II

15 2 0
                                    

Parla'nın tam üç bin takipçisi vardı. Küçük profil fotoğrafından görebildiğim kadarıyla saçlarını boyatmıştı. Benim siyah ve kıvırcık uzun saçlarıma tamamen zıt olarak platin sarısı saçlarını düzleştirmişti. Hesabı gizli olduğu için paylaşmış olduğu on fotoğrafı göremiyordum. Mesaj kutusu açıktı. Parmaklarım hızla klavyede dolandı. Selam yazıp sildim. Yeniden hızla yazdım. 

Parla seninle konuşmalıyım. Bu da olmamıştı. Mesajı sildim ve instagramdan çıkıp telefonu komodine bırakıp elimi yastığın altına koydum. Kayra'nın yattığı tarafa doğru dönüp onu izledim. İkimizi kurtaracak bir yol düşünmeye çalışarak gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım. 

Uyandığımda vücudum ağrıyordu çünkü dinlenebilmiş sayılmazdım. Dün gece gözüme uyku girmediğinden yalnızca birkaç saat uyumuş olmalıydım. Oğlum Kayra, sabahın erken saatlerinde uyanmaya alışık olduğu için her zamanki gibi sabahın altısında kucağıma çıkmıştı. Başını göğsüme yaslayarak yattı ve tokamdan düşmüş olan saçlarımı geriye çekerek yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Ahu uyan..." dedi uyku sersemi bir şekilde. Gözlerimi açtım ve ben de onun yanağına bir öpücük kondurarak doğruldum. Kayra'yı kucağıma alıp gülümseyerek ona baktım. 

"Günaydın bebeğim güzel uyuyabildin mi bakalım?"

"Uyudum. Sen geldiğin için mis gibi koktu her yer. Rahatladım." dedi o tatlı ses tonuyla. Kayra, dört yaşında, çok akıllı, uyumlu ve efendi bir çocuktu. Bazen benden böyle bir çocuk çıktığı için şaşırıyordum. Çünkü ben çocukluğumda epey ele avuca sığmayan bir çocukmuşum. Ergenlik ve yetişkinlik dönemimin de pek farklı olduğu söylenemezdi. Duygularını yoğun yaşayan, özgürlüğüne düşkün ve biraz da asi bir kadındım. Kayra doğduktan sonra biraz durulmayı denemiş ve iyi bir anne olabilmek için çabalamıştım. Hala onun için iyi bir anne olup olmadığım konusunda tereddütlerim olsa da elimden geleni yapıyordum. 

"Ah ama seni yerim." dedim boynuna büyük bir öpücük kondurarak. Bu hareketle gıdıklanan Kayra benden kaçmaya çalışarak yataktan aşağıya fırladı. O sırada odamızın kapısı hafifçe tıklatıldı ve Bekir içeri girdi. 

"Oo uyanmışsın bakıyorum paşam." dedi ona doğru koşan Kayra'yı kucağına alarak. Bekir'e göz devirerek baktım. Paşam gibi erkekliği yücelten ve hayatının sonrasında yanlış algılara kapılarak hatalar yapmasına sebep olacak bunun gibi sıfatları Kayra'ya karşı kullanmaktan kaçıyordum. Bekir de bunu biliyordu fakat bir türlü kendine hakim olamıyordu. 

"Aman Ahu, paşam da paşam işte ne yapayım?" dedi Kayra'nın yanaklarını sıkarak.

"Günaydın Bekir!" dedi Kayra sıkılmış yanaklarını ovuşturarak.

"Benim burnumun aldığı kokuyu sen de alıyor musun? Ne ki bu? Ne? Yoksa patates mi?" dedi Bekir burnuyla havayı koklayarak. Kayra, Bekir'in kucağından aşağıya atladı ve hevesle ellerini çırptı. "Haydi koş bakalım mutfağa!" Kayra, Bekir'in söylediğini yaparak odadan dışarı fırlarken Bekir de gülümseyerek bana baktı. 

"Günaydın, dünden sonra uyuyabildin mi?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Pek değil." Bekir, utangaç bir şekilde omuzlarını düşürdü ve kapıyı arkamızdan hafifçe kapatarak yatağa, yanıma oturdu. 

"Ahu dün söylediklerim için özür dilerim. Biliyorum, çok saçma bir öneriydi. Bu konuda hassas olduğunu bile bile üzerine geldim."

"Hayır aslında saçma değildi, Bekir." dediğimde afallayarak bana baktı. Sıkıntı ve stres dolu bir şekilde ellerimi ovuşturmaya başladım. Bekir'in yüzüne bakmadan, başım öne eğik bir şekilde konuşmaya başladım. 

Altın TepsiWhere stories live. Discover now