3.Bölüm

54 10 5
                                    

Güneşle ayın bile girmediği bir yerde
Dün ancak gözyaşıyla sönen bir ateş yandı.
Sesini yükselterek karşımda perde perde,
Dün bir kadın ağladı,bir gönül parçalandı...

       3.Bölüm

Başımdaki ağrı yüzünden elimi başıma götürdüm. Gözlerimi zor da olsa açtığımda gözüme ilk çarpan şey Bartu'nun saçları olmuştu. Şaşkınlıkla açılan gözlerimle bir an nerede olduğumu idrak edemedim.
   
Burası benim odamdı evet ama Bartu'nun burada ne işi vardı?

"Bartu? Burada ne işin var?" Elimi hâla ağrıyan başına götürerek ovuşturdum.

"Uyanmanı bekliyordum." Verdiği cevapla kaşlarımı çattım. Bakışlarımdan anlamadığımı fark etmiş olacak ki devam etti. "Neden bayıldığını hatırlamıyor musun?"

Kendimi zorlayarak hatırlamaya çalıştım.

Keşke hatırlamasaydım.

Ağlamamak için kendimi sıkarken çalan kapıyla kendimi dizginledim. Kapı açılınca içeri giren abimle yatakta oturur pozisyona geldim. Abim Bartu'dan izin istedi ve Bartu dışarı çıktı.

Ben abime,abim bana bakarken ikimizde konuşmuyorduk. Sonunda ilk lafa giren abim oldu.

"Ne bu dikkat çekmek için bayılıp ayılmalar?" Çıkan sert sesinden korksam da başımı dimdik tuttum.Alaycı bir şekilde gülerek "Aynen, oturdum düşündüm. Sonra dedim ki: 'Ezgi senin bayılman lazım. Seni çok seven (!) ailenin dikkatini çekmen gerek!' Çünkü ben gerizekalıyım, beni sevmeyen insanlar için bayılıyorum, değil mi?!" Sona doğru yükselen sesim yüzünden sinirle bana yaklaştı. Refleks olarak yatakta geri çekildim. O ise korkmama aldırış etmedi.

"O sesini alçalt, yoksa olacakları benden çok sen biliyorsun!" Geri çekilip sözlerine devam etti. "Ayrıca ergen triplerine girmeyi bırak!" Sinirle ellerini saçlarından geçirdi. "Yok, ben babama söyledim: 'Baba, biz bunu çok şımartıyoruz. Yarın bizim başımıza bela olur.' dedim.Beni dinlemedi!"

Bu sefer kendime hakim olamayarak yatakta  kalktım ve tam karşısında durdum. "Lan ne şımarması?! Oğlum ben kendi evimde bile doğru dürüst yatamıyorum lan! Sen ne şımarmasından bahsediyorsun?!" Ağrıyan boğazım yüzünden öksürdüm.

"Biliyor musun? Asıl şımarttıkları ben değilim, sensin! Yarın bir gün sen onların başına bela olacaksın! Sen daha adam olamamışsın geçmiş karşıma- "
   
Başımın sola dönmesiyle lafım kesildi. Attığı tokat ona yetmemiş olacak ki kolumu sıkarak kulağıma yaklaştı. "Dua et, evde misafirler var. Yoksa ben sana yapacaklarımı bilirdim! Şimdi gidiyorum ama seninle sonra görüşeceğiz!" Sesi kısık çıkıyordu ama sözleri içime işlemişti.

Sağ gözümden akan bir damla yaşı silerek yatağa yattım. Abim olacak şerefsizin gitmesiyle kapanan kapı çalındığında hiç ses çıkarmadım. Kapı çalma sesi sonunda kesildiğinde içeri girmek isteyen kişinin vazgeçtiğini anladım.

Ve kendimi derin bir uykunun kollarına bıraktım.

                                      * * *

Omzumda dürtülmemle gözlerimi açtım. "N'oluyo be?" Kolumu kim deşiyordu?
 
"Kalk! Dünden beri yatıyorsun. Kalk bize kahvaltı hazırlayacaksın. Babanı sinirlendirmek istemezsin değil mi Ezgi?!"
 
Yapabileceğim tek şey karşı çıkmamak ve sabretmekti. Sabrım sonu selametti, değil mi?
Yavaşça yataktan kalkıp anneme birşey demeden banyoya girip işlerimi hallettim. Elimi ve yüzümü yıkadıktan sonra havluyla kurulayıp mutfağa geçtim.

                                     * * *

Herkes kahvaltısını yaparken Ceylan Teyze'nin beni aramasıyla Bartu'nun gittiğini öğrendim.

Bana veda etmemişti.

Ne diyordum ben? Bana neden veda etsin ki? Kafamı iki yana sallayarak saçma düşüncelerden kurtularak evin anahtarını aldım. Kahvaltıyı Ceylan Teyze ile yapacaktım.
  
Alt kata inip ayıp olmasın diye kapıyı çaldım. Kapıyı açan Ceylan Teyze beni gülümseyerek içeri davet etti. Bende gülümsemesine karşılık verdim. "Günaydın Ceylan Teyze."

"Günaydın yavrum. Nasılsın iyi misin?" Endişeli sesiyle gülümsedim.
 
Annem bana bir kere bile 'İyi misin?'  diye sormamıştı.

"İyiyim Elhamdülillah, sen nasılsın?" dedim. Elimden tutup beni mutfağa götürdü. "Bende iyiyim. Hadi gel,bak bize krep yaptım."

Benim krepleri çok sevdiğimi biliyordu.

Daha fazla dayanamayarak boynuna sarıldım. Gözümden istemsizce bir damla yaş akınca hemen sildim. Ceylan Teyze saçlarımı okşadı. "Ağlama kızım, hepsi geçecek ben inanıyorum. Şimdi güzel gözlerini siliyorsun ve kocaman gülümsüyorsun, hadi." Dediklerini yaparak güldüm. Sonra mutfak sandalyelerinden birine oturup kreplere baktım. Ceylan Teyze karşımdaki sandalyeye oturarak "Onlar seni yemezler, sen onları yiyeceksin." dedi. İkimiz tekrar güldük ve kahvaltı yapmaya başladık.

Aklıma Bartu'nun gelmesi ile ilgisiz görünmeye çalışarak Ceylan Teyze'ye baktım. "Bartu ne zaman  gitti?" Oğlunun adını duyunca gülen gözlerle bana baktı. "Daha bu sabah gitti. Göreve çağırdılar oğluşumu. Ay Ezgi hani geçen Beyza geldi ya sen kapıyı açmıştın ya?" Aklıma o günün gelmesi ile yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttum.

Demek adı Beyza'ydı?

Kafa sallayarak Ceylan Teyze'yi onayladım. O da devam etti. "Hah işte onunla aynı karakolda görev yapıyorlarmış. Çok yakışıyorlar, bence Beyza kızımın da gönlü var gibi?" Sözleri kalbimde deprem etkisi yaratırken gözlerimin dolmaması için tabağımdaki kreplere odaklandım. Ceylan Teyze heyecanla anlatmaya devam etti. "Beraber döndüler Mersin'e. Ah evlenseler ne de güzel olurdu! Ben artık Babaanne olmak istiyorum ya!" O kendi kendine gülerken ben de güldüm

Ama benimki sinirdendi.

Ceylan Teyze şüphelenmesin diye "Evet, yakışırlar. Nasip kısmet bu işler." Yoo hiç de yakışmıyorlardı. İnşaAllah birbirlerinin kısmeti falan da değillerdir.

Ellerimi birbirine vurarak oturduğum sandalyeden kalktım. "Neyse ben kalkayım Ceylan Teyze. Ha aklıma gelmişken babaannem kahvaltı yaptı değil mi?" Ceylan Teyze de ayağa kalkarak bana yaklaştı. "Yaptı yapmasına da sen neden kalktın?" Omuz silkerek gülümsedim. "Ben bulaşıkları yıkayacaktım da şimdi annem bir şey demesin. Ben gideyim en iyisi, sana iyi günler." Ceylan Teyze de beni uğurlamak için kapıya kadar geldi ve vedalaşarak kapıyı örttü.

Ayaklarım gitmek istemese de üst kata çıktım. Cebimdeki anahtarla kapıyı açamla kolumdan tutularak içeri çekilmem bir olmuştu. Ve sonrasında yüzüme inen tokatla neye uğradığımı şaşırdım.

Kafamı kaldırdığımda babamı gördüm. Öfkeyle bana bakarken bir tokat daha attı.

"Doğru mu lan bu duyduklarım?!"

Bölüm sonu.

Yaralı ErvahWhere stories live. Discover now