🌿 28 "Hatalar"

35 23 1
                                    

Hamzadan:

"Bu ilaçları in şaa Allah kullanın hiç bir şeyiniz kalmayacak" dedikten sonra kağıda imza atıp önündeki hastaya uzattım.

Aniden içeri giren Hemşire ile hastada bende kapıya taraf döndük. "Hamza bey kırmızı alarm 28 numaralı odadaki hastanın kalbi durmuş" hemen ayağa kalktığımda Hastadan izin isteyip özür diledikten sonra dışarı çıkmış koşarak 3 gün önce kaza sebebiyle ameliyat olunup hastanemize gelen ağır yaralı olan hastanın odasına gitmek için asansöre binmiştim.

Elif Hemşire elindeki dosyalar ile yanıma gelmişti. "Ailesine haber ettiniz mi?" dedim acil bi şekilde. "Hayır haberleri yok henüz arayalım mı?"

"Ne olur ne olmaz anlatın" 3 kata vardığımızda hemen çıkıp hastanın odasına gittim. Nabzını kontrol ettiğimde gerçekten durmuştu. Köşede duran acil cağırı telefonunu alıp baş kasayı aradım. "Acil hemşireleri ve Adil beyi çağırın acil! Sedyede yollamayı unutmayın!"

Telefonu kapatıp köşede duran defibrilatörü alıp çalıştırdım ilk 40 doz olarak açıp adamın göğüsüne vurdum. Hala kalbi atmıyordu her seferinde dozu arttırmama rağmen bi sonuç almamıştım.

Bir süre sonra sedye Adil bey ve 4 hemşire gelince adamı alıp sedyeye yatırıp acil durum odasına götürdük hemen. "Defibrilatörün bi faydası olmadı adamı yüzü üstüne yatırın Adil bey. Elif hanım acil dolaptan kupaları jileti getirin" maskemi takıp üstüme ameliyat elbisesini giyip eldiveni giydikten sonra adamın sırtını açıp hemen kalbinin üstüne kupa koydum.

Unutulmuş bir adet olsa bile umudum işe yaramasıydı. "Hastanın ailesi geldi" dedi Hikmet bey. "Siz gidin durumu onlara açıklayın"

Yavaş yavaş moraran yerden kupayı çıkarıp jilet ile düz ufak çizikler attım srdından kupayı tekrar taktığımda şu an ki tek umudumuz bi faydasının olmasıydı. Ellerim titriyordu şu an.

"Hamza bey bi ölüm daha atlatamaz bence.." diye mırıldandı Berna hemşire Adil beye. "Sakin ol duyacak şimdi" kan dolan kupayı çıkarıp tekrar koydum.

Yarım saat yaklaşık bu böyle sürmüştü.

Ümidimi yitirmeyecektim!

2 saat daha geçtikten sonra;

Odada bi ses yankılandı. Dııt dııt dııt diye ses gelince hepimiz aparata bakmıştık. Kalp atışı düzelmişti!

Yere çöktüğümde Adil bey dahil hepsi alkışlıyordu. "İnna lillahi va inna ileyhi raciun.. Elhamdulillah" dedim. "Ben ailesine haber vereyim" dedi Şebnem.

Alnımdan akan kanı silip odadan çıktım. Hastanın yaşlı annesi beni görünce yanıma geldi. "Allah senden Razı olsun oğlum Allah ne muradın varsa gerçekleştirsin"

"Amin teyzem bi doktor olarak bu benim görevim hastanın bi süre daha hastanede yatması iyi olur sağlığından tam emin olduğumda eve bırakacağım" dedikten sonra doktorlar için olan lavaboya gittim.

Eldiveni çıkarıp çöpe attıktan sonra maskemi sıyırıp derin bi nefes aldım. "Başardın Hamza.." diye mırıldanıp yüzümü elimi yıkadıktan sonra izin alarak hastaneden çıkmıştım.

Aslında benim çoktan evde olmam gerekiyordu. Arabama binip kapattığım telefonu açtığımda Şeymanın aradığını görmüştüm. Tebessüm edip geri arayıp kulakcığımı taktım ve arabayı çalıştırdım.

"Alo?"

"Efendim?"

"Hamza nerdesin sen? Saat kaç olmuş şimdiye kadar iştemiydin cidden? Annen endişelendi bir şey oldu diye"

"İyiyim Elhamdulillah endişe etmeyin geliyorum"

"Yok benim endişe ettiğimden değil... Neyse işte gel bekliyoruz"

"Hıhım tamam geliyorum Esselamu aleykum"

"Va aleykum selam" deyip kapattığında kulakcığımı çıkarıp köşeye koydum. "Çok stresli bi gündü cidden"

Eve vardığımda arabayı parke edip bahçeye girmiştim. Işıklar kapalıydı bi salonunki açıktı. Kapıya gelip tıklattığımda bir süre sonra kapıyı Şeyma açmıştı. "Esselamu aleykum" dedim içeri girip ayakkabımı çıkarırken.

"Va aleykum esselam" deyip montumu aldığında herkesin salonda oturduğunu görmüştüm. Durum hiçte iyiymiş gibi durmuyordu Şeymanın başı önüne eğikti babamın kaşları çatık herkeste bi durgunluk vardı.

Yorgun bi şekilde bu ortama düşmek pekte iyi değildi. Tebessüm edip salona geçtim Şeymayla beraber. Ben babamın karşısına oturduğumda Şeymada yanıma oturmuştu.

"Yüzünüzden düşen bin parça hayrola kötü haber mi aldınız?" babam önüme şak diye telefonu fırlattığında kaşım çatılmıştı.

Telefonu elime aldığımda karşımda kocaman haber vardı. "Cerrah Hamza Erkoç ve eşi Şeyma Erkoç evliliği hakkında gerçekler.

Sude Ekincinin yaptığı röportajda şöyle açıklama yaptı: "Hamza ile büyük bir mazimiz var.. Onu hep sevmişimdir içten ve gerçekten tüm kalbim ile Hamzanında bundan haberi var. Evliliğine gelirsek bizzat kendilerini yokladım ve farkettim ki evlilik mecburi aile içi sebeplerden dolayı oluşmuş ve Hamza hala başkasına aşık bu durum içten içe Şeyma hanımıda etkilemekte tabi. Ben onun yerinde olsam o evde durmayı kendime yediremezdim bu yüzsüzlüğü yapamazdım sonuçta istenmedik yerde durmak saçmalık bence. Daha fazla detay veremem iyi günler dilerim."

Hamza Erkoçun gizli aşkı kim?" telefondan başımı kaldırıp Şeyma ya baktığımda bakışları yerdeydi. Babam kızgındı haliyle.

"Bu ne saçmalık Hamza!"

Ahsenden:

Gözyaşlarımı silmiş yüzümü yıkamıştım. Banyonun kapısı açılınca korkup geri adımladığımda Nihat yine bağırmaya başlamıştı.

"Ne ağlıyorsun be nikahtan beri zehir zıkkım ettin kes sesini!" deyip tokat attığında ağlayarak yere çökmüştüm.

"Mert miydi ne boktuysa bilmiyorum unutacaksın o p*******i yettin artık" ağlamam şiddetlenince yere çöküp tebessüm etti. "Şş tamam ağlama sakin ol" deyip yanağımdan öpeceği sırada elimi onu itmek için kaldırdım.

Elimi tutup yüzüme yine tokat attığında dayanamayıp yüzüne tükürdüm. "Allah belanı versin!" diye bağırıp hemen banyodan koşarak çıktım. Hayatımın hatasını yapmış olabilirim şu an!

Telefonumu çıkarıp hemen Merti aradım tam o an odaya Nihat girince telefonu yorganın altına koydum. "Geberteceğim lan seni! Sana saygı öğretmedilermi karı!" deyip saçımdan tutup beni dolaba itti dolaba çarptığımda köşede duran sehpadaki vazoyu alıp Nihata fırlatmaya çalıştım.

Ama başaramamıştım vazo duvara çarpıp kırılmıştı. Nihat dolabın kapısını açtığında dolapla kapının arasında kalıyordum beni sıkıştırıp karnıma tekme attı.

"Bir daha yapmayacağım de!"

Nefesim kesilmeye başlıyordu.

"Bir daha yapmayacağım de dedim sana!" deyip saçımdan tutup beni kaldırdı ve kırık vazo parçalarının üstüne attı. Düşerken elimle otomatik olarak yerden tuttuğum için elime ve bedenime batmışlardı.

Kapı sesi gelince Nihat beni odada bırakıp dış kapıya yönelmişti. Hemen yataktaki örtüyü alıp başımı örttüm. Odadan kapı gözüküyordu.

Nihat kapıyı açar açmaz yüzüne sert bi yumruk yemişti. "Bittin lan sen geberteceğim seni!" Mert Nihatın üstüne çıkıp bi eliyle boğup diğeriyle yüzüne yumruk atıyordu.

Çığlık sesi duyduğumda bağıranın komşumuz olduğunu anlamıştım. Kadın içeri girip beni gördüğünde daha çok şok geçirmişti ve hemen telefonunu çıkarıp bi yerleri arıyordu.

Mertin gözü hiçbir şeyi görmüyordu sanki durmadan yumruk atıp "geberteceğim seni" diyordu sadece.

"Alo polismi! Acil ***** mahallesine gelin birisi adam dövüyor etraf kan ve bi kadına şiddet uygulamışlar acil!"

Belkide o an Merti aramak yaptığım en büyük hatalardan birisi dahaydı.

HamuşWhere stories live. Discover now