8.Bölüm

42 9 0
                                    

Oy sınırı: 6

Gecenin gözyaşları, yüreğimin kırılan parçaları...

         8.Bölüm

İnsanlar doğar, büyür ve ölür. Bu doğanın  bir kanunudur. Ama insanlar sanki sadece doğmak ve büyümekle ilgileniyordu. Ölüm kimsenin aklına bile gelmiyordu.

İçeriden annemin ağlama sesleri hâla geliyordu. Ben ise kafamdaki siyah şalı düzeltip olduğum yerde küçülmüştüm.

Babaannem. Beni sevdiğini düşündüğüm sayılı insanlardan biri. O artık yoktu.

İçimdeki boşluk büyüyerek beni içine çekmeye başlayınca titreyerek kollarımı bedenime daha çok sardım. Bir gün bu dünyada yalnız kalacağımı biliyordum. Ama bu... Beklenmedikti.

Ölüm de öyle değil miydi zaten? Beklenmedik, üzücü ve acı verici...

Gözlerimdeki yaşlar tükenmiş gibi akmayı bırakmışken koluma birinin dokunması ile irkilerek kendime geldim.

Islak kirpiklerimi silerek bana ruhu çekilmiş gibi bakan anneme döndüm. "Kalk da helvaları dağıt misafirlere." Kafa sallayarak oturduğum yerden kalktım. Hafif başım dönse de dengemi sağlayarak mutfağa girdim. Ev o kadar kalabalıktı ki adım atacak yer bile yoktu.

Sonunda bütün misafirlere hizmet ettikten sonra ilk boş bulduğum yere oturup ağrıyan bacaklarımı ovuşturdum. 2 gündür her yere o kadar çok koşturmuştum ki, doğru düzgün bir şey yiyememiştim.

Annemin bana seslenmesi ile bulaşıkları yerleştirdim ve kimseye görünmeden odama geçtim.

Misafirler gidinceye kadar odamda bekledikten sonra ceketimi aldım ve sessiz adımlarla evden çıktım. Ne yasak ne de yiyeceğim dayak umrumdaydı. Tek istediğim babaannemin yanına gitmekti.

                                     * * *

Ellerimle mezar taşını okşadıktan sonra derin bir nefes alarak öpücük kondurdum. Başımın hafif dönmesi ile yerdeki çamuru umursamadan dizlerimin üzerine çöktüm. Gözyaşlarım benden bağımsız akarken silme gereği duymadım.

Bu zamana kadar hep kendim için gözyaşı dökmüştüm. Bir kere de başkası için aksındı, nasıl olsa bünyem alışıktı.

Tir tir titrerken kollarımı bacaklarıma dolayarak çenemi dizime yasladım. "Neden böyle oluyor babaanne? Bu hayatta bir yerim yok gibi hissediyorum. Evet, önceden de böyle hissediyordum ama... Sen gittiğinde bu his daha da arttı." Elimi kalbimin üzerine koyup kalp atışlarımı hissettim. Kalbim atıyordu ama yaşadığımı hissedemiyordum.

Biraz daha babaannemin yanında kaldıktan sonra hava karardığı için oturduğum yerden kalktım. Üzerimdeki çamurları temizleme zahmetine girmeden geldiğim yolu geri döndüm.

Kalbim korkudan göğüs kafesinden fırlayacakmış gibi atsa da başımı ilk defa dimdik tuttum.

Bu sefer boyun eğmeyecektim. Hiç değilse şansımı deneyecektim.

Anahtarla kapıyı açtığımda içeriden ses gelmeyince derin bir nefes aldım. Tabii ki annemin sesini duyana kadar...

"Neredeydin?! Sana dışarı çıkamanın yasak olduğunu bilmiyor musun? Kim bilir yine kiminle sürttün?" Hem alaycı hem de sinirli ifadesi ile bu sözleri sarf ederken bilerek sesini yüksek tutuyordu.

Çünkü o da biliyordu. Yine kavga çıkacaktı ve zarar gören taraf ben olacaktım.

Sinir bozukluğuyla güldüm. Gerçekten çok komikti. "Evet anne. Bunu duymak istiyorsan EVET! Ben dışarı çıktım, akşama kadar sevgilimle gezdim, dolaştım! El ele tutuştuk beni evime- " Lafımı kesen yanağıma şiddetle çarpan tokatın sesi oldu. Kafamı kaldırarak anneme baktım. Öfkeden kızarmış gözleri ile bana bakıyordu.

Sinirden yerinde duramıyormuş gibi havada olan parmağını tehditkâr bir şekilde salladı. "Hadsiz! Eğer benimle böyle konuşmaya devam edersen bu sefer dayak atan ben olurum. Ve inan ki ne abine ne de babana ihtiyacım olur! Kimse seni benim elimden alamaz! ANLADIN MI BENİ?!" Bağırışından dolayı titreyerek bir adım geri çekildim. Annemi ilk defa bu kadar sinirli görüyordum.

"Ne oluyor lan burada?!" Babamın sinirli sesi aramızdaki sessizliği böldü.

Valla peder affedersin, senin de hiç bir boktan haberin yok.

Ben anneme, annem bana bakarken olaya maydanoz Şevval dahil oldu. "Anne bu kız yüzünden mi bu kadar sinirlendin?"

Bir sen eksiktin bacım, gel.

Sabır dileyerek kafamı yukarı kaldırdım. Gerçekten sınanıyordum.

"Babaannemin cenazesine bile gitmeme izin vermediğiniz için mezarına gitmiştim." Anneme ters bir bakış atarak tekrar babama döndüm. "Annem de bana dışarıda ne yaptığımı soruyordu."

Babam bana doğru bir adım atarak kolumu tuttu. "Sana dışarı çıkmayacağını söylemiştim!"

"Ben- " Tam kendimi savunmak için konuşacaktım ki çalan kapı ile hepimizin bakışları oraya yöneldi.

Annem, babam ile bana kısa bir bakış attıktan sonra kapıyı açmaya gitti.

Annemin yanında Bartu ve Ceylan Teyze'yi görünce gözlerim kocaman açıldı.

Onların burada ne işleri var?

Biz birbirimize gergin bakışlar atarken Bartu bana gülümsedi.

Bana gülümsedi!

Utanarak bakışlarımı yere indirdim. Ayaklarıma bakarken birinin koluma dokunması ile kendime geldim. Ceylan Teyze de oğlu gibi bana gülümsedi. Sonra iyi bir haber verecekmiş gibi mutlu bir şekilde bir anneme bir de babama baktı. Bakışları tekrar bana döndükten sonra Bartu'ya göz kırptı.

Ne yaşıyoruz lan biz?

Bartu sert bakışlarını babama çevirdi. "Ezgi yarın benimle birlikte geliyor. Temelli." Sesi izin ister gibi değil de haber verir gibi çıkmıştı.

Peki benim niye bundan haberim yoktu?

Bölüm sonu.

Ve bir bölümün daha sonuna geldikkk
Seviliyorsunuz, oy vermeyi unutmayın :))

Yaralı ErvahDonde viven las historias. Descúbrelo ahora