6. BÖLÜM

5.5K 334 168
                                    

Bol bol yorum ve oylama istiyorum bu bölüme. Beni kırmazsınız, değil mi?




🌬️




Kibritçi Kız kibritleri bittiği için değil, elleri yandığı için öldü. Kibrtiçi Kız kibritleri bittiği için değil, umutları yandığı için öldü. Yaktığı kibritleri değildi, umutlarıydı. Kibritçi Kız'ın yanık elleri, hayata tutunmaya çalışıyor. Yanık elleri kanıyor, yanık elleri her kanadığında Kibritçi Kız biraz daha ölüyor. Kibritçi Kız'ın elleri yandı ama Kibritçi Kız hâlâ yanık elleriyle hayata tutunmaya çalışıyor. 

O, buradaydı. Kaç. Tam karşımdaydı. Kaç. Adımları üzerime doğru geliyordu, koca bedeninin gölgesi her adımında biraz daha üzerimde büyüyordu. Kırmızı güller ahenkle batırıyordu dikenlerini ruhuma. Her diken, bir yaş... Bir yaş, sana bin yaş... 12 diken batırdı tenine, izleri hâlâ seninle. Unuttun mu, paramparçasın sen...

Geldi, karşımda durdu. Leyan Yafes... Annem biraz uzağımızdaydı, ailesiyle bu tiyatroyu izliyordu. Sokakta parlayıp aydınlatan araba farlarının sayısı artıyordu, etrafın kalabalıklaştığını hissedebiliyordum. Altemur, bir dağ gibi ardımda duruyordu ve çok iyi biliyordum ki sırtım ardımdaki dağa yaslıydı. Şimdiye dek yere kapaklanmamış isem bunun sebebi ardımdaki dağdı. 

Dolu gözleri yüzümün her yerini kolaçan etti. Dudaklarında titrekçe dökülen nefesine, titreyen göğüs kafesine ve her an taşacakmış gibi duran dolu gözlerine lanet ettim. Bunu yapmamalıydı, şimdi yapmamalıydı...

"Kızım..." dedi, kırmızı güllerin dikenleri ruhumu kan içinde bıraktı. Tek bir kelime beni yerle yeksan etmeye yetti. Aldırış etmedim içimde devrilen yerlere, kırık döküklere. Ağlamadım, gözlerim dolmadı bile. "Perçem..." Bana yaklaşmak için bir adım daha attığında sağ elimi havaya kaldırdım, durdurdum onu. 

"Gelme." İrkildi bu tepkimle. Solukları hızlandı ve gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı. Bunca insanın bize bakıyor olduğunu umarsamadan, kar yağmış şakaklarına sığınıp ağlamaya başladı. "Kibritçi Kız'ın elleri yandı, Kibritçi Kız paramparça oldu..." Sadece ikimiz anladık bunun ne demek olduğunu. 

Kibritçi Kız'ın elleri yandı. Gelme. Kibritçi Kız'ın ruhu kan revan içinde. Gelme. Kibritçi Kız'ın bedeni kana boyandı. Gelme. Kibritçi Kız'ı kana doyurdular. Gelme. Kibrtiçi Kız benim baba, bunları bana sen yaptın. 

"Kızım..." dedi bir kez daha, bu defa bir karşılık vermedim. Durup baktım ona sadece. Siyah saçlarının arasına kar beyazı bulutlar çökmüştü, şakakları kar kırağıları içindeydi. Azul mavisi okyanusları, derin sular altında can vermişti. Yorgun bakıyordu gözleri, hiç olmadığı, hiç bakmadığı kadar. Düşündüm, annemi görmeyeli tam on dört yıl olmuştu. Peki, babamı görmeyeli kaç yıl olmuştu? On yıl... Koca bir on yıl geçmişti ve on yıl sonra ilk kez onu karşımda görüyordum. Annemin aksine o çok değişmişti, yaşlanmıştı. Evet, hem de fazlasıyla yaşlanmıştı. Yıllanmış bir ruhun, kırıkları dökülüyordu yüzünden. 

"Onun için mi geldin?" diye sordum, tokat yemiş gibi yüzüme baktı. Gözlerimi az ilerimizde hâlâ bizi izlemekte olan anneme ve ailesine çevirdim. "Yine onun için mi geldin?" Kimden bahsettiğimi herkes anlamıştı. Yaprak, annesinin ardına sığınmıştı ve gözlerindeki kaybetme korkusunu buradan görebiliyordum. Aker Bey, eşinin -yani annemin- yanında dimdik duruyordu; Cenker, ailesinin önüne bir bariyer gibi dikilmişti. Zihnimde yine Erin'in sözleri yankılandı. "Cenker Yafes'in kardeşlerine zarar verirsen, en büyük zararı alırsın. Söz konusu kardeşleri olduğunda gözünü hiçbir şey görmez."

ACIYA SUSAN ÇIĞLIKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin