6. ZEHİRLİ DUDAKLAR, UYUTMAYAN KELİMELER

362K 28.3K 73K
                                    

6. ZEHİRLİ DUDAKLAR, UYUTMAYAN KELİMELER

Death, Voice of the Soul

Bir insan size her şeyi yoluna sokacağını söylerse, ona inanmayın; her şey işte tam da o anda yolundan çıkacak.

Dudakları, sokak lambasının altında yırtık paltosuna sarılırken çıplak ayaklarını izleyen evsiz bir çocuğun kalbindeki sıcaklık gibiydi. Ama dudakları, şeytanın o sokak lambasına dokunup ışığı söndürüşü, o çocuğun karanlığa gömülüşü, aniden yağmurun bastırışı ve kötülüğün bir ruha yayılışı gibi soğuktu.

Zihnimde bir kadın çanlara dokunuyor, saat on ikiye vuruyor, çanlar birbirine çarparak çalmaya başlıyordu; kibritçi kız son kibritini bir evi yakmak için kullanıyor, uyuyan güzel prensi zehirlemek istediği için dudaklarında zehirle onu öpmesini bekliyor, pamuk prenses cadının kalbini söküp aynada kendi yüzünü izliyordu.

Sindirella o camdan ayakkabıyı sadece acı çekmeye alışkın olduğu için giyiyordu; prens bir daha onu bulamıyordu, Sindirella da zaten o geceden sonra bir daha yürüyemeyeceğini biliyordu.

Bir de çirkin ördek yavrusu vardı, hiçbir zaman güzelleşmiyordu, suyun içinde öldürdüğü kuğuları izliyordu.

O beni öpüyordu, anlatılan tüm güzel hikâyelerin sonunda hep biri ölüyordu.

Sadece Sindirella, o ne ölebiliyor ne de yürüyebiliyordu.

Ona karşılık vermedim ama dudaklarını tadan, cehenneme girmeden cehennemi görebilirdi. Donmuş elimi kaldırıp aramıza sokacak gibi oldum, onu itmek için... Ama o yine beni şaşırtan bir manevrayla elimi havada yakalayıp, avucumu kendi göğsüne bastırdı.

Neden bunu yapıyordu bilmiyordum ama ayaklarıma vurduğu zincirlerin şangırdadığını, gitmenin artık bana ne kadar uzak bir kavram olduğunu iliklerimde bir yangın gibi hissediyordum. Dudaklarımı hareket ettirmesem de o beni öpüyordu; o beni öpüyordu ve bir insanın hiç günah işlemeden de cehennemde yanabileceğine inanıyordum.

Lütfen, dedim içimden. Neden böyle söylediğimi bilmiyordum ama beni bırakması gerekiyordu. Onu paralayabilir, tokat atıp geri çekilebilirdim ama refleksleri benim eyleme dökeceğim her şeyi saniyesinde parçalara ayırabilecek kadar kuvvetliydi.

Zincir'in yumuşak dudakları gitgide derinleşen öpücüğü zihnimde bir kum fırtınası yaratmıştı ama asıl tuhaf olan o fırtınada savrulan düşünceler değil, kalbimdi.

Üst dudağı iki dudağımın arasındaki yerini alınca gözlerimi kırpıştırmak zorunda kaldım; yağmur onun suretini benden gizliyordu ama öpüşü o kadar derindi ki ben ne olduğunu tam olarak algılayamıyordum şu an. Aniden elimi bırakıp yüzümü iki avucunun arasına aldı, alt dudağını da iki dudağımın arasına yerleştirdi ve ben hareket dahi edemezken o öpüşmeyi kendi başına sürdürdü.

Başta bir buza dokunuyormuşum gibi hissettiren o öpücük, sanki anlam verilemez bir hisle dolmuş, derinleşmişti ve bu beni daha da darmaduman ediyordu. Tam gücümü toplayıp onu iteceğim esnada dudakları dudaklarımdan ayrıldı ama mesafemiz benim kalbimi tekletecek kadar yakındı. Ona inanamayan gözlerle baktım, nasıl bir tepki vermem gerektiğini yemin ederim ki bilmiyordum. Zincir'in buz yangını gözleri gözlerime resmen çivi gibi çakılmıştı; içimde cam çerçeve ne varsa hepsini indiriyordu o gözler.

İHTİLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin