31. bölüm

670 58 28
                                    


iyi geceler efenim 🤭🤭🤭🤭🤭


                           31. bölüm


Efsun, akşam üzeri evinden çıktıktan sonra hemen karşısındaki apartmana geçmeden eli boş gitmemek için tatlı almaya yollanmıştı. Gece Şehrazat’ la uyumak için ayrıldığından şu saate kadar bütün gün işiyle ilgilenmiş olmasına rağmen aklında sürekli Şehrazat’ ın söyledikleri dolanıp durmuştu. Arkadaşı kendi iç dünyasına ters bir şekilde duygularını bir ayna misali kendisine yansıtmıştı resmen! Ferman’ a çok kırıcı konuştuğunu kabul etmek zorundaydı ancak buna keza onun da kendisinin üzerine çok geldiğini de inatla dillendirmişti dün gece genç kadın. En sonunda Şehrazat’ ın, “ Umarım o taş kalbin aşık olduğunu anladığında çok geç olmaz!” diyerek iyice Efsun’ un kafasına kafasına kakmıştı sözlerini. Aldığı baklavalarla apartmanın önüne geldiğinde derin bir nefes çekip zile bastı. Sabah ayrıldıklarından beri Şehrazat’ ı bir daha arayamamış, arkadaşı da her hangi bir dönüş yapmamıştı. Sanki yaşadığı şeylerin sıkıntısı azmış gibi bir de Ferman’ ın evde olup olmayacağını bilememenin stresi eklenmişti üzerine. Karşılaşırlarsa nasıl davranması gerektiğini kestirememenin bilinmezliğine gururunu asla geçemeyeceğini de yüreği fısıldıyordu.  Daire kapısının önüne geldiğinde yüzünde harika gülümsemesi ile Sevda’ yı görünce bütün düşüncelerini rafa kaldırdı genç kadın. Her ne olmuş olursa olsun Ferman’ ın kendisine yardım ettiği gerçeği gün gibi ortadayken bu insanlara en azından bu iyiliğin hatırı için saygısızlık yapamazdı. Sevda kendisini içeri buyur ederken evden mis gibi kokular geliyordu.


“ Sevda! Bu kadar güzel ne kokuyor böyle¿!” Genç kız dudaklarından dökülen kıkırtıyı eliyle gizlerken fısıldadı.


“ Yenge sanırsın ki annem gelin, sen kaynanasın! Sabahtan beri mutfaktan çıkmadı!” Efsun, Sevda’ nın muzip sözlerine kısık bir kahkaha ile eşlik etmişti. Genç kadının salon olarak tahmin ettiği yerden İsmail Bey’ in seslenişini duyduklarında hemen o tarafa geçmişlerdi. Yaşlı adamın elini hürmetle öptü Efsun. İsmail Bey kendi elini tutan genç kadının elini iki eliyle tutarken Nevin Hanım’ ın yanına gidebilmek için elini kurtarmayı düşünen Efsun’ un çabalarını boşa çıkartmıştı.


“ Hoş geldin gelin kızım. Otur bakalım şöyle...” Efsun, İsmail Bey’ in hitabıyla büyükçe gülümsese dahi karşı çıktı adama.


“ Nevin anneyi de görseydim...” İsmail Bey biraz kaşlarını çatarken sesinin yumuşak tınısını korumayı tercih etmişti.


“ O gelir birazdan. Sen otur bakayım şöyle.” Efsun’ un itaatkâr bir şekilde söz dinlemesi İsmail Bey’ i gülümsetirken bakışlarının kesişmesini sağlamıştı.


“ Torunum nasıl¿” İsmail Bey’ in sahiplenir tavrı Efsun’ un aklına ansızın kendi öz babasını getirirken yüreğinin ince sızısına kapılmamayı diledi.


“ Gelmeden konuştuk. Okuluyla ilgileniyor.” İsmail Bey başını aşağı yukarı sallamıştı.


“ Hafta sonu o varken de bir akşam ağırlayalım sizi kızım, özledim keratayı.” Efsun, yaşlı adamı onaylarken İsmail Bey’ in sesi yeniden yer etmişti aralarında. “ Nasıl¿ Her şey istediğin gibi oluyor mu¿” Efsun mahcupça mırıldandı bu soruya.


“ Evet, İsmail baba. Çok zahmet ediyorsunuz.” İsmail Bey buruşmuş elini babacan bir tavırla Efsun’ un elinin üzerine koymuştu.


“ Düğün istemiyormuşsun¿” Yaşlı adamın sorar sesi Efsun’ u huzursuzca yerinde kıpırdatmıştı.


“ O kadar masrafa gerek yok İsmail baba.” Efsun’ un masraf derken maddi bir şeyi kastetmediğini anlamıştı İsmail Bey.


“ Ben gelinimle karşılıklı çiftetelli oynamadan oğlumu evlenmiş saymam yalnız...”


“ Ama...” Efsun’ un sözlerini İsmail bey yumuşak bir sesle böldü.


“ Ben diyeceğimi dedim gelin kızım...” İkinci kez duyduğu hitap Efsun’ un yanaklarını kızartırken bu naif insanları kırmanın ne kadar büyük bir çiğlik olacağı üşüştü aklına.


“ Peki İsmail baba...” Yaşlı adamın aydınlanan yüzüyle birini mutlu etmenin huzuru dolmuştu Efsun’ un içine.


“ Yaşa kızım!” Sevda yengesine içecek bir şeyler getirirken duyduğu son kelimelerle babasının Efsun’ u ikna ettiğini anlayınca bütün oyunbazlığıyla araya girdi.


“ Aşk olsun baba ya! Bir düğüne sattın beni!” İsmail Bey’ in gevrek kahkahası odayı doldururken Efsun ve Sevda da gülüşüyorlardı. Efsun’ un çalan telefonu onları bölerken genç kadın aramanın David’ ten geldiğini görünce ayaklanarak ufak bir baş hareketiyle İsmail Bey’ den müsaade isteyip koridora yöneldiğinde arama kesilmişti. Efsun susan telefonu fırsat bilerek yemek kokularının kaynağına doğru adımlarını yönlendirdi. Mutfaktan içeri girdiğinde ayak seslerine arkası dönük Nevin Hanım’ ın sesi karışmıştı.


“ Sevda! Masada eksik var mı kızım¿!” Yaşlı kadının telaşlı sesine gülümseyen Efsun cevapladı onu.


“ Bence her şey fazlasıyla hazır Nevin anne.” Gelininin konuşması ile ıslak ellerini önündeki mutfak önlüğüne kurulayarak ona doğru dönen Nevin Hanım’ ın dudakları içten bir şekilde kıvrılmıştı.


“ Ah! Hoş geldin kızım!” Efsun, yaşlı kadının elini öpünce Nevin Hanım gelinine candan bir sarılmayla karşılık vermişti.


“ Hoş bulduk Nevin anne. Ne kadar zahmet etmişsin, bir sürü hazırlık yapmışsın.” Genç kadının dudaklarından dökülenler Nevin Hanım’ ın anne yüreğine dokunmuştu. Tam karşılık vereceği sırada Efsun’ un telefonu bir kez daha çalmaya başlayınca genç kadın salondan neden çıktığını da hatırlamış oldu. Çalan aleti Nevin Hanım’ a doğru gösterdi Efsun. “ Özür dilerim. Cevaplamam gerekli...” Nevin Hanım başını sallarken Efsun’ un arkasına doğru elini uzattı.


“ Özür ne demek gelin kızım. Odada rahatça konuşabilirsin.” Efsun, minnet dolu gülümsemesi ile Nevin Hanım’ ın gösterdiği odaya yönünü çevirdi.


Şehrazat, sabah işe giderken İskender’ e yazıp yazmamak konusunda kararsız kalınca henüz adı konmamış ilişkilerinin mutluluğu bir kez daha yüzüne yansımıştı. İskender’ in onu utandırıp sinir ettiği anılar aklına doluşunca yazmaktan vazgeçmişti çünkü bunların bir cezası olmalıydı değil mi¿! Şehrazat, suratındaki hınzır gülümseme ile Efsun’ ların sokağından evlerine gidebilmek için köşeyi dönüp hafif eğimli kendi sokağına girdiğinde İskender’ in de radarına takılmıştı. Koca adam neredeyse 1 saattir balkonda genç kızın evden çıkmasını bekliyordu fakat köşeden dönerek bir güneş gibi bakışlarına doğan kızla kaşları çatılmıştı. Onun varlığının bile kalbinin atışlarını değiştirmesinin aksine sabahın bu kör saatinde yüzündeki ışıltılarla Şehrazat’ ın nereden geliyor olduğunun merakı daha ağır basmıştı o dakika İskender’ de. Şehrazat apartman kapısını açmaya uğraşırken arkasından gelen kısık ama baskın sesle yerinden sıçrayarak kafasına geriye çevirmişti.


“ Hayırdır sabah sabah¿” Şehrazat, koca adamın bakışlarının yoğunluğu ile sözlerine dikkat edememişti.


“ Günaydın...” Genç kızın uysal sesi İskender’ in az önceki merakını biraz olsun yatıştırsa bile geçirmemişti.


“ Sana da günaydın güzelim. Nereden geliyorsun¿” İskender kendini asıl ilgilendiren olayı dillendirirken koca adamın dudaklarından dökülen güzelim sözcüğü Şehrazat’ ı apansız bir hızla kızartmıştı.


“ Akşam Efsun’ da kaldım. Oradan geliyorum.” İskender büyük bir rahatlamayla başını aşağı yukarı sallayınca Şehrazat kaşlarını çatarak sorgulamıştı. “ Sen ne düşünmüştün ki¿” Koca adam kendine yakışır şekilde koca adımını atarak genç kızın oldukça yakınına sokulurken bakışları yavaşça Şehrazat’ ın yüzünde gezdirdi.


“ Seni...” Aşk böyle bir şey miydi¿ Daha az önce ondan ne hakkında şüphelenmiş olacağının düşüncesi sinir uçlarının alev almasına sebep olurken şimdi Şehrazat’ ın yüreği kelebek istilasına uğramış gibiydi. İskender’ in elinin havalandığını titreyen kirpiklerinin arasından gören Şehrazat elini kolunu hareket ettirecek dermanı kendisinde bulamamıştı. İskender sol elinin dışını Şehrazat’ ın sağ yanağına tüy gibi dokundururken usulca fısıldadı. “ Ne yapıyorsun bana böyle¿” Ufacık temasla Şehrazat’ ın göz kapakları bu duyguya dayanamayarak kapanırken İskender’ in sorusuna dudak bükmüştü. Koca adam ellerinin altındaki tenin alev aldığını hissederken kendi vücuduna salınan ateşin de farkındaydı. Hele ki Şehrazat’ ın dudaklarının büzüşmüş haliyle o dudaklara kapanmamak için üstün bir gayret sarf etmesi gerekmişti. Genç kızın yanağındaki elinin baş parmağını Şehrazat’ ın dudaklarının kıyısına getirirken yüzünü yavaşça boyun girintisine doğru iyice yaklaştırmıştı. “ İlk öpüşmemizi böyle ayak üzeri yaşamak istemiyorsan o dudaklarını hemen düzelt yavrum!” Şehrazat’ ın boynunda gezen nefese karışan kelimeler genç kızın gözlerini apansız bir hızla açarken Şehrazat hemen bir adım geriye kaçarak neredeyse apartman kapısıyla bütünleşmişti. İskender’ in dudakları keyifli bir gülümseme ile genişlerken genç kız kendisini toparlama fırsatı bile bulamamıştı. Bakışlarını koca adamın yüzünden çekerken onun görüş açısına girmediği her yerde gezdirmeye başladığında ellerini de istemsizce sağa sola doğru hareket ettirmeye başlamıştı Şehrazat.


“ Eee... Ak... Akşam... bu... Eeee... Akşam buluşalım mı¿!” Şehrazat nihayet kelimelerini toparlayıp anlamlı bir cümle kurduğunda karşısındaki İskender’in genç kızın kekeleyen halinden keyif alan tavrı yüzünde donmuştu adeta. Kulaklarına inanamayan koca adam şaşkınlıkla teyit etmek istemişti.


“ Sen benimle buluşmak mı istedin¿ Direkt benimle yani¿ Baş başa hem de¿” İskender’ in meraklı sesini duyunca nihayet onun gözlerine bakma cesareti gösteren Şehrazat o gözlerde gördüğü hayran bakışlara kalbini bırakmıştı. Başını ağır ağır aşağı yukarı sallayan Şehrazat’ a daha fazla kayıtsız kalamayan İskender’ in başı genç kıza doğru uzanıp hemen dudağının kıyısına hafif bir dokunuş bırakmıştı. Şehrazat teninde hissettiği elektrikle hemen arkasındaki kapıyı ittirerek kendisini içeri atmış akabinde de arkasına bile bakmadan merdivenleri ikişer ikişer çıkmıştı. İskender dudaklarına kondurduğu keyifli ıslıkla evine geri dönerken Şehrazat’ ın titremeyen tek bir hücresi bile yoktu. O dakikadan sonra aklında ne Efsun’ un Ferman’ a olan aşkını arkadaşına kabul ettirme planları kalmıştı, ne de işe nasıl hazırlandığını bilebilmişti genç kız. Bütün gün iş yerinde de Leyla gibi gezince Rafael’ in kendisiyle uğraşmasına sebep olmuştu. İskender o kadar yoğun bir gün geçirmişti ki bir türlü Ferman’ a gece yerine kalması gereken haberi verememişti.


Efsun aramayı cevapladığı anda Nevin Hanım’ ın gösterdiği odaya sessizce kapıyı aralayıp girdi. Karşısında gördüğü görüntüyle gözleri koskocaman açılırken David’ in ilk kelimelerini kaçırmıştı. Burnuna dolan tanıdık kokuyla aklı iyice karışmaya başladığında etrafında gözlerini gezdirirken bir yandan da fısıltı halinde David’ e üniversitede kurulan laboratuvarla ilgili bilgileri kısaca özet geçiyordu. Genç adam bunları zaten her gün İngiltere’ deki profesörlerle takip ediyordu ve onun asıl merak ettiği Efsun’ un aksiyonlu özel hayatıydı. Genç kadın David’ in soru yağmurunu ayrıntıları es geçerek atlatmaya çalıştı. Telefondaki arkadaşı bu kadarıyla bile yaşananları öğrenince şoka girmişti lakin Efsun’ un yaşadığı şaşkınlık karşısında David’ in dilinden dökülen hayret nidaları bir hiçti. Efsun en son bakışlarını çalışma masası olduğunu tahmin ettiği yerde gezdirirken kaşları kirpiklerine değecek kadar kısılmıştı. Böyle bir muhabbeti Ferman’ la hiç yapmamış olduğunu yaşadıkları bir kaç küçük anıyı aklına getirerek taradığında fark etmişti ancak böyle bir durumu beklemediği de bir gerçekti. Ferman Fenerbahçeli’ ydi!!!! Yatağındaki nevresimden çalışma masasını süsleyen kupa ve çakmak koleksiyonuna kadar her şey Fenerbahçe yazısı, logosu ve armasıyla süslüyken yatağının başlığının dayandığı duvarı ise ardışık senelere ait takım posterleri kaplıydı. Son yaşanan olayları David’ e aktardığında genç adamın telefonunun avizesinden kulağına ulaşan kahkahası ile nihayet Efsun bütün dikkatini ona verebilmişti.


“ Why are you laughing¿” ( Neden gülüyorsun sen¿) Efsun’ un hafif sinirli sesine gayet sakin karşılık verdi David.


“ Look honey. The man brought your thug to its knees. I think you should thank him instead of fighting him. In fact, a tight kiss would definitely do more good.” ( Baksana tatlım adam senin haydudu dize getirmiş. Bence onunla kavga etmek yerine teşekkür etmelisin. Hatta sıkı bir öpüşme daha çok işine yarar.) Efsun duyduklarıyla damarlarındaki kanının olanca utancıyla yüzüne hücum ettiğini düşünürken kısık bir şekilde çıkıştı.


“ David!”


Ferman akşam üzeri duraktaki işini bitirip bıkkınca eve dönerken tıpkı Efsun gibi düşünüyordu. Şu an bu duygu karışıklığında karşı karşıya gelmeleri kesinlikle daha da içinden çıkılmaz hallere sürükleyecekti ikisini de. Annesinin evin içinde telaşla sağa sola koşturmasını fırsat bilerek sessizce odasına geçip üzerindekilerden kurtulan genç adam kendisini odasındaki banyoya atmıştı. Bedenine değen ılık suyla bütün günün yorgunluğunun vücudundan ayrıldığını hissederken aslında en büyük karmaşanın aklının içinde olduğunun da bilincindeydi. Duştan çıktığında siyah havlusunu beline sararken odasının içinden fısıltıların geldiğini işitmişti. Yine Sevda’ nın Fatih’ le konuşabilmek için annesinin yanından kaçarak mutfağın hemen karşısındaki kendi adasına girdiğini düşünürken bedenini banyo kapısından odasına doğru kaydırdı. Efsun’ un arkası dönük siluetini görünce gözleri şaşkınlıkla koskocaman açılırken genç kadının kiminle konuştuğunun muhasebesini yapmaya başlamıştı. Efsun’ un kısık tutmaya çalıştığı konuşma son söylediği kelimeyle yüksek bir volüme büründüğünde Ferman’ ın aklında ne çıplak olduğu gerçeği, ne genç kadını korkutabilecek olması ihtimali, ne de sabahtan beri onunla karşılaşmaması gerektiğini söyleyen aklı kalmıştı!!! İki büyük ve sarsıcı adımla Efsun’ un hemen arkasında biterken hâlâ nemli olan eli genç kadının kolunda yerini alarak onu kendisine çevirdi. Efsun gelen ani temasla yerinde sıçrarken karşısında gördüğü ateş eden gözler ve Ferman’ ın yalnızca belinden aşağısını kapatan bir havluyla olan vücudu titremesinin artmasına sebep olmuştu.


“ Efi... Hey... Are you okey¿!” (Efi... Hey... İyi misin!) Ferman’ ın sertleşen çehresine kolunu tutan elinin kasılışı eklenince Efsun ufacık yutkunarak David’ i cevaplamıştı.


“ I call you again.” ( Tekrar seni arayacağım.) Efsun’ un sözleri ile mümkünmüş gibi Ferman’ ın bakışları iyice kararmıştı. Genç kadın kulağındaki telefonu usul usul aşağı indirirken Ferman’ ın yüzü korkutucu bir hızda kararmaya devam ediyordu sanki. Genç adamın hırlayan sesi aralarındaki koyu sessizliği kaplamıştı.


“ Sakın beni sınama!” Efsun burnunun dibinden gelen tıslamanın eğer ki yüksek sesle söylenebiliyor olsaydı kesinlikle bir kükremeyle yarışabilecek boyutlara tırmanacağını anlamıştı fakat yine de korkusuzdu genç kadın.


“ Bunun bir insana neler yapabileceğini deneyimlemiş biri olarak söylüyorum ki asla böyle bir şeyi başkasının yaşamasına izin vermem, emin ol. Her şeyden öte ben hayatım boyunca oğlumun gözlerine tertemiz ve başım dik bakabilmeliyim...” Genç kadının başı dik duruşu, keskin sesi ve cesur bakışları Ferman’ ın bildiği geçmişiyle bütünleşince genç adamın üzerine bir bomba misali patlamıştı.  Günlerdir sinirden kendisini haklı çıkartmaya çalışsa dahi söylediği kelimelerin ağırlığı içine oturmuştu zaten ama şimdi, şu dakika Efsun’ un dudaklarından dökülen kelimelerle ete kemiğe bürünmüş üzerine çullanmıştı. En son tartışmalarını yaşamadan önce aklına koyduğu gibi genç kadının yüreğine sahip olması isteği yaptığı hatayla bir toz bulutu gibi ellerinin arasından uçup gitmişti adeta. Aslında bir kaç saniye süren ama Ferman’ a yaşadığı ömür kadar uzun gelen sessizlikten sonra genç kadına olan dokunuşunu sonlandırıp bir adım geriye atarken Efsun Ferman’ ın gözlerinde gördüğü karmaşayla ne yapacağını bilememişti.


“ Teşekkür ederim...” Dün gece Şehrazat’ ın dayatmaları, az önce David’ in şaka yollu takılması ile bilinç altının kabul ettiği gerçeği dillendiren Efsun kendi kelimeleri kulaklarına dolduğunda bir an için afallasa bile bir daha yapamayacağını da içten içe biliyordu. Ferman anlayamamıştı.


“ Niye teşekkür ediyorsun¿”


“ Mahkemeden vazgeçmediğin için...” Ferman’ ın kaşları merakla çatılmaya yüz tutmuştu.


“ Neden vazgeçeyim ki mahkemeden¿”  Efsun, önünde iki eliyle tuttuğu telefonu sıkmaya başlarken bakışları yaşadığı acı yüzünden yosun tutmuş, yüzünde ise hafif bir gülümseme belirmişti. Ferman’ ın gözlerine değen gülümsemesi öyle başkaydı ki... Yarımdı... Buruktu... Eksikti...


“ İlk vazgeçilen hep ben oldum hayatım boyunca... Annem tarafından... Babam tarafından... Evlendiğim adam tarafından... Bana yaptığın iyiliğin karşılığı kuru bir teşekkür değil biliyorum ama elimden başka bir şey gelmiyor. Üzgünüm...” Ferman’ ın yüreğini yarıp gçen konuşmayı sonlandırdığında kendisini oldukça rahatlamış hissediyordu Efsun. Duygularını karıştırmadan, Ferman’ ın karşısında vücut bulan heyecanına kapılmadan mantığıyla kavgasız gürültüsüz fikirlerini söyleyebildiği için ferahlamıştı sanki. Karşısındaki adamın ruhunu zehirli bir sarmaşık istila etmiş, kök saldığı gönlünden duygularına doğru hızla ilerliyordu. En korktuğu şey Efsun gibi gururlu bir kadının yüreğinde minnetle yer etmekken tamamen o şekilde kendisini kabul ettirdiği dile dökülünce gerçekliğe kavuşmuştu. Yıkılmışlığını belli etmemek adına dudaklarına Efsun’ unkine benzer buruk bir gülümseme yerleştirdi genç adam.


“ Sen bu zamana kadar bir tek oğlun için ayakta durmuşken benim yüzümden Kartal’ dan olmana izin vermem.” Efsun’ un aralanan dudaklarını fark edince sözlerini bölmeyip genç kadına fırsat tanımadı Ferman. “ Sen bu oyuna oğlun için girdin, ben de yıllardır annem ve babamın benden umut ettikleri evliliği gerçekleştirmek için... Kendini borçlu hissedeceğin hiç bir durum yok ortada...”


Efsun odadan ayrılırken ikisinin de gözleri dolu dolu, gönüllerindeki duygular ise zemheri soğuğunu yemişti...






ahhhhh ahhhhhh.....

ne olacak bunların hâli¿

İsmail Bey düğünü Efsun' a kabul ettirdi ama her iksinin de kafası karışık...

hadi okurcanlar oy ve yorumlara asılın bakemmmmm ❤🧡💛💚💙💜🤎🖤🤍



EVE DÖNÜŞWhere stories live. Discover now