26. KATİL

10K 448 27
                                    


Zamanın bize ne getireceğini elbette bilemezdik ancak yolumuza çıkan bazı seçimlere verdiğimiz yanıtlar, gelecek için ufak bilinirlikler taşıyor olabilirdi.

Yürüdüğümüz yolda, yanımızda bizimle kimin geleceğini seçmek gibi...

Ben, elimi tutmasını istediğim, bu yolda yanımda durmasını umduğum yol arkadaşımı, 21 yıl boyunca beklemiştim. Hâlâ da bekliyordum aslında...

Çünkü şimdi, tam yanında oturduğum adamın bana verdiği teslimiyetini, yine benim için benden geri alacağını bilir gibiydim. Bu gerçekleşmese bile, içimde her zaman bunu bekleyen ve buna hazır olan bir taraf var olacaktı.

İnsanoğlu bir defa yarı yolda bırakıldığında, kalan yolu tek başına tamamlayacağına onu hiçbir güç inandırmazdı çünkü. Bu, hayatın ta kendisiydi aslında bir nevi. Yarım kalmak...

Mutluluklar sonsuz değildi neticede, mutluluk yalnızca anlardan ibaretti. Ancak eksiklik, kalplerdeki çukurunu doldurmamaya yemin etmiş gibi bizimle mezara dek sürüklüyordu kendini.

Ben, benim içimdeki o eksikliği neyin veya nelerin tam anlamıyla tamamlayabileceğini henüz bulamamıştım. Algan, bu yarımımın çoğunluğunda yer ediniyordu elbette...

Ancak kendi kanımdan olan Zada'nın, yanımda değil de devamlı karşımda dikiliyor oluşuydu geri kalan o yarımdaki önemli pay.

Bir tuhaflığın içinde sürüklenip giderken, elbette tamamen başa çıkabileceğimi düşünmemiştim tüm bu olanlarla. Çünkü benim de gücümün, dayanılabilirliğimin bir sınırı vardı her insan gibi.

Ben bunlara dayanmak için gücü değil, sadece tüm bunlar olurken dayanacak birilerini aramıştım.

Anlamadıkları buydu.

Ve ben kendimi her anlatmak istediğimde, beni güçsüzlüğümden vurdukları yer de buydu.

Oysaki ben güçlü olmayı isteyen veya seçen değildim.

Tüm bunları yaşamayı da, seçilmiş olmayı da isteyen ben değildim.

Tek istediğim, hayatım bittiğinde ardımda kalacak ve beni de hatırlayacak birilerinin olduğundan emin olabilmekti.

Ben, sadece bunu istemiştim.

Unutulmamayı.

Onların da bana verdiği buydu belki de, evet.

Tek bir farkla.

Nefretle hatırlanmayı.

Çünkü sebep olabileceğim şeyleri bilmiyordum. Bir savaşı engellemek uğruna çıktığım bu yolda, belki de daha büyüğünü ve kanlısına sebep olmayacağımı, bilmiyordum.

Üstelik bana atfedilen bu şeyin bile ne olduğu hakkında en ufak fikrim dahi yoktu.

Sesli bir soluk bıraktığımda, başını geriye yaslamış, koltukta yan şekilde oturan Algan'ın sesini duydum. "Düşünme. Her ne düşünüyorsan, en azından şimdilik bırak bir köşeye."

Söylemesi kolaydı ancak düşünceler bırak denilince kenara çekilmiyorlardı ne yazık ki...

Neredeyse dibinde, karşıya bakacak şekilde oturduğum Algan'a çevirdim bakışlarımı. Sağımda, kolunu koltuğun sırt kısmına koyarak parmaklarını yüzüne yaslamış, dalgın bakışlarla ifademi inceliyordu sanki içimden geçenleri görebilecekmiş gibi.

ZAMANSIZ SEVGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin