35.YILLARIN GÜNAHI

2.6K 142 74
                                    


Let you down- NF


Bir hastanenin duvarları, ancak bu kadar acıya şahit olabilmiştir. Sessizliğimle oturduğum sandalye ise, iliklerimde dahi yankılanan çığlıkların tek şahidiydi.

Titreyen ellerimi sıkıca birbirine kenetleyerek bacaklarım arasına sıkıştırdım. Bakışlarım beyaz fayansın yüzeyine sabitlenmiş, bir an olsun ayrılmazken kendimi tıpkı dışarıdan bir göz gibi seyrediyordum yalnızca.

Elimde kalan ne vardı şimdi?

Savaş, düşmanlıklar, öfke, kin, hırs, nefret... Binlerce duygunun içi bomboş kalmıştı.

Yalnızca, derin bir acı vardı kalbimde. Sızısını her hücremde hissedebileceğim kadar sarsıcıydı bu.

Neredeydim ben? Neredeydik biz?

Neden buradaydık?

Yaşanan her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, üzerinden neredeyse saatler geçmiş olmasına rağmen hâlâ algılamaya çalışıyordum.

Algan, hemen önünde öylece oturduğum gerimdeki odanın içindeydi. Kalbine yakın bir yere denk gelen kurşunla, kapalı bilinciyle yatıyordu.

Durumuna dair hiçbir bilgim yokken, hayata tutunabileceğinin ümidiyle sessizlik içinde oturmaktan başka hiçbir şey gelmiyordu elimden. Onlarca insan kurtulmuş, savaşı gelmeden kıyısından geri göndermeyi başarmıştık.

Fakat savaş bitince, geride kalanların zaferini yaşamaya vakti dahi olmuyordu acılarından. İnsanoğlunun ne denli hırslarına yenik düşecek kadar vahşetle dolup taştığına, yeniden şahit olmuştum.

Lila, bunu sırf aşkından yapmıştı. Oysaki aşık olduğu adam için başlattığı savaş, şimdi en büyük yenilgisini yaşatıyordu herkese. En çokta Algan'a...

Her zaman, her savaştan en ağır yaralı onun çıktığı gerçeğiyle yüzleşiyor olmaksa benim yenilgimdi.

Yerden aldığım bakışlarım ağırca karşımı bulduğunda, tıpkı benim gibi oturan onu gördüm. Pera Ayas'ı...

Hemen yanında yer alan Kayra, sessizce ağlayan ona bakmaktan başka bir şey yapamazken, donukluğunu kıramayan gözlerimi omzuma konan elle yanıma çevirdim.

"Çok tepkisiz duruyorsun. Açıkçası bu... Beni korkutuyor Hera." Sesli bir soluk bırakarak başını bana doğru eğen Hakan'ın sözleriyle gözlerimi üzerinden çekerek etrafta gezdirmeye devam ettim.

Çaprazımdaki duvara yaslanmış Atena, Ares, Kain, biraz uzakta duran Ayperi ve koridorda bir ileri bir geri devamlı stres içinde yürüyen Romos'da buradaydılar. Herkesin endişe ve korkusu yüzünden okunuyordu açıkça.

Benim de korkum vardı, endişelerim çoktu. Fakat o kadar karmaşıktı ki içim, dışıma hangi duygumu vuracağımı bilemiyordum.

Tam boğazımda düğümlenen bir şeyler vardı. Yoğun bir ağlama isteği, orada kitlenip kalmış gibi, hiçbir şekilde gözlerimden dökülmüyordu. İki dudağım arasından çıkmak isteyen yüzlerce kelimeyse, yalnızca zihnimde yankılanmakla yetiniyordu.

Yandığını hissettiğim gözlerimi sıkıca kapatarak başımı ellerim arasına aldım ve yeniden kendimle baş başa kaldım.

Canım yanıyordu. Fazlasıyla yanıyordu hem de... İçeride, o odada yalnızca onun değil benim de canım yatıyordu. Ruhum tamamen onun yanında, onunla beraber mücadelesindeydi.

ZAMANSIZ SEVGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin