3. KARANLIĞIN NEFESİ

385K 26K 90K
                                    

3. KARANLIĞIN NEFESİ

Low, Slide

En karanlık gecenin sonunda ışığını kaybetmeyen her yıldız, yaralarıyla hayatına devam edebilen insanlara benziyordu.

Ben en karanlık gecenin sabahında, sırtımda derin, ölümcül yaralarla güneşe bakarken hâlâ hayattaydım. Bu yaralarla daha ne kadar hayatta kalabilirdim bilmiyordum. Kendimi iyileştirmenin bir yolu olmalıydı.

İnsanın yeniden gülümseyebilmesi için bir sebebi olmalıydı.

Cip, karanlığı delip geçmek istiyormuş gibi büyük bir hızla öne doğru atıldığında, bakışlarımı ön camdan ayıramasam da onun sert yüzü hafızamda olduğu için sanki şehri değil, onu izliyordum. Kalbimde yaşayan korku duygusunun içimde kapladığı yer o kadar büyüktü ki, titreyen ellerimi kotuma bastırarak ne kadar korktuğumu ondan gizlemeye çalışıyordum.

"Benden ne istiyorsunuz?" diye sorduğumda sesimin titrememesi için büyük uğraş vermiştim ama yine de sesim titremişti. Mümkün mertebe engellemeyi başarsam da sesimin tınısından korktuğumu anlayabildiğine emindim. "Beni nereye götürüyorsunuz? Bir cevap verin."

"Bana neden söylemedin?" Sert sesinin içinde taşıdığı soru cümlesi, kafamı hızla ona çevirmeme, gözlerimi kırpıştırarak dehşetle ona bakmama neden oldu. Neyden bahsettiği konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu.

"Neyden bahsediyorsun?" diye sordum. "Neyi söylememişim? Anlamıyorum."

"Bana neden hukuk öğrencisi olduğunu söylemedin?" Zincir'in sert bir sesle bana yönelttiği soru, bir duvara toslamışım gibi hissederek, korkuların büyüyüp derinleştiği gözlerimdeki şaşkınlıkla ona bakakalmama neden oldu.

"Sana bunu söylemem mi gerekiyordu?" diye sordum, gözlerim iri iri açılmıştı. "Beni nereye götürüyorsun?"

Zincir başını iki yana sallayarak, kaşlarının ortasında bir yarıkla, "Orada olmamam gerekiyordu," dedi sitem eder gibi bir sesle. "Seni de kendimi de bunun içine sürüklememem gerekiyordu." Burnundan sert bir nefes verdi. "Bana okuduğun bölümü söylemen gerekiyordu."

"Ne için?"

"Gittiğimizde Muşta'nın sana sorduğu her soruya olumlu cevaplar vermeye çalış," dedi, sesindeki uyarıyı algılasam da bir anlam yükleyemedim. "Ona diklenme, bundan hiç hoşlanmaz."

Gözlerimi yüzünden ayırmadan, "Beni de mi öldüreceksin?" diye sordum kendimi tutamayarak. "İstediklerinizi yapmazsam, ölür müyüm?"

Aniden bana çevrilen bakışlarında ölümün rüzgârlarının estiğini hissettim. Sarı gölgelere sahip ela gözleri gözlerime mıhlandı; karşı şeritte ilerleyen bir arabanın far ışıkları gözlerini delip geçti, gözlerinin rengini aydınlıklara boyadı ve sonra o gözler karanlığa gömüldü.

"Kimsenin seni öldüreceği yok. Bize katilmişiz gibi davranmayı kes." Çenesinin seğirdiğini görünce bir an gözüme olduğundan daha sert ve korkunç göründü, bakışlarımı atar topar ondan uzaklaştırarak ellerime indirdim. "Tek amacım vardı. Bir hayvanı ve bir kadını korumak."

"Bu cümleler bana yeterli gelmiyor," dediğimde sessizdi, araç biraz daha hızlandı, diğer ciplerin de etrafımızdan kayarak geçip, ilerlemeye başladıklarını gördüm. Eğer durumum ortada olmasaydı, şu an içinde olduğum andan keyif bile alabilirdim, çok güzel bir görüntü sergiliyorlardı ama bu güzel görüntü içinde korkuyu barındırdığı için keyifle izleyemiyordum bile. "Birini gözlerimin önünde öldürdün. Sen bir askersin, bir sivili öylece öldüremezsin."

İHTİLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin