3.8

10.6K 592 105
                                    

Emre'nin hırs dolu sesini duyduktan sonra hepimiz abime odaklanmıştık.

Çünkü komutanımız oydu, ve emri o verecekti.

"Dikkatli olun, emrimle başlıyoruz."

Sesi bir jilet kadar keskindi.

Teröristler iyice yaklaştıklarında abim sözlü bir emir yerine en baştakinin kafasına sıktı.

Bu hamleyle çatışma başlamıştı.

Karşı taraf çok kalabalıklardı. Ama bunca kalabalığa rağmen çoğu boşa atıyordu.

"Bu ne amına koyayım!"

Mustafa'nın sinir kokan sesiyle diğerleri de ona hak vermişti.

"Komutanım bu kadar kalabalık olmaları normal mi?"

Mert haklıydı, olması gerekenin neredeyse iki katı kalabalıklardı.

"Komutanım, bunlar çoğalıyorlar!"

Abimin timinden olan bir askerin söyledikleriyle silah sesleri daha da bir artmıştı sanki.

"Halledeceğiz aslanlarım, halledeceğiz."

Halledecektik.

Halletmek zorundaydık.

Silahımı daha sıkı kavrarken eline telsizi alan birinin alnına hedeflediğim tek kurşunla yere yağıldı.

Nefes almadan çatışıyor gibiydik.

Kulaklığıma dolan inleme sesiyle gözlerimi yumdum.

"Kim?"

"Komutanım, Ali yaralı!"

"Alper koş bir bak!"

"İ-iyiyim komutanım, koluma geldi."

Abimin sinirle aldığı solukları kulaklıktan herkes duyuyordu.

"Dikkatli olun!"

Sert sesiyle emrini verdikten hemen sonra başka bir ses duyuldu.

"Komitan, hele bi dinleyesin beni!"

Bozuk Türkçesi ile bir şeyler söyleyen teröristi aradım.

Çatışma yavaşlamış ama bitmemişti, her iki tarafta söylenenleri duymak istiyordu.

"Ne var lan?!"

Abimin buz gibi sesiyle gülmeye başladı.

Bir kayanın üzerinde durmuş, vurulmayacağı garanti altındaymış gibi ayakta duruyordu.

Onu vurmayacağımıza emindi.

"Derim ki bir anlaşma yapalım, siz buradan gedin. Ben de sizi öldürmeyeyim."

Sırıtarak konuşmasını bitirdi.

"Başka bir şey?"

Gözleri beni aradı ama bulamayınca güldü.

"Yok-"

Devam etmesine izin vermeden kafasına bir kurşun yemişti benden.

Başlarındakini öldürmemle kurşun sesleri yeniden birbirine girdi.

"İçimin yağları eridi komutanım."

Aldığım övgü egomu beslerken keyifle sırıttım.

İleriye diğerlerine göre daha genç ve çelimsiz duran biri çıktığında gözlerimle onu yokladım.

Bacakları inceydi, anladığım kadarıyla zayıftı ama karnında ki şişlik buna biraz ters düşüyordu.

Karşı taraf çekilirken o elini cebine attı.

Bunları da beğenebilirsiniz

          

İşte o an ne yapacağını anlamıştım.

"Bomba var komutanım!"

Bombayı patlatmadan yere yığıldı.

"Ex oldu komutanım,"

Adının Okan olduğunu öğrendiğim askerin hafiften alaylı sesiyle bunu onun yaptığını anladım.

Bomba korkusuyla geri çekildikleri için çatışma sona ermişti.

Son kez etrafı kontrol ettikten sonra köy meydanında toplandık.

Hepimiz sıraya dizilmiş abimin bir o yana bir bu yana gezinmesini izliyorduk.

Bir anda Ali'nin kolunu tutmasıyla Ali'nin ağzından bir inleme çıktı.

Tabii, ondan önce köylüleri rahatça çıkabileceklerini söylemiştik o yüzden hepsi etrafımızda bizi seyrediyorlardı.

Ancak abimin Ali'nin suratını delip geçen bakışları onlara uğramıyordı bile.

O şuan abim değildi zaten, o şuan Binbaşı Kaya Öztürk rolüne bürünmüştü.

"Acıyor mu?!"

Tıslarcasına çıkan sesiyle istemsizce yutkundum.

"Hayır komutanım!"

Abim kolunu biraz daha sıkınca yüzünü buruşturdu ama ses çıkarmadı Ali.

"Bir daha... Bir daha istemiyorum!"

"Emredersiniz komutanım!"

Abim, Ali'nin kolunu bırakarak uzaklaştı ondan.

Hepimizde tek tek gezdirdi gözlerini.

"Hazırlan!" Diye bağırdı.

Kampa baskına gidiyorduk.

"Emredersiniz komutanım!"

Her birimiz gür bir sesle onu onayladığımızda bize son bir bakış atıp telsizi eline aldı ve arkasını döndü.

Sanırım Albay ile konuşuyordu.

Tim kendi aralarında konuşurken yanıma bir kız çocuğu yaklaştı.

Siyah saçları her iki yandan da örülmüştü. Bembeyaz yüzünda büyük bir gülümseme vardı. Yanaklarında ki kocaman gamzeler ile de çok sevimli görünüyordu.

Elimi çekiştirdiğinde onu kucağıma aldım.

Küçük ellerini gülerek yanaklarıma bastırdı. Kollarımı ona daha fazla dolayarak onu kendime yaklaştırdım.

"Benim adım Aybala, senin adın ne?"

Bir elimi kaldırarak onun yaptığı gibi yanağını okşadım.

"Umay benim adım, adın ne güzelmiş senin."

O kıkırdarken ben de kıkırdadım.

Onu yavaşça yere bıraktıktan sonra sırtımda ki çantayı açtım. En dibe sakladığım çikolatayı görünce gülümsedim.

Çikolatayı Aybala'ya uzattım. Çok seviyordu sanırım çünkü hemen açıp yemeğe başlamıştı.

Onu gülümseyerek izlerken Kaya abim yanıma geldi.

"Ne yapıyorsun burada?"

Kafamı kaldırarak ona baktım.

"Aybala ile tanıştım."

Bir ona bir de bana baktı. Gözleri üzerimdeyken düşen yüzüyle kaşlarımı çattım.

"Acaba, senin küçüklüğün nasıldı?"

ALEVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin