27. bölüm

15.3K 1K 184
                                    

İyi okumalarr

Zeliha: İkidir sana verdiğim değeri küçümsüyorsun

Zeliha: Böyle yapman hoş değil Yiğit

Zeliha: Deniz getirecek köfteyi, belli ki sen beni görmek istemiyorsun

Zeliha: Zorlamayacağım

Zeliha: İyi geceler
görüldü.

Zeliha: Uyudun mu?
-01.47-

M.Yiğit: Neden?

Zeliha: Odanın camını aç

M.Yiğit: Ne?

Zeliha: Aç hadi, üşüdüm

Üstümde kırmızı pijamam ve ayağımda kedili pandufumla önünde beklediğim camın perdesinin hızlıca açılmasıyla karşımda Mustafa Yiğit'i görmem yüzümde tebessüm oluşturmuştu, aramızın bozuk olması hiç iyi şeyler hissettirmemişti, kalbim sıkışmıştı resmen. Ama şuan onu görmek iyi gelmişti.

Mustafa Yiğit yüzündeki şaşkın ifadesiyle camı açtı, hep o şaşırtacak değil ya. Camdan bana doğru eğilip sanki küçük bir çocukmuşum gibi koltuk altlarımdan tuttu kaldırdı ve içeriye girmemi sağladı.

"Ne kadardır bekliyorsun orada?" kaşlarını çatmıştı, elleri soğuktan kızardığına emin olduğum yanaklarımı okşuyordu.

"Çok olmadı." dedim gözlerimi ondan ayırmayarak, gözlerime bakmasını istiyordum ama o hiç oraları olmayıp yanaklarıma bakıyordu.

"Yüzün kızarmış soğuktan." dedi sakin sesiyle, cümlelerinde ki soğukluğu anlayabiliyordum fakat dokunuşları öyle değildi.

"Neden geldin? Hem merdiven senin odandan geçmiyordu, nasıl annenlerin odasından buraya geldin?" yüzümde olan ellerini çekti ve siyah eşofmanının ceplerine koydu. Uyumuş gibi durmuyordu, saçları falan gayet düzgündü. Yüzünde uyuduğuna dair bir işaret yoktu yani.

"Aramızın bozuk olmasını istemedim. Ve merdiven benim odamdan geçiyordu." gözlerimi odada gezdirdim. Kendisine sade bir oda yapmıştı. Çift kişilik yatak, gardırop ve bir tane çalışma masasıyla çok büyük olmayan oda dolmuştu, güzel görünüyordu.

"Ben kendimi iyi bir şekilde anlattığımı düşünüyorum, fakat sen anlamamakta ısrarcısın." sıkıntıyla nefes verdi. "Seni kısıtlandığımı falan da düşünmüyorum açıkçası. Sadece senden rica da bulunmuştum ama senin yapmayacağını net bir şekilde anladım."

"Tamam haklısın ama onları tanısan şuan düşündüklerinin yanlış olduğunu anlar-"

"Daha fazla konuşmaya gerek yok." sert sesiyle cümlelerimi yarıda kesmişti. "İkimizde kendimizi çok güzel ifade ettik. Fazlasına gerek yok."

"Beni anlamıyorsun!" kendimi tutamayarak sesimi yükseltmiştim. "Bu öylesine bitirebileceğim bir arkadaşlık değil."

"Kızım sana bitir diyen mi var!" sesi oldukça sinirli çıkmıştı, kaşları iyice çatıldı. "Arana mesafe koy, sık buluşma dedim sadece! Kim sevgilisi varken haftada 3 gün başka birisiyle buluşur ya!
Kalbin kırılmasın, aramıza mesafe girmesin diye bir şey söylerken on kere düşünüyorum ben. Sense beni önemsemeden hayatına devam devam ediyorsun." kulakları kızarmıştı ve alnında damar kendini belli eder hâle gelmişti.

Üç oldu.

"Her kavga böyle mi olacak? Hep, senin daha çok önem verdiğini benimse seni umursamadığımı mı söyleceksin? Tek sen mi uğraşıyorsun ilişkimiz için?" sesimi ayarlamaya çalışıyordum ama yüksek çıkmasını engelleyemedim. "Neden sana verdiğim sevgiyi, değeri görmek istemiyorsun? Gerçekten hissettiremiyor muyum yoksa böyle düşünmeyi sen mi seçiyorsun?"

IBAN AT -textingWhere stories live. Discover now