[10]

28 6 84
                                    

"Ne oldu? Bir şey dedi mi sana?"

"Sakin ol Min."

"Yavrum nasıl sakin olayım? Tek başınaydın."

Yavrum.

"Hadi hadi, yakın bir kafeye sür de bir şeyler içelim. Anlatacağım."

"Hay hay efendim."

Cidden. Minho zaman farketmeksizin sözleriyle aklımı başımdan alıyor. Halbuki çok uzun sürmemişti Yuna ile konuşmam. Ama endişesi 10 metre öteden anlaşılıyordu. Biraz ilerledikten sonra bir kafenin önünde durduk. İçeri girdiğimizde, Minho iki tane sütlü kahve söyleyip masaya oturtturdu.

"Anlat bakalım."

"Tahmin edeceğin üzere, ilk başta ne yapacağını şaşırdı. Sonrasında ne istediğimi sordu."

"Cidden, ne için gitmiştin?"

"Ona bizim evin yakınlarındaki bir deponun adresini verdim. Lise zamanları hakkında konuşacağımızı söyleyip, gelmesini istedim."

"Ne yapacaksın orada?"

Bakışlarımı kaçırdım.

"Öldürecek misin?"

"Hayır. Ama ölmeyi isteyecek kadar canını acıtacağım."

Bir süre sustu.

"Ya gelmezse?"

"Gelecek."

Dedim kahvemden yudum alırken.

-

"Hoşgeldin Jis."

"Hoşbuldum Beom."

"Ee neler oldu?"

Koltuğa ilerlerken konuştum.

"Yakınlarda bir depo var, belki bilirsin. Oraya gelmesini söyledim. Tabii ilk başta şaşırmıştı."

"Ne zamana gelmesini söyledin?"

"Bu gece yarısında."

"Ne yapacağını sormuyorum. Az çok tahmin edebiliyorum çünkü. Ama, tek başına mı olacaksın?"

"Tek başıma olmazsam sorun çıkar gibi."

"Peki, sen bilirsin."

Öyleydi. Kendi başıma olmazsam başkalarının da canı yanabilirdi. Herkesi tehlikeye atmaktansa, sorumluluğu alan kişi riske girmiş olur.

Risk almaktan çekinen biri değildim sonuçta.

Kalkıp bir şeyler atıştırmak için mutfağa gittim. Dolapta kalan pilavı çıkarıp ocağın üstüne koydum. O pişerken içerden gitar sesi duyuldu. Sanırım akşam Beomgyu'nun sahnesi vardı. Pilavı yerken seslendi.

"Jisung!"

"Efendim?"

"Gelebilir misin?"

"Geliyorum, bir dakika."

Kalan son kaşık pilavı da yedikten sonra, kaseyi tezgaha bırakıp salona adımladım.

Hurricane | MinsungWhere stories live. Discover now