alti - evimde ramen yemek ister misin?

549 89 221
                                    

bolum adiyla ilgili dusuncelerinizi buraya yazabilirsiniz

1,74k okunma olmus cusss
bu arada bu bolume oy siniri getiriyorum
30 oyda yeni bolum
hadi iyi okumalar

**

Şu an Jisung'un arabasında ve eli bacağımda bir şekilde benim isteğim üzerine onun evine gidiyoruz. Daha dün uyurken görüntülü konuşmayı reddederken şu an kasıklarıma yakın duran ve bacağımı okşayan Han Jisung'a karşı tepkisizdim. Neler oluyordu bilmiyorum. Ondan yeniden hoşlanmaya mı başlıyordum? Tamam, tamam artık kabul edeceğim gay olduğumu fakat yine de, eski sevgilimden yeniden hoşlanacak kadar karaktersiz miyim ben? Hem de biz sadece 15 yaşındayken yani ergenken sevgiliydik. Şuan ise 23 yaşında büyük adamlardık ve exten next olmayacağını çok iyi biliyorduk.

"Kim yaptı o yaraları?"

Bir yandan elini kasıklarıma daha da yakınlaştırırken sordu bu soruyu. Rahatsız olmuyordum. Tam tersine kalp atışlarım hızlanıyordu.

"Bilirsin işte o dedikodular yayıldıktan sonra herkes benimle dalga gecti kafama yüzüme falan bir şeyler attılar ama sorun değil."
"Sorun değil derken? Tabii ki de sorun. Minho senin kendini değersizleştirmene katlanamıyorum. Değersiz gördüğün bedenin ve ruhun başkaları için yaşama sebebi olabilir. Bunu unutma."

Kendinden bahsettiğini anlamıştım. Bir düşündüm de, ben onun hayatında böyle önemli bir yere sahipken ve o bana farklı türden bir sevgiyle yaklaşırken benim ona normal arkadaşça tavırla bakmam biraz haksızlıktı.

Camdan dışarı bakarken aniden gördüğüm tavşanla yerimden zıpladım ve işaret parmağımla zıplayan tavşanı Jisung'a gösterdim.

"Oha tavşan!!!"

Ani hareket etmemle birlikte kasıklarıma gömülmüş eli direksiyona geri döndü ve muhtemelen ondan rahatsız olduğumu sandı. Çünkü elleri zangır zangır titriyordu ve nefes almakta da zorlandığı belliydi.

Onu inceledim birkaç dakika. Çok güzeldi. Jisung, stajyerken de sürekli zorbalığa uğruyordu. Ve biliyordum ki bunu kendine yediremediği için o da kendine uğraşacak biri olarak beni seçmişti. Fakat sorun değildi. Daha sonra ikimiz de birbirimizden hoşlandığımızı fark edince sevgili olduk ve sonradan ayrıldık. Jisung'un anksiyetesi vardı, gözleri kahverengiydi, saçlarının asıl rengi koyu kahverengiydi, gözlük kullanıyordu, en sevdiği renk beyazdı, meyve olarak kiraza bayılırdı ve en sevdiği yemeğin hep benim yaptığım ramenler olduğunu söylerdi.

Gözlerimi beni incittiğini düşündüğünden dolayı suçladığı ellerine götürdüm ve bir saniye bile düşünmeden elimle onun elini tutup tekrardan bacaklarıma götürdüm. Bu sefer benim elim de onun elinin üzerindeydi. Ve o da şok olmuş gibiydi. Gözleri sırayla elime, elinin deydiği bacağıma ve kasıklarıma kaydı. Onun baktığı her yanım yanıp kavruluyordu sanki. O an emin oldum. Ben Han Jisung'a karşı yeniden duygular hissediyordum.

**

"Oğlum kim dedi sana en üst katta otur diye? Bir de apartmana asansörde yapmamışlar!"
"Kucağımda taşıyabilirim istersen."
"Gerek yok bunun için çok ağırım."

Merdivenlerden çıkarken Jisung'un bu sorusuyla kendimi çok garip hissettim ve ne kadar onun kucağında olmayı istesem de onu kibarca reddettim. Tabi bu pek işe yaramamış gibiydi çünkü Jisung cevabımdan saniyeler sonra beni kalçamdan kavramış ve kucağına yerleştirmişti.

"Jisung önümüzde çıkmamız gereken 9 kat daha var ve sen ben kucağındayken o kadar katı nasıl çıkmayı planlıyorsun?"
"Haklısın aslında. Güzelliğine bakmaktan ayağım takılıp düşebilirim."

'rockstar' | minsungWhere stories live. Discover now