SEANS BİR

7 6 0
                                    

Hazır olun, bomba gibi geliyorlar...

Derya Ekin Dizdar

Barlas Karataş

******

İnsanlara verilen o doğum ile ölüm arasındaki boşluğu, kendilerini tanımak için harcarlar.

İnsan, kendini tanımak için ruhunu izler, onunla konuşur ve onunla yaşar.


Kimisi, ruhunun içinde gezinen bir sarhoştur. Gezerken görmez, gördüğünü anlamaz ama en sonunda sert bir gerçeğe çarpar.

Kimisi ölüm ile yaşam arasında o kısacık sürede gördükleri yetmez, yettiremez.

Gezdikçe gezer ruhunda. Sorular etrafını bir sarmaşık gibi sarar, içine hapseder ve yok olur.

Hayat, tahterevallinin iki tarafına da bunları oturtur. Kimin galip geleceğini bilemeyiz ama ikisinin de ağır gelemeyeceğini, gelmemesi gerektiğini biliriz.

Düştüğümüz kuyunun aslında dipsiz olmadığını ayılıp fark etmek gerekir.

Sandalyemi ittirip ayaklandım, balkonun sürgüsünü açtım ve tekrar masama geçip dünkü hastalarımın raporlarını derledim. Günün ilk seansına yarım saatim vardı.

Kahvemden yudumladım ve raporları gözden geçerdim.

Başımı kaldırıp duvardaki saate baktım. Dokuzu beş geçiyordu. Seans başlayalı tam beş dakika olmuştu. Tam o sırada kapım çaldı ve aralandı.

"Buyurun." Diyerek hastamı içeri davet ettim.

Çekmeceden hemen seans için bir form, kalem ve not defterimi alarak kalktım.

İçeri gelen beyefendi karşı koltuğuma oturdu. Bende rahat koltuğuma oturmadan önce formu ve kalemi önümüzde duran, üstünde küçük saksı da çiçek ve derginin olduğu orta sehpaya koydum.

Beyefendi hemen formu doldurdu ve geri bana uzatıp koltuğunda geri yaslandı.

Formu elime alıp göz gezdirdim ve masaya uzanarak koydum. Bende koltuğumda bacak bacak üstüne atıp koltuğumda geri yaslandım.

"Tanışmakla başlayalım." Dedim hafif tebessüm ile.

Biraz yüzümü inceler gibi oldu. Bu fırsatta bende onun geniş omuzlarına, belirgin çene hatlarına ve alnının solunda kalan bir yara izi dikkatimi çekti.

"Barlas Karataş. Yirmi altı yaşındayım. Bilgisayar mühendisiyim. İzmir'de doğup büyüdüm. Ara ara şehir dışına iş için çıkıyorum." Dedi soğuk sesiyle.

"Sizi buraya yönlendiren kim?"

"Ablam. Randevu için numaranızı o verdi."

"Peki, ablanızın isteği üzerine mi geldiniz?" dediğimde kısa bir an sustu. "Sayılır."

"Ablanızın sizde bunun ihtiyaç görmesinin sebebi ne?"

"Benim için endişeleniyor." Konuya biraz daha inme çabaları ile bir soru daha yönelttim.

"Çok öfkeli olduğumu düşünüyor." Diye devam etti.

İki eli de koltuğun üzerindeydi ve biri ile koltuğun üzerinde parmaklarını hareket ettiriyordu.

Otururken rahattı, şuan çekingen durmuyordu. Sadece konuşmayı nereden başlayacağını bilmiyor gibiydi.

"Aslında çok öfkeli olduğumu tek düşünen o değil. Çevremdeki herkes böyle düşünüyor."

RUHUMDA RIHTIMWhere stories live. Discover now