34. LÂL GÖK

188K 12.7K 13.5K
                                    

İyi ki doğdun Gurur Mert Çalıklı (yasli kopek), iyi ki o sokak lambasının altında durup seni görmemi bekledin ve ben iyi ki o gece kafamı çevirip seninle göz göze geldim.

UNUTMADAN, ISPARTA'DA İMZA GÜNÜMÜZ VARRR!!!! 📢📢📢📣📣📣

17 Şubat Cumartesi günü saat 14.00'da ISPARTA MEYDAN AVM'de sizleyim! Kitabınız olsun olmasın, hiç fark etmez, gelin İHTİLAL'in şehrinde sarılalım.

Gelecek bölümümüz 23 Şubat Cuma, saat 21.00'da yayımda olacak. Yani iki hafta sonra. Yıldızlar altın rengine dönerse çok mutlu olurum. Bakarsınız erken bitiririm, erken salarım bölümü, kesin değil ama net tarihimiz bu. Yorumlarınızı da bekliyor olacağım Keyifli okumalar!


Bölüm Şarkıları:
Flora Cash – Down on Your Kness
Jeff Buckley – Forget Her
Emre Fel – Veda Türküsü
Sazca – Dağ

⛈️


34. LÂL GÖK


"Çok bağırmış dışına, duyan olmamış, sonra o da içindekilerle susmuş."

Muşta'nın cümlesi, ileride karanlıkta öylece dikilen adama bakarken genzinden anılarla beraber yükselmişti. O zamanlar onu tanımıyordum. Elinde bir elmayla tesisin koridorlarında dolaşır, biri ona bir şey söylediğinde sakin gözlerle karşısındakini dinler ama pek tepki vermezdi.

Bir yarası olduğunu bilirdim ama yara neredeydi göstermezdi, kanın kokusunu alırdım ama kan neresinden akardı bilmezdim. Sessizdi. Bir köşeye geçer insanları izler, az konuşur, çok güler, tepkileri genelde başını aşağı yukarı sallamak ya da kaşlarını çatmak olurdu.

Etrafında her zaman kadınlar olurdu, telefon numarasını alabilmek için birbirinin üzerine tırmanan güzel bir sürü kız görmüştü gözlerim, başlarda hepsine karşı tepkisiz görünürdü ama sonunda her biriyle görüşürdü, bilirdim. Günü birlik ilişkiler yaşardı, kimseden bir beklentisi olmazdı ve en başında rengini saklamadığı için bilirdim ki kimsenin de ondan bir beklentisi olmazdı.

Zaman bizi kanlı avuçları birbirine yaslanmış iki kardeşe çevirdiğinde, kaybolan seslerini yeniden kazanmıştı, artık o kadar çok konuşuyordu ki, yarattığı gürültünün zihninde doğan sessizliği yenmek için olduğunu bilirdim. Ciddi konuşmalardan kaçınırdı, her zaman güler, bazen çok saçmalardı ama iyi bir kalbi olduğunu denese bile kimseden saklayamazdı.

Diline düşen lal zamanla donup kırılmış, un ufak olmuştu ama yüreğinde hala lal vardı, bilirdim. O yürek ki, onun en sessiz yanıydı.

Yener Açıkgöz, atılan kahkahaların sebebinin içinde kopan çığlıkları saklamak için olduğuna beni inandıran bir adamdı.

Hiç göğsünde bir heyecanla önüme geldiği olmazdı, kadınlara çok iyi davranırdı ama bir kadın ondan fazlasını istediğinde vermeyeceğini başından belli ettiğinden duruşu katılaşır, tavırları donuklaşır, bazen kaba birine dönüşürdü. Yine de küçük kız çocuklarıyla oyunlar oynar, oğlan çocuklarının başlarını okşardı ve sanırım iyi bir insan olduğundan çocuklar tarafından çok sevilirdi. El değmemiş hisler onun için korkutucu olduğundan olsa gerek, temiz kalpli olduğuna çok inandığı insanlar ona beklentisiz yaklaştığında bile onlardan kaçardı; onları kendi kurumuna boyamaktan hep korkardı.

Beşinci sigaramı yakarken dağın esintisini saçlarımın arasından kayıp gidiyordu, parmaklarım buz tutmuştu ama soğuğa alışkın bedenim için bu sorun değildi; zaten içimde öyle bir ateş yanmıştı ki kendimi buz dolu sulara bassam da dinmeyecekti. Esintinin soğuk kuvveti beni üşüteceğine ateşimi harlıyor gibiydi.

İHTİLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin