33. bölüm

613 53 14
                                    

ben geldiiiimmmm ❤❤

umarım çok özletmemişimdir 😘😘

                            33. bölüm


Filiz ve Asuman, Efsun’ un bir haftadır alıp aldığı gibi de evin küçük oturma odasına gelişi güzel attığı mutfak eşyalarını bir yandan düzgünce kolilerken diğer bir yandan da biten paketlerin üzerine “ EFSUN GELİNİN ÇEYİZİ” yazılı etiketleri düzgünce yapıştırmaya uğraşıyorlardı. Asuman, terden alnına yapışan saçlarını dirseğinden kırdığı kolunun üst pazusuyla geriye atmaya çalışırken bitkince etrafında göz gezdirdi.


“ Koliler yetecek mi Filiz¿” Genç kadın bilmediğini belli edercesine tepki verebilen tek yeri dudaklarını bükerken Türkan Hanım bakışlarını kısaca etrafına gezdirdi.


“ Küçük robotları kutularından hiç çıkartmayın kızım. Üstüne sadece etiketini yapıştırın.” Filiz, devamını getirdi.


“ Uğur birazdan nöbetten dönecek Asuman abla. Söyleriz, getirir bir kaç kutu daha.” Asuman tüm dikkatini önündeki etiketin hava kabarcığı olmadan kolinin üstüne yapışmasına vermişken yalnızca başıyla onay verdi komşusuna. Kapının zilini duyduklarında Sevda elindeki koli bandını sehpanın üzerine bırakıp o yöne doğru ilerledi. Karşısında eli kolu dolu Emine nefes nefese kendisini içeri atmıştı. İkili mutfağa geçerek genç kadının getirdiklerini tabaklara yerleştirip içecekleri de bardaklara doldurarak içerideki çalışan kadınlara dağıttılar. Emine, gözleri buğulu, yüzünde buruk gülümsemesi ile etrafta gözlerini gezdirirken Özge tedirgince mırıldandı.


“ İnşallah Efsun fazla tepki göstermez.” Özge’ nin yüzünü buruşturarak söylediklerine Emine de katılmıştı.


“ Ablam asla bu kadarını yapacağımızı tahmin etmemiştir.” Kızlar, olayın iç yüzünü bilerek Efsun’ un söyleyeceklerinden çekinirken Leyla Hanım’ ın nemlenmiş gözleri Türkan Hanım’ a dönmüştü.


“ Hatırlıyor musun Türkan Abla¿!” Leyla Hanım’ ın bulutlu bakışlarıyla ne demek istediğini gayet iyi anlayan Türkan Hanım usulca komşusunu başıyla onaylarken Nazmiye Hanım gözünün önüne gelen anılarla kendi yaşlarını temizlemeye çalışıyordu. Onların bu hali Filiz’ in merakını kamçılamıştı.


“ Ne oldu da siz böyle oldunuz şimdi¿” Meraklı bakışları karşısındaki Asuman ile kesişince genç kadın tahmin ettiği şeyi buruk bir tebessümle dillendirmeye başladı.


“ Efsun’ un liseye başlayacağı yaz Ebru’ nun nişanı takılmıştı. Apartmanın ilk düğünü olacaktı. Türkan Abla bir özendi, bir özendi... Eh, onun da ilk mürüvvetiydi evlatlarından. Neyse düğün zamanı geldi. O zaman Fatma Abla harıl harıl Ebru’ nun pikolarını yetiştirmeye uğraşıyor, biz diğer ince işleriyle uğraşıyoruz. Emineler hatırlamaz... En çok Efsun, Şehrazat, Özge bizimle beraberler. Daha yeni genç kızlığa adım atıyorlar hepsi... Ebru da çok heveslenmişti, güzelim... Önce baba evine çeyizi serildi, sonra gelin gideceği eve götürüp eşyaları düzeceğiz... O gün, yani Türkan Ablalara çeyizi serdiğimiz gün, Özge ile ben burada ütü yapıyoruz. Ev zaten küçük, bir de telaş var diye ütüyü burada yapalım, Şehrazat ile Efsun da bizim ütülediklerimizi Fatma Abla ile Leyla Abla’ ya yani karşı daireye götürür diye düşündük. Biz işimizi bitirdik, Türkan Ablalara geçtik. Efsun ile Şehrazat ortaya çıkan özveriden, bu tatlı telaştan öyle etkilenmişler ki... Kızcağız tutamadı kendisini, “ Ben de bir gün evlendiğimde böyle hazırlık yapacağım.” dedi.” Emine’ nin gözlerinden yuvarlananlar yanaklarından koynuna doğru kayarken Leyla Hanım burnundan nefesler alıp sakin kalmaya çalışıyordu. “ Biz daha ne olduğunu anlayamadan Fatma Abla’ nın terliği Efsun’ un önce poposuna sonra sırtına isabet etti. Ben hemen elinden aldım ama bu kez de tokadı yüzünde patladı kızcağızın. Ne edepsizliği kaldı Efsun’ un ne terbiyesizliği Fatma Abla’ nın dilinde. “ Biz okusun, adam olsun diye uğraşalım. Bunun aklı koca derdinde!” diye feryat figan attı kendisini yere. Kolonyalar, sular falan derken Fatma Abla’ yı kendine getirdik ama bu kez bize döndü. “ Kimse Hüseyin’ e bir şey söylemesin!” diye bin tembih etti.” Asuman’ ın hikayesi bittiğinde Leyla Hanım devam ettirdi.


“ Yavrum, Şehrazat bile korkmuştu Fatma’ dan. Eve geldiğimizde boynuma sarılıp, “ Ben hiç beğenmedim anne. Sen sakın bana kızma, olur mu¿” demişti evlatçım.” Filiz’ in şaşkınlıktan gözleri iri iri açılırken Özge anımsadıklarıyla mahzunca mırıldandı.


“ O günden sonra hiç bir şeye elini sürmedi Efsun, hiç bir şeye yardım etmedi. Fatma Abla sanki kızının gönlünü kırmamış gibi her şeyde en önde koştururken Efsun’ un masum genç kızlık hayalini bir çırpıda paramparça etmişti.” Nazmoş, ortamın iyice ağırlaşmasıyla hemen konuyu değiştirdi.


“ Haydin kızanlar! Bu çeneyle bu işler bitmez! Daha kına gecesine hazırlanacağız be ya!” Filiz az önce duyduklarından sonra daha bir tereddütle yaklaştı bu konuya.


“ Nazmiye Abla, Efsun’ a bir danışsa mıydık acaba¿”


“ Ne demeye soracakmışız ona¿! Hanıma kalsa kuru bir nikahla evleniverecek! Sanki öksüz, yetim, dul karı gibi!” Nazmoş’ un sinirle ağzından dökülenler birden bire işlendikleri odanın ortasına bomba gibi düşerken ilk kendisini toparlayan Türkan Hanım olmuş ve o meşhur kahkahasından savurmuştu. Yaşlı kadını yalnız bırakmayıp hayli süre az önce ki konunun duygusal yoğunluğuyla gülmüşlerdi hepsi birlikte. Biraz kendilerini toparladıktan sonra Asuman ayaklanırken Filiz ile beraber paketledikleri kutuları özenle yerleştirmeye başladılar. Bitirdiklerinde yaşlı hanımlarda odaya göz gezdirip onaylayınca Emine odanın kapısını çekip diğerlerinin oturduğu oturma odasına geçmişti.


“ Bu hafta sonu hemen çeyizi taşıyalım, yoksa bu deli kız hepsini bozar!” Nazmoş’ un sözlerini Türkan Hanım onaylarken Leyla Hanım ortaya bir soru yöneltti.


“ Doğru diyorsun Nazmiye Abla da daha 3 gün var hafta sonuna. Efsun evine hiç mi gelmeyecek¿” Bu soruyu ilk cevaplayan Emine olmuştu.


“ Bu gece Defne’ yi bahane edip ben çağırırım ablamı.” Arkasını Özge getirdi.


“ Yarın gece de Zeynep’ e haber verelim. Kızlar gecesi düzenliyoruz, diye Efsun’ u oraya götürürüz.” Leyla Hanım hemen Özge’ yi tamamladı.


“ Ben de Şehrazat’ a söyleyeyim. O gece salmasın Efsun’ u. Biz de kalsınlar.” Nuriye Hanım da son gece için çözüm buldu.


“ Sonra da ben çağırırım. Geldiğinden beri hiç bizde kalmadın, diye bir de duygu sömürüsü yaptım mı¿! Hayatta hayır demez bana!” Yeniden ortalığa yayılan kahkaha sesleriyle hanımlar neşelenmişti. Şimdi sıradaki konu kına gecesiydi. Söyledikleri gibi Efsun genç kızken bu tarz şeyleri çok beğenir, kendince hayaller kurardı ancak annesinin katı tutumundan sonra bunları asla bir daha dile getirmemişti. Kaderin cilvesine bakın ki Efsun, Fatma Hanım sayesinde kırılan hayallerini içine gömerken hayatı da hiç bir zaman bunları gerçekleştirmesine izin vermemişti. Ethem ile de kaçarak evlenince kayınvalideleri sanki çok büyük bir lütuf yapıyorlarmışçasına düğünü yapıp evi düzmüşlerdi lakin yıllarca bütün bunların tek sorumlusu Efsun’ muş gibi onun başına kakmışlardı... Kınaya ise hiç gerek duymamışlardı erkek tarafı olarak... Onlara göre kocaya kaçan kıza düğün yapmak bile fazla iken bir de kına gecesi düzenlemek ne münasebetti canım¿! Emine bilmediği bu ayrıntılara rağmen aklına gelenlerle yüzündeki gülümseme eşliğinde konuya girdi.


“ Nazmoş’ um şöyle Trakya’ ya özgü bir kına gecesi yakışmaz mı benim ablama¿!” Nazmiye Hanım, eşi Hüseyin Bey ve Şehrazat’ ın annesi Leyla Hanım Edirnelilerdi. Emineler de aslen Kırklarelilerdi. Hüseyin Bey evi alacağı zamanlarda o zaman çalıştığı fabrikada muhasebede çalışan adaşı Hüseyin Abisi ile tanışmış, yetmezmiş gibi hemşehri olduklarını öğrenmişti. Kan çeker misali çok iyi anlaşan iki adam ailecek de görüşmek isteyince Fatma Hanım ve Nazmiye Hanım’ ın da tanışması, çocukların kaynaşması kaçınılmaz olmuştu. Sonrasında da Hüseyin Bey’in apartmanda satılık daire olduğunu adaşına söylemesi ve Efsunların o apartmana taşınmalarıyla Hüseyin Beyler arasında başlayan dostluk kopmaz bağlarla bezenmişti. Emine apartmana ilk taşındıklarında doğduğu için herkesin sevgilisiydi fakat zaman geçip de Efsun’ un liseyi Edirne’ de okumasıyla zaten iki erkek evlat sahibi olan Nazmiye ve Hüseyin Bey’ in de kızı oluvermişti. Genç kızın Trakya düğünlerine sempatisi, oyun havalarındaki hüneri herkesin hoşuna giderdi, tabii ki Fatma Hanım’ a yakalanmadığı sürece çünkü Efsun ve Emine İstanbul kızıydı. Onlar İstanbulluydu, Trakyalı değildi annelerine göre... Fatma Hanım’ ın bu tavrı evlendiğinden beri böyleydi. Kendisi de aslen Manisalı olmasına rağmen annesinin vefatından sonra babasının İstanbul’ a taşınması ile 17 yaşından itibaren İstanbul’ da yaşamıştı. Hüseyin Bey ile evlendiğinde 23 yaşındaydı. Hüseyin Bey daha 9 yaşındayken ata toprağından İstanbul’ a göçmüş ve kendi kendisine bu gayya kuyusunda ayakta kalmayı başarmıştı. İlk geldiği yıllarda o zamanlar lisede okuyan abisiyle beraber kalırken Nusret Bey’ in evlenme kararıyla bekar evine çıkmıştı. Abisinin evlendiği hanım aslen İstanbulluydu ancak Nermin Hanım ilk evlendiğinden itibaren hiç bir köy ziyaretlerinde ya da aile toplantılarında bu durumu kimseye hissettirmemişti. Hatta evliliklerindeki ilk bayramlarında köye gidişlerinde kayınvalidesinin uzattığı şalvarı hiç gocunmadan ayağına geçirmiş, paçingayı yakmış, köyün çeşmesinden yeni kocasıyla birlikte eve su taşımıştı lakin Fatma Hanım hemen İstanbullu gelin oluvermişti çünkü evlilikleri boyunca köyde dahi olsalar asla şalvar giymemişti. Kayınvalidesiyle birlikte ekmek hamuru yoğurmamış ya da köy evinde yer yatağında yatmamıştı. Bu durum doğal olarak iki kardeşin arasını değil ama iki eltinin arasını açmış, aileler arasında asla sıkı bir bağ kurulamamıştı. Efsun küçükken yaptıkları köy ziyaretlerini minik yaşına rağmen çok severdi... Babasının elinden tutup köy meydanında gezmeyi, çeşmedeki yalaktan su içen ineklerden korkmasına karşın izlemeyi... Ufak olan köylük yerde dedesinin dedesini bile tanıyan yaşlıları gördükçe çocuk aklıyla buralarda ünlü olduğunu zannederdi 9-10 yaşlarındaki Efsun... Belki de o yüzdendi liseye başladığında Edirne’ deki yatılı okula gitmek istemesi, belki de o yüzdendi aradan 20 yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına karşın hâlâ çok keyiflendiğinde veya çok dalgın olduğunda şivesinin oralara kayması... Nazmiye Hanım, Emine’ nin teklifi ile içten bir kahkaha daha savururken Leyla Hanım’ a döndü.


“ Kızların hepsine kıyafet bulabilir miyiz Leyla¿” Soruyu Türkan Hanım yanıtlamıştı.


“ Siz onu halledin ben de çalgıları ayarlarım.”


Yaşlı kadınları evden yollayan gençler el birliği ile dağıttıkları evi toparlayıp temizlediler. İşleri bitirdiklerinde Özge elindeki bezi mutfak tezgahına bırakırken Emine’ ye dönmüştü.


“ Her şeyi ayarladık iyi hoş da...” Özge’ nin sessizliğini Emine tamamlamıştı.


“ Ablama nasıl izah edeceğiz¿” Özge başını aşağı yukarı sallayarak genç kadını onaylarken Sevda tedirginlikten dudaklarını dişlerken mırıldandı.


“ Bir de Nazmiye Teyzeleri gaza getirdiğimizi duyarsa...” Hepsinin içi huzursuzlukla doluyken evden ayrıldılar. Yolda Emine ablasını arayıp akşam Defne’ yi görmek için eve davet etti. Efsun’ un sesi her zamankinden daha soğuk olsa da Emine üzerinde durmamıştı.


Ethem, Almanya’ da geçirdiği bir haftanın ardından kendisini bayağı toparlamış, hatta toparlamakla kalmayıp biti de kanlanmıştı. Kendini iyi hissettiği ilk fırsatta Zafer’ i arayarak davanın gidişatını sorduğunda aldığı cevaplar yeniden içindeki canavarı harekete geçirmişti. Kız kardeşi Ebru ile yaptığı görüşmede ise iyice küplere binmişti çünkü Kartal’ ın bir kere bile kendisini sormadığını öğrenmiş buna rağmense delikanlının yüzünde güller açtığını duymuştu. Ne yapıp edip geri dönmeli ve sebep olduğu bu mutluluğu bozmalıydı. Döneceğini kimseye haber vermeden yola çıktı Ethem. İzmir’ de uçaktan indiğinde gece vaktiydi ve böylelikle oturduğu ilçeye girmesi daha kolay olacaktı. Daha önceden takıldığı her hangi bir sevgilisinin evine gidip gidemeyeceğini kestiremiyordu o yüzden kendisini riske atmayıp Zafer’ in çarşıdaki yazıhanesinde sabahlamayı tercih etmişti. Sabah kapıyı açan Zafer şoka girdi Ethem’i görünce çünkü böyle bir aymazlığı Ethem’ den dahi beklemiyordu genç adam. Kendisini tehlikeye attığı için ona iyi bir azar çekmeye hazırlanan Zafer’ den daha baskın çıktı Ethem. Davayı nasıl çeviremediğinden dolayı epey tartıştıktan sonra arkadaşının yanından ayrılıp alacakları için gitmeden önce çalıştığı imalathaneye yollandı ancak beklemediği bambaşka bir sürprizle karşılaştı orada da. Çocukluk arkadaşı Yunus da kendisini görünce hortlak görmüş gibi oldu. Ethem’ in sırra kadem bastıktan sonra onu arayan belalılarının hepsi Yunus’ u bulmuş hatta bulmakla kalmayıp epeyce sıkıştırmışlardı genç adamı. Ethem’ i karşısında görünce gözleriyle korkakça etrafını taradıktan sonra arkadaşını kolundan tutarak dükkanın kuytu bir köşesine çekti.


“ Ne yaptığını sanıyorsun lan sen¿! Öldürtecek misin sen beni¿!” Ethem anlamazca kaşlarını kaldırdı.


“ Ne diyorsun oğlum sen¿!” Yunus öfkeyle dişlerini sıkarken bir eliyle Ethem’ in kolunu sıkarak karşısındaki adamı sarsmaya başlamıştı sinirden.


“ Lan sen siktir olup gittikten sonra kaç kişi kapıma dayandı, kaç kişi beni tehdit etti biliyor musun sen¿! Bütün piyasanın amına koymuşsun¿! Yarım bıraktığın işleri siktir et, koynuna aldığın karıların abileri, dayıları iflahımı kesti benim! Şimdi de pişkin pişkin soruyor musun¿!” Daha Ethem cevabını vermeden dükkanın kapalı kapısı büyük bir gürültüyle açıldı ve 10’ a yakın ızbandut kılıklı adam onlara doğru gelmeye başladı. Yunus yaşadığı korkudan gözlerini olabilecek en büyük haline getirirken gelen adamlardan en önde olanı genç adamın Ethem’ in kolunda olan eline koyup Yunus’ u hışımla geriye doğru savurmuştu. Yunus dengesini sağlayamadan duvara dayalı ahşap malzemelere çarptığında onu iten adam Ethem’ e okkalı bir yumruk savurmuştu. Ethem’ in ayakları yerden kesilmiş, geriye doğru düşmeye başlayınca arkasına geçen iki tanesi buna müsaade etmeyip ensesinden yakaladığı gibi karga tulumba kapıdaki minibüsün içine fırlatmışlardı. Yunus olan biteni afallamış bir ifadeyle takip ederken karşısındaki onu savuran adam konuştu.


“ Ne zaman geldi bu gavat¿!” Yunus, Ethem’ in geldiğinden nasıl haberleri olduğunun muhakemesini yaparken duyduğu soruyla dikkatini toparlayamadan mırıldandı.


“ Az önce...” Kocaman cüssesi olan adam kaşlarını çatarak kafasını sallarken korkmuş Yunus’ a göz dağı vermeyi ihmal etmemişti.


“ Bizi görmedin. Bu iti hiç görmedin.” Yunus ürkekçe başıyla onayladı adamı.


Efsun, kulaklarına dolan cümle ile Ferman’ a ne kadar yakın olduğunu idrak etmişti. Otobüsün dolu olması hareket alanını da kısıtladığı için kaçacak yeri de yoktu genç kadının ancak içinin buz tutmasına da engel değildi bu kalabalık. Bakışlarını bir noktaya sabitleyip tamamen tepkisiz kalmayı başaran Efsun’ un içinden geçenlerden habersiz olan Ferman Tahir’ i yanıtladı.


“ Unutmuşum aslanım. Sen ilgileniver.” Genç kadın bu kez duyduklarıyla midesinin kaynadığını hissetmişti. Duygularına çekemediği setler mimiklerine de yansımış yüzünü buruşturmuştu istemsizce. Bu nasıl bir rahatlıktı¿! Takıldığı bile olsa ( ki Efsun, bir kadınla bir erkeğin arasında yaşananların bu şekilde basitleştirmesini bile iğrenç bulurdu.) Ferman’ ın öyle veya böyle hayatında olan kadın için bu kadar gevşek davranması Efsun’ u tiksindirmişti. Sonra birden silkelendi genç kadın. Ona neydi ki¿ Kendisi böyle olmasını istememiş miydi zaten¿ Şimdi neden Ferman’ın kadınlar hakkındaki davranışlarına böylesine takılmıştı¿ Daha önce de şahit olmamış mıydı sanki genç adamın vukuatlarına¿ Efsun kendi düşüncelerindeyken ne Ferman’ ın görüşmeyi sonlandırdığını fark etmişti ne de kendisini dikkatlice incelediğini... Ferman, Efsun’ un ne düşündüğünü bilmiyordu fakat her ne ise pek de hoş olmayan şeyler olduğu genç kadının yüzünün korkutucu bir hızla ifadesizleşmesinden ve buz tutan bakışlarından anlamıştı.


“ Sarı...” Ferman’ ın kendisini anlatma çabası Efsun’ un bakışlarıyla öyle bir sekteye uğradı ki Ferman hayatında ilk defa yerin dibine girmek istedi. Genç kadının bakışlarındaki iğreti Ferman’ ın bile yüreğini bulandırmıştı.


“ Beni ilgilendiren bir konu olduğunu düşünmüyorum. Açıklama yapmana gerek yok.”




eveeettttt.... herkes bir hazırlanma derdinde 🤭

bu Efsun ile Ferman' ı pek bağlamıyor ama onlar sürekli didişiyorlar 🤣🤣🤣

düğüne kadar sizce daha neler olabilir¿¿ mesela hangisi hangisini vurur¿¿¿ 😁😁😁





EVE DÖNÜŞWhere stories live. Discover now