4.Bölüm

39 10 7
                                    

Karanlıklar içindeyim,
Sabahı bekliyorum.
Bitmiyor içimdeki yangın,
Ne yapayım,bilmiyorum
Yeter artık,sabahı bekliyorum...

        4.Bölüm

Bir elim yanağımdayken diğer yandan da gözlerim bana sırıtarak bakan abimle kesişti.

Yine ne yalanlar uydurmuştu acaba?

Babamın eli tekrar kalkmışken geri çekildim. "Baba,benim ne yaptığımdan bile haberim bile yok! Bu sahtekâr oğlun-" sözlerime devam edemeden bir tokat daha attı. Buğday tenime rağmen yanağımın kızardığına emindim. Dudağımda hissettiğim sıcaklıkla elim oraya gitti. Parmağıma değen şeyin kan olduğunu fark etmemle tüylerim ürperdi.

Kolumdan tutulup kaldırıldığımda kendime geldim. "Baba, özür dilerim! Bir daha öyle söylemeyeceğim. Ağzımı bile açmam!" Beni dinlemeden kendi odama kadar sürükledi. Odama girip kapıyı kitleyince kendini geri çektim.

Allah'ım n'olur şimdi canımı al. Ben böyle ölmek istemiyorum.

Odamda kendimi savunacak tek bir eşya bile yoktu. Sırf bu yüzden okuma kitaplarım alt kattaydı. Beni bu odada dövüyordu. Hayır, işkence çektiriyordu. Bu odada kaldığım günler, yani Bartu'nun Adana'ya geldiği günler bana kabus olurdu.

Babamın amacı da buydu zaten; hayatı bana zindan etmek.

"Cezanı çekmeye hazır mısın canım kızım?" Artık bütün vücudum korkudan titriyordu. Cebinden çıkardığı çakıyla gözlerim kocaman açıldı. Ben geri geri giderken o da üzerime gelmeye devam ediyordu.

Korkmamdan zevk alır gibi bir kahkaha attı. "Özledin mi bu arkadaşı canım kızım?" Kafamı transa geçmiş gibi iki yana salladım. Zorla kollarımı açarak beni duvara sabitledi. "Baba,yalvarırım yapma.Lütfen!" Artık sesim bir fısıltıdan ibaretti. Çünkü bağırsam da sesimi kimse duymuyordu.

Direnmeyi bırakarak pes ettim. Koluma değer soğuk metali hissediyordum. Ama hiçbir tepki veremiyordum.

Baba vasfını yakıştıramayacağım adam bir kolumu bırakınca oraya bakmamak için kendimle savaş verdim. Gözlerim istemsizce koluma kayınca nefesimi tuttum. Kolum çakıyla yaptığı çiziklerden  dolayı kan içindeydi.

Evet, bunu daha önce de yapmıştı ama hiç bu kadar ileri gitmemişti. Ve ben karşı çıkmamaya devam edersem daha da ileri gidecekti.

Vücuduma bir panik dalgası yayılırken can havliyle elinden kurtulmaya çalıştım. Sol kolumla işi bitmiş olan pislik sağ kolumu deşmekle meşguldü. Kolumu aniden çekmemle çakı derine girmişti. Acıyla inleyip ayağa kalkmaya çalıştım. Benimle birlikte o da ayağa kalktı.

"Nereye gidiyorsun orospu! Seninle işim bitmeden hiçbir yere gidemezsin!" Gözlerimden akan yaşlarla kafamı iki yana salladım. "Benden ne istiyorsun?" Bağıracak hâlim bile yoktu.

Aniden yanıma gelerek tokat attı. Zaten çelimsiz olan vücudum kan kaybıyla daha kötü olduğu için yere düştüm. O hırsını alamayıp bana tekme atarken yapabildiğim tek şey ağlamaktı.

Yine ve yine kimse yardıma gelmiyordu.

Yorularak tekme atmayı bıraktığında acıdan bayılamak üzereydim. Sırtım, karnım, kollarım... Bütün vücudum ağrıyordu. Gittiğini sanarak gözlerimi açtığımda suratıma atılan tekmeyle gözlerim geri kapandı.

                                  * * *

Hayat, bazen herkese eşit davranmıyordu. Bazı çocuklar olması gerektiği gibi; peluş oyuncaklarla, oyuncak bebeklerle, oyuncak arabalarla büyütülüyordu. Fakat bazıları ise; dayaklarla, küfürlerle, hakaretlerle büyütülüyordu.

Hayatta kötü insanların olmasının sebebi de buydu aslında. Hayat sana kötü davranırsa, insanlar sana kötü davranırsa sen de onlara kötü davranırdın.

Bende isterdim küçükken bebeklerle oynamayı, bende isterdim mutlu bir çocukluk geçirmeyi. Ve en önemlisi; bende isterdim her çocuk gibi aile sevgisi görmeyi.

Ben ilahi adalete inanıyordum. Bu dünyada bana bunu yaşatanlar diğer dünyada cezasını çekecekti.

Bölüm sonu.

Yaralı ErvahOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz