GİRİŞ BÖLÜMÜ

15.9K 519 595
                                    

Güncel Giriş: Kitabın adını değiştirerek ve yayında olan bölümleri uzatarak kaldığımız yerden devam edeceğiz, bana kızmayın ve emin olun geçerli sebeplerim var. Böylesinin bizim için daha iyi olduğunu ve bu uzun hâlini daha çok seveceğinizden eminim. Sahneler değişmeyecek, sadece uzatılacak ve birkaç yeni sahne eklenecek. 

Kitaba başladığın tarihi ve saati buraya not eder misin?

Buraya da depresyonda olan bana bir kalp bırakır mısın? (Benim kalbim seninleymiş, öyle söylediler.)

Medya: Kıvırcık ve Koradamı en iyi anlatan şarkılardan biri...



🌬️



Pişmanlıklarımın ardında yatan perişanlıklarım vardı. Art arda sıralanmış, öyle ki sanki birilerinden saklanmak ister gibi, görünmez olmayı diler gibi üst üste, iç içe binmişlerdi. Aslına bakılırsa çoğu zaman ben de görünmez olmayı diliyordum. Görünmez, dokunulmaz, bilinmez... Her şey daha kolay olurdu belki de böylelikle. 

Bir pişmanlığım, bin perişanlığımdı.

Pişmanlıklarım ve perişanlıklarım da aynıydı: kayıplarımdı. Git gel yaparken kayıplarımı bulmaya çalıştığım sokaklarda, çıkmazlara giriyordum. Sokaklar, çıkmazlarım; çıkmazlarım, ev sandıklarım. Hayır, ev değil, evim değil. Hiç olmadılar, olmuş gibi yaptılar.

Hayatın acı bir şakası mıdır, bilmem lâkin ev sandıklarımdan başkası değildi çıkmazında âvâre olduğum sokaklar. Bir labirent gibiydi her şey. İç içe geçmiş, karmaşıktı. Nereye gideceğimi bilmiyordum, yollarım kayıptı. Düzelir miydi bir şey? Her şey değil, tek bir şey... Sadece bunu diliyordum ruhuma amansız bir sancı veren insanlara karşı, Tanrı'dan. Ancak öyle ki kayıp olan tek şey yollarım değildi. Umutlarım da kayıptı. 

Umutlar, kayıptı; umutlar, kayıptaydı.

Hayır, dinle beni. 

Umutlar, kayıptır.

Fakat hayır, ben kayıplardayım. Henüz kendimi bulamamışken kayıp umutlarımı nasıl bulurdum ki? Bulamazdım ve bulamıyordum da. Daha nereye kadar sürecekti bu durum? Şehirleri dolaşmış, sokakları kendime ev edinmiştim. Kâh doğduğum Ankara, kâh öldüğüm İzmir; kâh yalnızlığıma dost sokaklar, kâh kahve kokulu kafeler. Çizim kâğıtlarıma sinen kahve kokusu, evimdeymişim gibi hissettiriyordu. Bir evim var mıydı? İşte, bundan şüpheliydim. Bir evim olmasa da evim olması gereken birileri vardı: ailem. İnsanın evi ailesidir. Aile, sadece niyesini bilmediğimiz dünyaya gelmemiz için kullanılan anne-babadan ya da birlikte büyümek gibi bir zorunluluğumuzun olduğu ağabey-kardeşten ibaret değildir. Aile, çok şeydir. Önemli olan hiç etmemektir. 

Benim ailem kenarlarında ruj izimin kaldığı ve elimde yıkamadan ruj izleri geçmeyen kahve fincanlarım, sabahlara kadar dolaştığım sokaklarım, kahve kokulu çizim kâğıtlarımdı. Ancak bu durum gerçekleri değiştirmiyordu. 

Benim bir annem vardı. Kalmak dururken gitmeyi seçen bir annem vardı. O gitmişti ama ben de kalamamıştımKalışlar bana, gidişler ona kalmıştı. Benim bir babam vardı. Var olduğu hâlde olmamayı seçen bir babam vardı. O olmamayı seçmişti ama ben de var olmamıştım. Yokluklar da, eksiklikler de bana kalmıştı. 

ACIYA SUSAN ÇIĞLIKLARWhere stories live. Discover now