Flor silvestre.

7.6K 603 340
                                    

Jungkook |

Ölüm çiçeği.

Küçükken,ailem beni kendileriyle beraber öldürüp gömmüşlerdi.Günler ve aylar sonra mezarımın üzerinden bir çiçek ortaya çıktı. Bu çiçek lavinia,başka bir tabiri ile ölüm çiçeğiydi.Bu çiçek,beni tanıştığımız günden beri yalnız bırakmayan bu adamdı.

İsmini hala bilmediğim bu adam benim hayatımda adeta bir çiçek açtırmıştı.Yaptığı pek birşey yoktu ,ama buna rağmen onunla olduğum zaman iyi hissediyordum.

Uyandığım da hava aydınlanmaya yeni yeni başlamıştı.Güneş etrafı hafiften aydınlatırken yanımda oturur biçimde uyuyan o adama baktım.Yeni yeni çıkmaya başlayan sakalı adeta bir şaheserdi.İnsanlarda sakalı asla sevmezdim, gördüğüm zaman yüzümü buruşturmama sebep olurdu.Nedenini asla bilmezdim.Belki de bakımlı olmadıkları içindir.Ama bu adam için aynısını söyleyemem çok güzeldi,onun gibi birine bu tabiri kullanmam doğru değildi belki de çünkü o güzel olmayacak kadar çok yakışıklıydı.

Erkeksi parfümü, burnuma dolarken ona yakınlaştığımın farkında değildim.Hala uyuyordu,benim yüzümden gece geç vakitte kadar uyanık kalmıştı.Uyuması iyi olurdu,bu sayede ona bir teşekkür kahvaltısı hazırlayabilirdim.

Yorganın benden tarafında kalan ucunu,elimle itekleyip ayaklarımı aşağı sallandırdım.Ağzından mırıltılar çıkaran bu adamı uyandırmamak için sessiz olmalıydım.Hala dünden kalan ceketi üzerindeydi,rahat değildi belkide.Hala ona bakarken aklımda ki ceketini çıkarma fikri hemen uçup gitti.Çünkü böyle bir işe kalkışırsam uyanırdı ve hoş bir görüntü sağlayamazdım.

Adımlarım mutfağa gidiyorken esneyip gözümü kaşıdım.Bugün işe falan gitmeyecektim.Zaten beni bekleyen kimsede yoktur.

Dolaptan çıkardığım,pirinçleri bir süzgece koyarak bol suyla yıkayıp suyunu süzdüm.Şuan bibimbap yapıyordum.Sonrasında acılı tteokbokki,ramen ve bingsu yapacaktım.Fazla yemek yapmasını bilen biri değildim bu yüzden elimden bu kadarı geliyordu.

Yıkadığım pirinci tencereye aktardım ve üzerine iki bardak su ekledim.Sonrasında yüksek ateşte su kaynayana kadar pişirdim.Su kaynadığında tencerenin kapağını kapattım ve onbeş dakika kadar pişmeye bıraktım,bu sayede hem dinlenecek hem de pişecekti.Pilav suyunu çektiğinde tencereyi mutfak tezgahına alıp kapağını kapalı tutarak demlemeye bırakın.Ayçiçek yağını tavaya alıp güzelce ısıttım.

Üzerine soğan, rendelenmiş havuç ve kabakları alarak on dakika kadar kavurdum.Sebzeleri kavururken içerisine yarım çay kaşığı tuz ekleyip farklı bir tencerede su kaynattım.Bu sürede hızlı olmalıydım hemen uyanabilirdi.Sonrasında kaynar suya ıspanakları alarak 1 dakika kadar haşlayıp pişirdiğim ıspanakları ılımaya başladığında elimle sıkarak suyunu süzdüm.Bir kasenin içerisine susam yağı, tuz ve sarımsak ezmesini alıp üzerine ıspanakları ekleyerek harmanladım.

Demlenen pilava ıspanağı, kavrulmuş sebzeleri, bir yada iki yemek kaşığı susam yağını ve acı biber ezmesini ekledim.Bir tavaya çok az yağ ekleyerek iki adet yumurtayı kırıp,beyaz kısımları pişene kadar, yaklaşık iki dakika, pişirdim.Pilavın olduğu tabaktaki malzemeleri tamamen karıştırıp servis tabağına aktardım.Sonrası biraz hızlıydı.

Hazırladığım bibimbapı ve diğerlerini yemek masasına dizerek oluşan güzel görüntüye baktım.

Ah aşçı falan olmalıydım.

"Güzel görünüyor."

Aniden gelen kalın ve boğuk sese karşı irkilmiş arkamı dönüp kapıya yaslı bir şekilde duran Bay Kim'e bakmıştım.Saçları dağılmış ve ıslaktı, gözleri de uyuduğu için şişmişti.Kırmızı dudaklarını ıslatıp, hazırladığım masaya doğru yürüdü."Gerek yoktu, dışardan sipariş verebilirdik.Neden yordun kendini?"dedi tane tane."Hayır, dışarıdan alınan yemekleri değilde kendi yaptığım yemekleri tercih ediyorum."anladığını belirten mırıltılar çıkardı,elimle sandalyeyi gösterip "Otursanıza,soğutacaksınız."dedim.

Diosa Lavinia | TaekookWhere stories live. Discover now