-3-

112 11 30
                                    

Morarmış gözlerime buzları bastırırken bir yandan da okul formamı giymeye çalışıyordum. Okula gitmek için sadece 15 dakikamız vardı, hepimiz uyuyakalmıştık. Hinata hala Naruto'yu uyandırmayı başaramamıştı, çok fazla kaçırmış olmalıydı. En son elimdeki buzları pijamasının içine atmamla yerinden fırlayıverdi. O sallana sallana hazırlanmaya giderken Hinata bize sandviç hazırlıyordu. Hepimiz hazırlanıp kapıdan çıktığımızda ders zilinin çalmasına üç dakika vardı, asla yetişemeyeceğimiz netti. Bu durumun beni sevindirmesiyle kendime çok kızdım, Sasuke'nin beden dersi bu sabahtı çünkü. Yemeyip içmeyip yaptığım güzelim hediyemin suratına bile bakmadan başkasına vermesi beni gerçekten deli etmişti, bu çocuk kendini ne sanıyordu ki yani? Neyin kibiriydi bu?
Buna rağmen dersine yetişmeye çalışmamsa cabasıydı.

Naruto boynunda ördüğüm atkının parfüm kokusu sayesinde daha az içki kokuyordu fakat bir kaç saat daha normal olmayacağı kesindi. Hinata onun koluna girip destek olmak istese de onu reddetti, bir şeye inat etti mi -hele de şu anki kafasıyla- Naruto'yu ikna etmek imkansızdı. Onun yavaş adımları yüzünden okula vardığımızda dersin yarısı çoktan geçmişti.

Bekçinin yargılayıcı bakışları arasında boyunun uzunluğundan dolayı zaptedemediğimiz Naruto'yu okulun sınırları içine sokmayı başarmıştık. Her şey beklediğim gibiydi, Sasuke elinde simsiyah basketbol topuyla ter içinde kalmış, ismini bilmediğim kızıl arkadaşının önüne atılıp potaya koşuyordu. Onu izlerken istemsiz adımlarım yavaşladı, hareketlerine dikkat kesildim. Hinata da peşisıra sürüklediği Naruto'yla beraber adımlarını yavaşlatmış ve ikisi de bana dönmüştü. Sonuç olarak, Sasuke topu potaya attığında, zafer gülümsemesiyle geriye sıçrayarak arkasında kalan takım arkadaşlarına döndü. O sırada, sadece bir veya iki saniyeliğine göz göze geldik. O iki saniyeye ömrümden bir tane daha sığdırabilir gibiydim. Gözlerini bulduğumda içimde bir şeyler tekrar filizlenmişti, bağırışların arasından isminin Gaara olduğunu öğrendiğim çocuğa döndüğünde tekrar kupkuruydum. Bir hafta önce yumuşacık atkılar ördüğüm çocuk kalbimi kaskatı kesmiş, hiç bir vicdan azabı çekmeden oyununa devam ediyordu. Bense öylece kalakalmış onca itici hareketine rağmen neden hala gözlerimi alamadığımı düşünüyordum.

Sonra birden boynumda o yumuşak ipleri hissettim. Naruto atkıyı bir yandan kendi boynuna dolamış, iki ucunu da -boyuma erişmek için neredeyse çömelerek- benim boynumdan geçirip bağlamıştı. Bağlandıktan sonra sıkılaştırmak için uçlarını çekiştirdiğinde  burun burunaydık. Baygın gözleri suratımda gezinirken klasik, aptal sırıtışıyla konuştu;

" Üşümedin mi, Sakura-chan?"

Naruto'nun beklenmedik hareketiyle yere çivilenmiş gibi dururken Gaara'nın bağırışıyla nasıl bir duruma düştüğümü farkettim.

"Vay, Naruto! Sakura'yla çıktığınızı bilmiyorum."

Sinirle atkının bağlandığı yerden çekiştirip gevşettim. Sihirli bir gücün Sasuke'nin kulaklarını, gözlerini kapatıp bunu duymamasını ve görmemesini sağlamasını diledim. Hızla arkamı döndüğümde korktuğum başıma gelmişti, Sasuke bir yandan alnındaki teri silerken bir yandan bize anlam vermeye çalışan bakışlar atıyordu.

Sasuke benim hiç bir şeyimdi; arkadaşım değildi, sevgilim değildi, ailem değildi. Ona yapacağım her açıklama absürt ve yersiz olacaktı. "Öyle bir şey yok, ben sana aşığım!" diğe bağıramamanın yüküyle Naruto'yu öyle bir ittirdim ki arkasındaki Hinata'yla beraber yere düşeceklerdi. Neredeyse koşarak kütüphaneye girdim ve yere rasgele bıraktıkları renkli, yumuşak minderlere yayıldım. Ne zaman bir sorunum olsa yaptığım gibi uykuya daldım.

"Hey, burda uyuyamazsın."

Sarışın kızın omzumu dürtmesiyle uyandım. Neredeyse öğlen arası olacaktı. Kız uyandığımı fark edince sıkıca at kuyruğu yaptığı saçını savurarak geri çekildi.

"Ben kütüphaneden sorumluyum ve maalesef seni burada tutamam. Ama eğer şu kitapları yerleştirmeme yardım edersen okula bu paketleri getirdiğinden yönetimin haberi olmayacak."

Yavaşça ayağa kalkıp dökülen üç beş dal sigarayı topladım. İsmini biraz önce öğrendiğim İno ile kitapları yerleştirmeye başladık. Çok kafa dengi ve sohbeti keyifli bir kızdı fakat karnımın açlığı sohbet isteğimden baskın geldi. İşi çabucak bitirip kantine hızlı adımlarla ilerledim.

Sosisli sandviç için sıramı beklerken Naruto'nun bana seslendiğini işittim, hızlıca arkamı döndüm. Tam arkamı dönüp sabah olanlar için 'nazik' bir konuşma yapacakken yalnız olmadığını fark ettim. Gaara ve Sasuke de yanındaydı. Beklenmedik bir şekilde Sasuke konuşmaya karar verdi:

"Merhaba Sakura."

Gözlerimi yere doğru kaçırarak cevapladım.
"Selam."

Gaara'nın "Aleykümselam yenge." diye cevap vermesiyle bardağı taşıran son damla da bardakta yerini almış oldu.

"Bak Gaara, sabah gördüklerin yanlış anlaşılmaydı. Naruto'nun kafası yerinde değildi, gerçi her türlü böyle bir şey yapması saçmalık da, bu kadar ciddiye alınacak bir şey yok. Aramızda hiç bir şey geçmedi, benimle böyle konuşma."

Çektiğim uzun tirattan sonra Gaara ürkmüş bir ifadeyle bakıyordu. Naruto pişman ve üzgün gibiydi. Sasuke'nin donuk ifadesi korunuyordu fakat bakışlarında farklı bir şey fark etmiştim; takdir,gurur?

Ben yemeğimi yemek için her zamanki yerime -okulun yan tarafında, çamların altında gizlenen bir bank- gittikten beş dakika sonra Naruto yanımda bitti. Bu sefer yalnızdı.

"Sakura, binlerce kez özür dilerim. Binlerce kez pişmanım. Neden oldu, nasıl oldu bilmiyorum."

"Naruto, senin aptal hareketlerine alışmıştık fakat bu yaptığınla haddini aştın. Üstelik Sasuke'nin önünde bunu nasıl yapabilirsin? Benim yıllardır Sasuke'ye ne kadar aşık olduğumu bilen biri fıçılar dolusu içse bile böyle bir şey yapmazdı."

"Arkadaşlığımızın güveni zedelendi ve önemsediğin tek şey Sasuke'nin ne düşündüğü mü cidden? O çocuk senin ellerinle, gece gündüz uyku uyumadan yaptığın muazzam hediyeyi önüne gelen ilk kişiye veriyor ama sen hala onu düşünüyorsun. Bu kadar gurursuzluk pes gerçekten."

"Arkadaşlığımızın tehlikede olmasının nedeni sensin. Evet, Sasuke'nin ne düşündüğünü önemsiyorum. Nasıl o atkıyı örürken verdiğim emeği önemsedim ve Sasuke'nin gözümdeki değerini düşürdüysem Sasuke'ye duyduğum aşka sarf ettiğim emeği de önemsiyorum. En yakın arkadaşınla, özellikle yanında senden delice hoşlanan bir kız varken, neredeyse öpüşür hale gelirken senin gururun neredeydi onu da merak ediyorum açıkçası. Çünkü biliyorum ki biz senin neler neler içip saatlerce düzelemediğini gördük, hiç de böyle bir şey yaşanmadı."

Naruto sinirle bağırarak ayağa kalktı.
"Peki Sakura, istediğin gibi olsun tamam mı? Onca yıllık dostluğumuzu götü kalkık değersiz bir aptala sattığına inanamıyorum. Yerime tercih ettiğin adam da adam olsa, sikik piç."

"Söylediğim hiç bir şey onu senin yerine tercih ettiğim anlamına gelmiyor Naruto!" diye arkasından bağırmıştım fakat ya duymamıştı ya da duymazdan gelmişti. Sınıfa gittiğimde Naruto yoktu, masada sadece izin kağıdı duruyordu. Hinata ise yalnız kalıp düşünmek istediğini söyleyerek günün geri kalanında konuşmayı reddetti.

Okul bittiğinde kulaklıklarımı takarak hızlı ve öfkeli adımlarla sahile yürüdüm. Her adımda yere uyguladığım ve güçlü bir ses çıkmasına neden olan kuvvetin beni daha da hafiflettiğini fark ettim. Ses giderek azaldı ve neredeyse kaybolduğunda sahil kıyısına varmıştım. İno'nun el koymakla tehdit ettiği ezilmiş sigaralarımdan birini çıkardım. Elimi rüzgara siper ederek bir kaç denemede kusursuz bir şekilde yakmayı başarıp denizi izlemeye koyuldum. Kulaklıklarımı çıkarıp kutularına koydum, sessizliğin tadını çıkarmak istemiştim ki arkamdan hafif yüksek fakat sakin bir ses duydum.

"Sakura'ydı değil mi? Bizim okuldan."

..........
tam bin kelime oldu yasasin!
voteleri yorumlari unutmayak..

last christmas without you | | sasusakuWhere stories live. Discover now