III

8 2 0
                                    

Parla'nın attığı konuma geldiğimde kafenin önünde epey araba vardı. Arabayı park etmek için bir yer aradığımda doğru yerde olup olmadığımı tekrardan kontrol ettim. Doğru adreste olduğuma emin olduktan sonra arabayı biraz daha uzak sayılabilecek bir yere bırakıp indim. Üzerimde gereksiz bir gerginlik vardı. Arabadan uzaklaşmadan hemen önce cama yaklaştım ve camdaki yansımamı kontrol ederek saçımdaki lastik tokayı çıkardım. Kıvırcık buklelerimi elimle düzeltip saçıma hacim verdikten hemen sonra çantamdan nemlendirici rujumu çıkarıp dudaklarıma biraz renk gelmesini sağladım. Yıllardır görmediğim ikizimle gerçekleştireceğim ilk buluşmada pasif ve bakımsız görünmek istemiyordum. 

Çantamı omzuma asıp hızla kafeteryaya doğru yürüdüm. Kafedeki masaların hemen hemen hepsi dolu görünüyordu. Müşterilerin birçoğu gençlerden oluşuyordu. Bazı gruplar kendi halinde sohbet ederken bazı çiftler de sarılmış bir vaziyette aşklarını tazeliyor gibi görünüyordu. Kafedeki uğultu kulaklarımı tırmalarken içeriye girip yavaş adımlarla yürüdüm ve etrafı süzdüm. Neredeydi? Onu tanıyabilecek miydim? Elbette tanıyacaktım. O benim yansımam sayılırdı. Gözlerimi kısarak endişeli bakışlarla onu ararken garson yanıma yaklaştı ve bana boş masalardan birini gösterdi. 

"Teşekkürler, arkadaşımı arıyorum." dedim kısaca. Ona neden yalan söylediğimi de bilmiyordum. Sadece içimden kardeş veya ikiz kelimesini kullanmak gelmemişti. Garson anlayış göstererek yanımdan ayrıldığı esnada onu gördüm. Bir anlığına titrek bir nefes verdim. Cam kenarında oturuyordu. Vücudunun yarısı bana doğru dönüktü. Her zamanki gibi bana göre daha neşeli, dinç ve pozitif görünüyordu. Bacak bacak üstüne atmıştı ve elinde küçük bir ayna tutuyordu. Diğer elinde de bir parlatıcı vardı. Dudaklarını birbirine bastırıp rujunu tazelerken oldukça rahat görünüyordu. Platin sarısı ve düz saçları hariç, bana çok benzediğini söyleyebilirdim. Benimle birebir tondaki süt beyazı ten rengi, hafif çekik sayılabilecek kısık gözler, estetik olduğuna inanılan ancak hiçbir işlem yaptırmadığını çok iyi bildiğim -evet bu konuda şanslı doğmuştuk- minik burnuyla kendimi görüyor gibiydim. 

Yine de son hatırladığımdan farklıydı. Daha gösterişli ve biraz daha abartılıydı. Üzerindeki peluş pembe ceketiyle, altına giydiği beyaz ve son derece mini pileli eteğiyle tatlı ama seksi görünüyordu. Ayakkabıları da ceketiyle aynı renkteydi ve benim asla gündelik olarak giymeyi tercih etmeyeceğim bir topuk boyuna sahipti. Bacağını sabırsız bir tavırla sallarken aynasını çantasının içine attı ve çenesini avcuna yaslayarak şöyle bir etrafına bakındı. İşte tam o anda göz göze geldik. Sertçe yutkundu ve gözlerini kırpıştırdı. Ne yapacağını bilemez bir tavırla yarım yamalak elini havaya kaldırıp garip bir selam verdi. 

Orada daha fazla dikilemeyeceğimin farkında olarak harekete geçtim. Ağır adımlarla yanına yürüdüm. Masayı hafifçe öne ittirerek ayağa kalktı. Sarılacakmış gibi bakıyordu ancak hamle de yapmamıştı. Zaten sarılma gibi sıcak bir karşılamaya da tahammül edemezdim. Onun yaptığı gibi elimi havaya kaldırarak selam verdim. 

"M-merhaba." dedi Parla, biraz kekeleyerek. O da benim yaptığım gibi şaşkın bir tavırla beni inceliyordu. Bundan biraz utanarak kıvırcık saçlarımı omzumdan geriye doğru ittirdim ve karşısına oturdum. Ellerimi masada birleştirip ona baktığımda yüzünü daha yakından gördüm. Ergenliği gitmişti, yüzü oturmuştu. Yaklaşık olarak aynı kiloda olmalıydık, ona baktığımda pek fark göremiyordum. Yalnızca yüzüne yaptığı bir takım makyaj tüyoları sayesinde elmacık kemikleri bana göre daha belirgin gözüküyordu. Bir de kirpikleri... Zaten uzun olan kirpiklerimizi daha da uzun gösterme arzusuyla takma kirpik takmıştı. 

"Saçların... Hiç değiştirmemişsin." dedi kendi saçlarını elleyerek. Buruk bir şekilde güldüm. Yıllar sonra buluşuyorduk ve ilk söylediği şey bu muydu? Saçlarımızın farkı? Parla hiç değişmemişti. Hala aynı aptalca detaylara takılıyordu ve hayatındaki tek endişesi de dış görünüşüydü. Parmağına taktığı yüzükler ve küpeleri o kadar dikkatimi dağıtıyordu ki ona bakmakta zorlanıyordum. Üzerinde dikkat dağıtıcı çok şey vardı. 

Altın TepsiWhere stories live. Discover now