaşamayacağımı falan düşünürken şuan onunla çok güzel vakit geçiriyorduk. Tahmin ettiğimden kısa sürmüştü alışmam. Sanırım acıkmıştı, aşağı inip ona mamasını vermeliydim.

Telefonumu hırkamın cebine koydum ve odadan çıkıp merdivenlerden inmeye başladım. Beni görmesi ile birlike bana doğru koşması bir oldu. Merdivenin sonunda patilerini kaldırıp bana uzanmaya çalışması çok tatlıydı. Hiç yapmadığım bir şeyi yapıp eğilip onu kucağıma aldım. Hatta bir öpücük bile kondurmuştum. O kadar da korkulacak bir şey yokmuş sanırım. O kucağımdayken mutfağa doğru ilerledik. Onu yere bıraktıktan sonra mama kabını çıkarıp içine yeni aldığımız mamalardan doldurdum. Ona mamasını verdiğimde suyunu da kontrol etmeyi ihmal etmemiştim. Suyunu da doldurduktan sonra bir süre onun bu tatlı anını izledim. Başını okşarken cebimdeki telefonum titredi. Mutfaktan çıkıp bahçeye doğru ilerlerken telefonuma gelen bildirime baktım. Mesaj bilinmeyen bir numarandı.

"Şüphelerine kulak ver."

Bu mesaj da neyin nesiydi? Bilinmeyen bir numaradan gelmesi beni tedirgin etmişti. Bunu kim, neden göndermişti? Şüphelerim derken neyi kastediyordu? Tanrım! Tek bir konuda şüphelerim vardı. O konu ise dile getiremeyeceğim kadar çok karışıktı. Sıkıntıyla bir iç çektim. Bu konuyu acilen Jongin ile konuşmam gerekiyordu. Bana başka yardım edebilecek birisi yoktu şuan.

***

Jongin'in evine geldiğimde tam kapıyı çalacaktım ki kapının bir anda açılmasıyla yerimden sıçramıştım. Karşıma ilk önce beni farketse de pek önemsemeyen bir kadın çıktı. Otuzlu yaşlarında olmalıydı diye tahmin ediyorum. Oldukça kıvrımlı bir fiziği vardı ki üstündeki kırmızı mini elbise tamamen vücudunu sarmıştı. Platin saçları, açık bir teni vardı ve yüzünde oldukça botoks. Üzerinde ceket olduğunu göre evden çıkıyor olmalıydı. Bence de daha önemli işlerimiz vardı.

Kamu telah mencapai bab terakhir yang dipublikasikan.

⏰ Terakhir diperbarui: Sep 02, 2023 ⏰

Tambahkan cerita ini ke Perpustakaan untuk mendapatkan notifikasi saat ada bab baru!

HEARTBREAKER | OH SEHUNTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang