SEANS İKİ

10 5 1
                                    

Seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın.

Aşk, gerçekten sevdiğine her şeyi yakıştıracak, her şeyini sevecek ve her hatasını kabul ettirecek kadar büyük bir imzaymış.

İnsanın hayatına patron olurmuş bir kere geldi mi o koltuğa. Süründürse susarsın; vursa dahi, o vurdu ya yetermiş sana.

Yoğun bir gündü ama artık son seansa gelmiştik. Barlas bey ile ikinci seansımız olacaktı.

Seanstan beş dakika erken gelmişti anlaşılan. Kapıda bekliyordu.

Normalde beş dakika daha beklemeleri için dışarıda bekletirdim hastalarımı ama Barlas'a bunu demedim ve içeri gelmesi için işaret ettim.

Aralık kapıdan içeri süzüldü ve arkasından kapadı. Her zaman ki gibi karşımdaki koltuğa oturdu.

Bende her zamanki yerime geçtim ve onun bana bakan bakışlarına diktim gözlerimi.

"Gününüz nasıldı Barlas bey?"

Yine o iğneleyici gülümsemesini takındı, "Yoğun ama buraya gelmenin beni rahatlattığını söyleyebilirim."

"Sevindim, konuşacak enerjiniz hâlâ var." Başıyla beni onayladı ve dudaklarını birbirine bastırdı.

"Nereden devam etmek istersiniz?"

"Nerede kalmıştık? Ya da hiç başlamış mıydık?"

Yine ona tolerans gösterdim, "Neyden konuşmak isterseniz başlayın."

Biraz düşündü. Bu zaman boyunca sadece onu inceledim.

Öfke sorunlarının sebebini, terapiye başlama sebebini, hayatının nasıl devam ettiğini... bunların hepsini bilmem lazımdı.

"Bu bir konuşma seansı... neden sadece susmak için bir seans yok?"

"Bunu istediğiniz zaman yapabilirsiniz."

"İstediğim zaman konuşabilirim de."

"İçinizdeki her şeyi, her zaman döküyor olsaydınız şuan burada olmazdınız. Ya da şuan burada sizden konuşurduk."

"Bence bu seansı susarak geçirelim Ekin hanım."

"Susmak, konuşmak kadar zor bir eylem mi sizin için?"

"Susmak, konuşmak kadar gerekli bir eylem."

"Siz hiç konuşuyor musunuz?"

"Yararını görmüyorum."

"Su birikintileri büyürse göl olur." Dediğimde anlamayan bakışlarına karşılık gözlerini kaçırdı.

"İçinizde biriktirmeyin diyorum."

"Bundan önce dört terapiste gittim. Şimdi de ailemin gönlü olsun diye buraya geliyorum."

"Ailenizin gönlünü yaparken gidiyormuş gibi davranarak da yapabilirdiniz."

"Ne yani? İstediğim için mi geliyorum?"

"Yanlış kişilere konuşmuş olabilirsiniz, yanlış yargılara varmış olabilirsiniz. Bu sefer terapiye değil, kendinizi tanımak için geldiğinizi bilmelisiniz."

"Saçmalık," Dedi ve koltukta dikleşti. "26 yaşına geldim ve kendimi gayet iyi tanıyorum. Mesleğim de bu konuma gelmemi de bu sağladı."

"Ne biliyorsunuz kendiniz hakkınızda? Hangi yemeği sevdiğinizi, nasıl çalıştığınızı, hobileriniz, fobileriniz... bunlar mı sizin iç dünyanız?"

"Fazla derinler tehlikelidir."

"O derinler olmazsa sizde olmazsınız. Buraya gelmeniz iç güdüsel. Terapiye devam etmek için sizinde kendinizi istemeniz gerekiyor."

Birkaç saniye duraksadım, gözlerini benden ayırdı ama hiçbir şey demedi, "O derinlere gitmek istiyor musunuz? Buna hazır mısınız?"

"Dalgıcı suya ittirme zamanı diyorsunuz." Dedi histerik bir tebessüm ile. Başımı hafif omzuma yatırdım, "Evet, diyorum."

"Bu dalgıca yüzmeyi öğretmeniz gerek. Benimle bir atlamanız gerek." Dedi ama ben başımı iki yana salladım.

"Hayır Barlas Bey. Ben sizinle bu yolculukta olmayacağım. Ben sizi buradan, gemiden, üstten yol göstereceğim. Yüzmeyi, kendinizi kontrol etmeyi ve orayı keşfetmenizi izleyeceğim. En zor ve karmaşık zamanlarda düğümleri çözmeniz de yardım edeceğim."

"En zor kısım yine bende."

Omuzlarımı indirip kaldırdım küçük bir çocuk gibi, "Bu hayat sizin."

"Şu sizi kaldırabilir miyiz? Ben rahat hissetmiyorum."

"Hastalarım ile böyle konuşurum."

"Her hastanızla farklı muhabbetiniz var. Benle de böyle olsun."

"Zamanla öyle olur." Diyerek konuyu kestirip attım.

Ve tam beş dakika boyunca bir sessizlik.

Onun lise zamanlarını hatırlıyordum. Gözlemlediğim kadarıyla yine böyle sayılırdı ama asla bu kadar sessizliğini koruduğunu bilmiyordum.

Aradan kaç sene geçmişti. İnsanlar degisiyordu. Bende değişmiştim. Acaba beni hatırlıyor muydu? Bundan hiç bahsetmemişti.

"Bana, sadece öneri aracılığıyla mı geldiniz?"

Başı ile onaylamak ile yetindi.

"Tanıdık geldim mi?" Dediğimde kaşlarını çattı.

"Tanışıyor muyduk?" İster istemez içimde garip ama sinir bozucu, geçmişten gelen bir hissiyat doğdu.

"Hayır, sadece önceki psikologlara giderken tercihler arasında var mıydım bilmek istedim."

Gözleri kısıldı ama ben toparlamak için hiç bir açık vermedim hareketlerimden.

Süremizin dolmasına beş dakika vardı, "Bugün beş dakika erken başladık, bitirelim mi?"

"Hay hay."

Yine iki hafta sonrası için randevuyu aldı. Küçük bir not kağıdına yazıp ona uzattım.

"İyi günler Ekin." İsmimin üstüne basarak kapıyı arkasından çekip gitti. Ben ise koltukta biraz daha böyle oturdum.


9 sene önce...

Barlas'ın söylediği o kırıcı sözlerden sonra derse girmeden okuldan kaçmıştım.

Rıhtımda oturmuş burnumu çekerek ağlıyordum.

Sevmiştim. Yaşımdan fazla sevmiştim.

Sorumluluğu çok ağır sevmiştim. Cezasını ağır çekiyordum.

Benle sevgili olduktan sonra nasıl böyle bir şey yapmıştı asla anlamıyordum ama ondan nefret ediyordum.

Sevgiden nefret ediyordum.

Kalbimde o olduğu için kalbimden nefret ediyordum.

Denize atmak istiyordum içimdeki her şeyi, Barlas'ı.

Ama bağıracak gücüm bile kalmamıştı. Sessiz seviyor, sessiz ağlıyordum. Sessizliğin içinde gömülüp gitmek ve dalgaların beni alıp götürmesini istiyordum.

******

Hikaye sarıyor mu gençler yorumları alalım.

637 kelime.

böyle devam etmeyi düşünüyorum. Belki son bölümler birazcık uzun olur.

!!!!Son sahnenin açıklaması 9. Bölümde olacak. Geçmiş ile ilgili anıları parça parça veriyorum.

RUHUMDA RIHTIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin