0.4

27 9 32
                                    

Hoş  geldinizz

Bölüme başlamadan önce oy vermeyi ve kahverengi kalpleri bu satırın altına bırakmayı unutmayın.
🤎🤎

Seviliyorsunuz

...

Bu o çocuktu. Dershanenin önünde tartıştığım çocuk...

Yine aynı giyinmiş gibiydi ama bu sefer hırkasının rengi farklıydı.

Kahverengi, kıvırcık saçları alnına dökülüyordu.

Elindeki çikolatayı bana uzattı.

"Ağlama da anlat ne olduğunu."

"Sen nereden çıktın be?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Nereden çıkacağım? Buradayım işte." Elindeki çikolatayı gözümün içine girene kadar uzattı.

"Lan istemiyorum çikolata falan."

"İyilik edende suç zaten." diyerek çikolatayı gözümün önünden çekti ve  paketini açıp yarısını ağzına attı.

"Ayı," dedim göz devirerek.

"Amazon orangutanından ayıya terfi etmişiz."

"Git başımdan."

"Ben Ankara Belediye'sinin bir bankında oturuyorum öfkeli sarı papatya hanım. Sizi ilgilendirdiğini düşünmüyorum."

Cidden düşene bir tekme de hayat vuruyordu. Sesimi çıkarmadan ayağa kalktım. Uğraşamayacak kadar canım sıkkındı. Zaten nereden çıktığını anlayamamıştım.

"Nereye be öfkeli?"

"Cehennemin dibine, gelir misin benle?"

"Niye gelmeyeyim canım. Yollardayım ben sürekli. Oraya da gelirim." Bir de pis pis sırıtıyordu.

"Zaten moralim bozuk, git başımdan pısırık marul."

"Güzel adım varken bana pısırık marul diyorsan başından gidemem canım."

"İsminle ilgilenmiyorum canım."

"Bari doğru düzgün bir lakap tak. Pısırık marul ne be?"

Ben biraz önce çıktığım dükkana doğru ilerlerken saygı değer pısırık da peşimden geliyordu.

"Tamam işte amazon orangutanı diyorum, ne istiyorsun?"

"Kim bozdu senin moralini?"

"Senin gibi andaval biri işte."

"Göster de döveyim. Kendine gelsin."

Tek kaşımı kaldırdım. 

"Ben kendim dövemiyor muyum?"

"Haşa, döversin. Senin gücünü hafife alamam öfkeli ama ben daha iyi döverim."

Kollarımı birbirine bağladım. Bana taktığı lakabın hakkını vererek öfkeye büründüm.

"Ben bir döverim seni. Görürsün o zaman kim, kimi daha iyi dövüyormuş. Yürü git yoluna."

Bir an eli saçlarıma uzanacak gibi oldu. O an bir elin koluma dolandığını hissettim. Başımı çevirdiğimde  Yusuf'un yanı başımızda olduğunu gördüm. Kolumu tuttuktan hemen sonra beni kendi yanına çekmişti.

"Hayırdır?" dedi karşımdaki marula doğru. "Kimsin kardeş?"

"Öfkelinin arkadaşıyım."  Arkadaşım mıydı?

"Öfkeli? Sude mi?" İyi ki ismimizi gizlemek istemiştik.

"Sen niye geldin Yusuf?" diye araya girdim. Açıkçası şu an ikisine de tahammül edecek halim yoktu. 

"Nur'un işi bitti, seni çağırmamı söyledi. Bu arkadaşı görünce de  yanına gelmek istedim. Yüz ifaden rahatsız oluyormuş gibiydi."

Gözlerimi devirdim. Gövde gösterisine gelmişti anlaşılan. Pısırığa baktığımda sırıttığını gördüm.

"Ee rahatsız mı ediyormuşum? Dövecek misin beni bodyguard?"

"Yusuf, sen git. Ben geliyorum." Yusuf  en az bana baktığı kadar ters bakıyordu pısırığa.

"Yusuf, yürüsene."

Yusuf, tuttuğu kolumu bıraktığında tam rahat bir nefes almıştım ki bu sefer kolunu belime dolayarak beni de kendisiyle birlikte yürütmeye başladı.

"Lan ne yapıyorsun manyak? Bırak lan beni." 

"Çocuk çok gıcığıma gitti Sude, yürü."

"Emredersin paşam! Başka isteğin, arzun var mı? Çek şu kolunu, kırarım yoksa."

Kolunu çektiği an sinirle baktım ona.

"Sana mı kaldı lan beni korumak? Git Nur'un yanına, geliyorum ben."

Yusuf'un bakışları pısırığa odaklıydı. "Hâlâ buraya bakıp pis pis sırıtıyor. Sude, bu çocuk kim?"

"Sana ne? Arkadaşıyım, dedi. Duymadın mı?"

"Arkadaşın falan değil? Olsa bilirdik herhalde."

"Yo, bilmezdin canım.  Hadi yürü, ben bulurum sizi."

Yusuf, ters ters bakmaya devam ederek arkasına döndüğünde sinsice gülümsedim. Çatlıyor olabilirdi, hoşuma giderdi şahsen.

Zevkten dört köşe olmuş bir halde arkamı döndüğümde pısırık beyfendimizin hâlâ gitmemiş olduğunu gördüm.

"Kızım, o ne biçim ayar vermekti. Eridim resmen." "Ellerini birbirine vururken o da en az benim kadar mutlu gözüküyordu.

"Çok erime, yerden şireni silmesinler."

"Emrinize amadeyim Sude hanım."

"Adını söyle."

"Adımı mı söyleyeyim? Biliyorsun ya. Amazon orangutanı benim adım."

"Adını söyle." dedim üzerine bastıra bastıra.

"Onu söyleyemiyoruz maalesef." 

"Yürü işine ya." diyerek arkamı döndüm ve ileride beni bekleyen Nur'un yanına doğru ilerlemeye başladım.

"Yollarda ara beni, Sude. Ben hep yollardayım."

Nur'un yanına varmadan önce pısırıktan duyduğum son söz bu olmuştu.

NEREDEN ÇIKTIN KARŞIMAWhere stories live. Discover now