Episode 34: Hwang Hyunjin

170 19 14
                                    

Hwang Hyunjin'den

Flashbacks

"Hyunjin bu çocuğun o olduğuna emin misin?"

"Eminim Minho onu istiyorum dedim. Bul ve getir onu bana."

Sam'in bahsettiği çocuk bu olmalı, enerjisi ondan bile güçlüymüş bana böyle demişti. Gerçi kendi arkadaşını bilmediği yerlere ışınlıyorsa gücünün farkında değil demektir.

Benimle kalmasını sağlarsam ve güçlerini kontrol etmesine yarım edersem benim de işime yarayabilir. Lee Kraliyeti ticarette çok iyi.

Gerçi şu an sadece yaydığı enerjiye baksam yeter. Sam sayesinde zihnine girerek hakkında bilgi toplamıştık, birazdan burada olurlardı.

Koyu kahve saç, mavi lensler, orta boy üçünün arasından ayırt edebilmek için yeterince iyi sebeplerdi.

"Geldiler efendim."

Muhafız haber verdikten sonra çekilmiş, odanın pencereden bakarak Sam'in bahsettiği karakteristik özelliklere göz geçiriyordum.

İkilinin arasında korkak bir şekilde tutunan çocuğa baktım. İçinde ki enerjiyi buradan bile görebiliyordum. Korkusunu bastıramayıp yoğun enerji açığa çıkıyor, bu da onu dokunulmaz yapıyordu. Hiçbir şeyden haberi olmaması ne yazık.

Güçlerini kullanamadığı için en ufak şeyde sarayı ortadan ikiye ayırabilirdi.

Sam'in anlatmak istediği şeyi şimdi daha iyi anlıyordum. Ne olursa olsun onu korumam gerekiyormuş gibi bir his vardı içimde.

...

Günümüz

Bazen yeri geldiğinde sert davranıp itiyor bazen de gereğinden çok yakın davranıyordum. Enerjisinin farkında olmadığı için ondan yararlanıp bağlanmak istememiştim.

Ama yanımda kalması için yapabileceğim en iyi şey sözleşme hazırlayıp imzalatmaktı. Saygıyla seslenip temasta bile bulunmaması gerekiyordu bunların hepsini önce ben bozmuştum.

Gittikçe ona bağlandığımdan haberim yoktu. Kendi sarayımda kendi muhafızlarım bile Felix'e zarar vermeye çalışmıştı, onu o kadar iyi anlıyordum ki imkanı olsa güçlerinden anında vazgeçmek istediğine emindim.

Ailesine kavuştuğunda beni bırakıp gideceğinden korkmuştum. Bu süre zarfında her gün birlikte vakit geçiriyorduk artık böyle olamayacak mıydı?

Kaçırıldığında o kadar çok endişelenmiştim ki tüm ormanı yok etmek istemiştim. Sadece yanımda kalsa bunların hiçbiri olmayacaktı.

Hayır ben çok sorumsuz davranmıştım.

Dış dünyadan gizlenerek yaşadığımdan işlerim çok artmıştı onu yalnız bıraktığımda vakit geçirmek için her türlü şeyi deniyordu. Bu yüzden ona kızamam.

Eğer Minho sarayda dolaşırken Jisung'u bulmasaydı belki de Felix'le tekrardan karşılaşmazdım.

O olduğunu bilmesem altı yıllık anlaşma bittiğinde kendisi beni ikna etmek için sarayımıza gelmesini reddedebilirdim.

Belki de reddetmeliydim.

Lee Kraliyetinden ayrıldığından bu yana endişelenmeden bir günümüz geçmiyordu. Başlarda güzeldi ama Elizabeth fazlasıyla abartmaya başlamıştı.

Beni bile etkisiz hâle getirmişti. Elimden hiçbir şey gelmiyorken Bay ve Bayan Kang ile Felix'i tehdit ederken sadece izliyordum.

Böyle mi onu korumalıydım?

Geleceği görebiliyor olsaydım Felix'in buraya hiç gelmemesini sağlardım. Aslında direkt Elizabeth'in yaptığı gibi Felix'i kaçırıp Kang ailesine götürebilirdim. Böylelikle benimle hiç tanışmamış olurdu.

Felix'i Sam ile el ele tutuşurken gördüğümde gözlerimin karardığını fark ettim. Felix ile aramda özel bir ilişki yoktu tabi ama onu kaybettiğimi sanmıştım içimi endişe kaplamıştı.

Burada kalmasına daha fazla sebep yoktu. Gitmek istese onu durduramazdım aklıma gelen tek şey evlenmekti. Eğer evlenirsek asla yanımdan ayrılmazdı ve böylelikle kimse ona zarar veremezdi.

Felix'e her gün daha da bağlanıyordum. Kıskançlık bedenimi ele geçiriyordu.

Aşk nedir?

Aşk zor bir terimdir, küçükken sarayda tek başıma kaldığımda bunların hiçbirini bilmiyordum. Ailem yoktu, kardeşim lanetlendiği için kendisini odaya kapatmıştı. Kısacası tek başıma kalmıştım o an anladım ki şu koskoca sarayda sadece ben varım.

Sarayın durumunu bilerek işimizi bitirmeye gelen çok sayıda yaratık olmuştu. Hepsini öldürüp hayatta kalmak benim görevim hâline gelmişti. Minho ile tanıştığımda yalnız hissetmemeye başladım. Bana mutlu olmayı, üzülmeyi ve ağlamayı öğretmişti.

Kendi dünyamı yarattığımda güçlerim daha da artmıştı kendimi yenilmez sanıyordum.. Felix gelene kadar.

Felix sayesinde daha önce deneyimlemediğim duygular hissetmeye başladım. Endişe, korku ve aşık olmak.

Hayatımda bir tek Felix'e zarar gelmesinden korktum. O kaçırıldığında endişelendim ve bana her değer verişinde aşık oldum.

Çoğu zaman soğukkanlı ve kayıtsız davranırım çünkü duygularımı istesem de belli edemiyorum.

"Hyunjin? Biraz dinlenmelisin kaç gündür uyumuyorsun."

Daldığımı fark etmemiştim, düşüncelerimden. sıyrılarak Minho'ya döndüm.

"Uykum yok."

"Emin misin? Göz altların mosmor olmuş."

"Eminim dedim sen gidip diğerlerine söyle bunu."

Felix yaklaşık dört gündür uyanmıyordu. Belki gözlerini açar diye bir an olsun yanından ayrılmamıştım. Saçları gün geçtikçe daha da beyaza bürünüyordu eski koyu kahve saçları artık yoktu.

Seungmin, Jisung ve Changbin Felix'in durumunu öğrendikleri gibi gelmişlerdi. Lee Kraliyetinden eğitmeni Bay Bang bile gelmişti. Herkes Felix'in uyanmasını dört gözle bekliyor kimse uyuyamıyordu.

"Hyunjin! Sikeyim Felix uyandığında seni böyle görürse en çok sana kızacak. Derhal uyumalısın."

Sam, Felix bayıldıktan iki gün sonra ilk kez güneşe çıkmıştı. O anın mutluluğuyla yere çöktü ve ağlamaya başladı, kendisini kurtaran kişiye teşekkür dahi edememişti.

Şimdi ise kulağımın dibinde bağırıyor ve uyumam için kolumdan çekiştiriyordu.

"Tamam bağırma gidiyorum. Eğer uyanırsa hemen uyandırıyorsun duydun mu?"

"Tamam tamam"

Çabucak uyanmalısın Felix.

Ben daha seni sevdiğimi bile söyleyememişken benden bu kadar kolay kurtulamazsın.

...

Hyunjin'i bu kadar dramatik yazmayı düşünmemiştim ama oldu bir şeyler...

En azından Hyunjin'in bakış açısını da öğrenmiş olduk.

💗💞

Muddy ¥ Water || HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin