Sırtım kapıya sertçe çarptığında dudakları dudaklarımı buldu. Üst dudağımı emerken ben de alt dudağında oyalanıyordum. Eliyle yanağımı okşarken dilini ağızımın içinde gezdirmeye başladı.
Ayrıldığımızda sakince nefes almaya çalışırken Hyunjin giydiğim gömleğin düğümlerini teker teker açmaya başlamıştı.
Beni yatağa yönlendirerek kucağına oturmamı sağladı. Yerimde duramıyordum, boynuma ıslak öpücükler bırakırken saçlarını çekiyordum.
Dudaklarımla ilgilenmesini istediğim için çenesinden tutarak öpmeye başladım. O an kalbim göğüs kafesimi parçalayacak şekilde atmaya başlamıştı. İlk defa birisine karşı böyle hisler besliyordum hayatım boyunca saraydan dışarıya pek adım atamamıştım.
Ağzımdan kaçan inlemeler Hyunjin'i daha da tahrik ediyordu. Dudağımı kanatacak şekilde sert öptüğünde tüm odayı benim sesim doldurmuştu.
"Felix seni çok seviyorum."
"Ben de seni Hyunjin."
Ne olduğunu anlamadan yataktan düştüğümde etrafa baktım. Sabah olmuştu ve Hyunjin yoktu. Şaka olmalı rüya mı görmüştüm cidden?
Siktir.
İçeri Minho'nun girmesiyle beni yerden kaldırmaya çalıştı, düştüğüm için ses gitmiş olmalıydı. "Felix iyi misin? Yataktan mı düştün?"
"Ah başım bu kadar soru sorma lütfen"
Kafa salladı. Hâlâ rüya gördüğüme inanamıyorum o kadar gerçekçi gelmişti ki zaten rüyanın amacı oydu.
"Hyunjin seni bekliyor aşağıda."
"Ne! Yani şey işim var beklemesin beni."
"Ne işin var?"
Düşün Felix düşün ne işin olabilir.
"Ha şey Seungminler ile takılıcam."
"Hyunjin sizi başka bir yere götürecekmiş."
Sikeyim.
Şu an onu görmek istemiyordum utançtan yakında kafayı sıyıracağım. Gerçi rüyamda pek utanmış durmuyordum.
"Nereye?"
"Bilmiyorum, aşağı geliyor musun?
"Sonra gelirim ben sen git."
Beni kafasıyla onayladığında odadan çıktı. Tüm gün boyunca Hyunjin'e gözükmeden ne yapabilirdim ki?
Şimdiden ailemi özlemiştim. Onlara gidebilirdim ama sırası değildi aklıma gelen fikirle hazırlanmaya başladım. Temiz hava iyi gelebilirdi, sarayın dışında bulunan ormana gitmeye karar verdim.
Geçen gün olanları hatırlamama yardımcı olurdu. Üzerime rahat kıyafetler giyerek tacımı takmadan çıktım. Benim için bir anlamı kalmamıştı zaten, Lee Kraliyetinin simgesiydi o taç artık takmamın anlamı yoktu.
Kimsenin gözüne batmadan saraydan dışarı çıkmayı başarmıştım derken adım atmamla birisinin seslenmesi bir oldu.
"Bayım bir sorum mu var?"
Titrek bir şekilde arkamı döndüm beni tanımıyor olmalıydı. "Hava almaya çıktım."
"Kimsiniz saraya nasıl girdiniz?"
Sikeyim eğer adımı söylersem beni Hyunjin'e yetiştirecekti. Öğrense ne olur sanki gitme demeyeceğine göre.
"Kang Felix. Hava almaya çıktığımı söyledim eğer Hyunjin'e yetiştireceksen durma, söyle hemen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muddy ¥ Water || Hyunlix
FantastikSadece onu istiyorum dedim sana! Bul ve getir onu bana *Şiddet ve küfür içeriyor.