-2-

128 15 26
                                    

Son ipliği delikten geçirdiğimde noel sabahı çoktan gelmişti. Bir buruk uyanmıştım bu sabah, kar yoktu. Formamın altına siyah ve vücudumu saran boğazlı bir kazak geçirdim. Özenle paketleyip vanilyalı parfümümü boca ettiğim hediyemi titreyen ellerimle kavrayıp sırt çantama yerleştirdim. Çantayı sol omzuma taktıktan sonra ağzıma bir kruvasan tutuşturup Converselerimin bağcıklarını bağlamaya başladım. Yavaş yavaş ipleri birbirinden geçirdim. Nasıl olsa planım olabildiğine geç kalmaktı, yoksa nasıl kimse fark etmeden hediyemi dolabına koyabilirdim? Kalitesiz kulaklıklarımı hafif bir Taylor şarkısı doldururken sakin sakin adımladım. Yolda bir kaç kedi sevdim, biraz da onlara evime alacağıma dair umut vermiş olabilirim. Bir ara banka oturdum, çınarın altındaki serçelere kruvasanın en alt ve en çıtır kısmından ikram ettim. Bir yandan heyecandan içim içimi yerken bir yandan da yaşadığım an bana inanılmaz keyif veriyordu. Son kırıntıları da serpiştirince kalktım, tabii ki planım geç gitmekti fakat şanssız günüm olacak ki dersimiz tarihti ve sevgili tarih öğretmenimiz on dakikadan fazla geç kalan herhangi biri olduğunda tüm dönem onu aşağılamaktan çekinmezdi. Adımlarımı Sasuke'den geç Naruto'dan erken varacağım bir hızla atarak okulun kapısını görene kadar yürüdüm. Derin bir nefes aldım ve içeri girdim, dolapların da bulunduğu girişteki koridorda kimse yoktu. Yerini ezbere bildiğim dolabı açtım ve hediyeyi koydum. Keyifle sallana sallana sınıfıma yürüdüm.

"2 dakika daha geç kalmış olsaydınız, yeni yıla karnenizde devasa bir otuzla girecektiniz Bayan Haruno."

Kısa bir özür dileyip yerime oturdum ve tüm heyecanıma rağmen derse odaklamaya çalıştım fakat pek kolay değildi. Acaba hediyemi beğenecek miydi? Ya yün ipe alerjisi varsa? Bunu hiç hesaba katmamıştım. Belki de örgü yapan kızları sıkıcı buluyordur. Tam bir"babaanne" olduğumu düşünse ne büyük rezillik olurdu.

"Yine ne düşünüyorsun Sakura-chan?"
Çantasını sıraya asan ve yirmi dakika geç kalan Naruto'dan gelen bu soruyu pas geçtim.
"Sana da günaydın Naruto."

Teneffüslerde çaktırmadan sürekli sahayı izliyordum. Sasuke dirseklerini biraz geçen kırmızı formasıyla üşümüyor gibiydi. Altına giydiği kalın bol pantolonun onu sıcak tuttuğu kesindi gerçi. Fakat atkımı hiç boynunda görmemiştim. Çıkışta mı takacaktı acaba? Ya da açmadan çöpe mi atmıştı? Eğer cidden öyle yaptıysa, asla umrunda olmasa ve asla bilmeyecek olsa bile onu asla affetmeyecektim.

Çıkışta Sasuke, gün içinde çeşitli kızlardan aldığı hediyeleri diğer takım arkadaşlarına dağıtıyordu. Fakat içlerinde benimki yoktu. Direkt çöpe mi atmıştı gerçekten? Hiç sanmıyordum, Sasuke hediyeyi önemsememiş olsa bile üstündeki notumu görmezden gelecek kadar kalpsiz değildi. Onun için ne kadar emek verdiğimi anlattığım minik not -en azından benim için- çok özeldi. Belki de şimdi takmak istememişti, çantasına atmıştı ve eve götürüyordu. Zaten hediye için haftalarca emek vermiştim; bir de böyle kendimi yoramam, diye düşünüp yoluma devam ettim. Hinata ve Naruto ile akşam yapacağımız geleneksel noel kutlamamız için kurabiyeler pişirecektim. Eve gittim, tüm malzemelerim hazırdı. Elimden geldiğince içine sevgimi katmaya çalışsam da ortalığı birbirine katıyormuş gibi bir yumurta çırpışım ve vanilya özüyle beraber yanlışlıkla hamura eklediğim göz yaşları buna engel oldu. Ne olduysa olmuştu artık, olduğu kadardı. Olacağı buymuş, bunun olması gerekiyormuş. Bazen 'sadece bu kadar' olabilecek şeyleri daha fazla oldurmaya çalışmamak gerekir. Kurabiyelerden bahsediyorum tabii ki de.

Elimde tepsiyle Naruto'nun kapıyı açmasını bekliyordum. Hep beraber terasa kurulmuştuk. Hinata her zamanki gibi bir sürü yemek yapmıştı, evet ben de yemek yapardım ama bu konuda da bir numara ben değildim. Naruto içecekleri hazırlamıştı, yani denemişti en azından.

"Naruto, burdaki içeceklerden alkolsüz olan tek şey şu 250ml kola. Onun da tarihi iki hafta geçmiş. Antik kentlerden mi dızlıyorsun bunları anlamıyorum."

"Sus da iç bir şey Sakura işte, kafam bozuk zaten."
Naruto nadiren duyduğum gergin sesiyle cevap vermişti, hareketlerinden içmeye biz gelmeden başladığı zaten belliydi. Naruto bize hiç dert yanmazdı; ağlamazdı hiç, şikayet de etmezdi. Naruto sadece "Narutoluk" yapardı. Saçma sapan ve düşüncesiz hareketleri vardı, ağzına geleni söyler aklına geleni yapardı. Onunla yakın olmadan önce onu sadece pozitif duygular hissedebilen, dertsiz tasasız bi' gevşek sanardım. Fakat derslere yirmi dakika geç kalıp iddia için öğlen arasında altı çiğköfte dürüm gömen Naruto'yla bu evin kuru çiçeklerle bezenmiş terasında dişlerini sinirli sinirli gıcırdatarak kısır yiyen Naruto arasında dağlar, denizler, ovalar vardı.

"Ee Sakura, verdin mi çocuğun hediyesini bari?"

Kurabiyelerimin üstüne yer yer elmalı likörü gezdirirken hayal kırıklığıyla omuz silktim.
"Ya ben verdim hediyeyi de, sonra ne oldu bilmiyorum. Ona gelen hediyeleri takımdaki arkadaşlarına dağıttı hep ama benimki ortalarda yoktu. Çöpe atacak kadar kalpsiz olamaz ki."

Naruto umursamaz bir mimikle cevapladı.
"Kırmızı formasının üstüne kırmızı atkı takıp 'yakışıklı ve atletik basketbolcu' profilini bozmak istememiş olabilir. Bilirsin, kombinler sandviç teorisine göre yapılmalı. Eğer atkıyı götünden çıkarmadığı küflü krem pantolonunun renginde örseydin takardı kesin. Hani krem-kırmızı-krem falan..."

Yaptığı uzun açıklamaya kıkırdarken bir anda bir şey fark ettim.
"Naruto, ben sana ördüğüm atkının kırmızı olduğunu söylemedim ki ya? Nerden bildin ki? Yoksa Sasuke takarken falan mı gördün? Sevmiş gibi miydi yoksa yaşlı olduğumu düşünüyor gibi miydi?"

Naruto şaşırmış bir ifade ile kısırı bıraktı. Sonra çatık kaşlarıyla ve artık neredeyse bağırır gibi çıkan sesiyle cevap verdi.

"Çünkü Sasuke onu bana verdi Sakura, oldu mu? Senin olsun al, dedi ben de almam demedim."

Bana bağırmasıyla daha da hayal kırıklığına uğramıştım, çoğalan kırıklar daha da batıyordu.

"Peki, neden bana söylemedin Naruto? En azından umutlanmazdım yani, neyse."

Naruto bir hışımla kalkıp gitti. Hinata'yla beraber yeni yıla girene kadar öylece buz gibi zeminde oturduk. Ben yer yer ağlamamı durduramıyordum, Hinata ise sürekli bana sarılıp geçeceğini sayıklıyordu. Kurabiyelerimiz, kısırlarımız ve daha bir çok şeyimiz bittikten sonra Naruto'yu kontrol etmeye gittik. Yatağında sızmıştı, çatık kaşları şeklini koruyordu. Hinata üstüne hafifçe bir battaniye örttü, yastığının yanına minik bir hediye paketi bıraktı ve içi rahat etmediği için Naruto'nun odasındaki zemine bir yatak sererek uyuyacağını söyledi. Bense salondaki kaliteli koltuklardan birine kıvrıldım ve unutmaya çalıştım.
.
.
.
.
KANKİLER VOTE??💐💐
Yazması çok zevkli ya bayiliuom

last christmas without you | | sasusakuWhere stories live. Discover now