Episode 35: Will you protect me?

90 15 9
                                    

Gözlerimi araladığımda uzun zamandır uyuyor da yeni uyanıyormuşum gibi hissettim. Güçlerimi o kadar yoğun hissediyorum ki kontrol etmek bile zordu.

Sahi herkes nerede?

Yataktan kalktığımda yürümeyi unutmuş gibi ayağım büküldü.

"Ananı sikeyim-" Felix küfür yok. Bu sıralar çok küfür ediyorum zaten dur artık.

Gerçi en son Sam'in lanetini bozmaya çalıyordum. Acaba cidden işe yaradı mı? Güçten düştüğümü hatırlıyorum en son.. ha bir de sanırım Hyunjin'i öpmüştüm...

Sikeyim daha ona verecek cevabım dahi yok ama gidip adamı öpüyorum şaka gibisin Felix.

Peki ya ne demeliyim?

Uzun koridorda yürürken elimi çeneme koymuş düşünüyordum. Evet dersem gerçekten evlenecektik. Evlenirsek soyadını alacağım..

Hwang Felix.

Siktir iyi oldu.

Dur, küfür yok demiştim.

Hayır dersem.. Hyunjin sinirlenip beni sarayından kovar mıydı? Saçmalama Felix kovmaz herhalde buraya beni kendisi getirdi ama hayır demekte istemiyorum.

Şu ana kadar Hyunjin'le hep flört gibiydik. Birlikte uyur birlikte kahvaltı ederdik başımı her belaya soktuğumda beni kurtarırdı. Yanında ki o kızı bile kıskanmıştım teklifine nasıl hayır diyebilirim ki? Asıl sorun kendimi Hyunjin'den hoşlanmadığıma inkar etmem saçmaydı.

Pekâlâ o zaman evet demeliyim. Eğer Hyunjin beni sevmiyorsa kolaylıkla teklifini karşılıklı çıkar ilişkisi olarak düşündüğümü söyleyebilirdim. Hayır hayır direkt hoşlandığımı söylemeliyim neden öyle düşünmediğim halde öyle düşünüyormuş gibi konuşayım ki?

Hoşlanıyorsa-

"Felix?"

Fazla derin düşündüğüm için önümde bana seslenen Sam'i bile fark etmemiştim. Kollarımı havaya kaldırarak bağırdım.

"Laneti bozmuşum!" Birkaç kez daha tekrar ederek olduğum yerde zıpladım. Başardığım için çok mutlu olmuştum, sonuçta artık o da bizim gibi dışarı çıkabiliyor.

"Sikeyim bizi çok korkuttun." Koşarak sarıldığında gülümsemem yavaş yavaş gitti.

"Anlamadım kar tanesi?"

"Ne?"

"Ah şey sen devam et. Sizi neden korkutmuşum? Ya da dur sonra anlatırsın. Hyunjin'i bulamadım, diğerleri de yok neredeler?"

"O-onlar şey boş ver sen şimdi onları. Sana bir şey göstermeliyim benimle gel." Bir an da ifadesi değişmiş beni peşinde sürüklemeye başlamıştı.

"Sam? Bekle Hyunjin ve arkadaşlarım nerde?" Hyunjin'i bulmalıyım.

"Seni yanlarına götürürüm ama şimdi buna bak." Terasa çıktığımızda giydiği kapüşonun kollarını sıvayarak gözleriyle işaret etti. Sam'in ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum.

Güneş Sam'in vücuduna isabet ettiğinde birden parlamaya başladı. Tam olarak burada ne oluyor amına koyayım?!

"Cidden inanılmaz değil mi?!" Kendi enerjimi hissedebiliyorum. Laneti bozduğumda kendi sihrimi aktarmış olmalıyım

"Ne güzel işte artık hiçbir şekilde güneş sana zarar vermeyecek."

Bir süre kollarında ki parlamaya baktı. Çok geçmeden parlama gitmişti sanki ilk kez yok oluyormuş gibi kafasını kaldırdı.

"Bu nasıl olur?! Niye gi-"

Sam yarıda kestiği sözüyle yüzüme boş boş bakmaya başladı. Gerçekten burada neler olduğunu anlayamıyorum.

"Yüzümde bir şey mi var?" Konuşmadı, kafasını evet anlamında salladığında yüzüme dokundum.

"Ne? Ne var ki?"

"Gözlerin.." Eliyle işaret ettiği sırada terasın kapısı açıldı. Döndüğümde göz göze geldiğim kişi Hyunjin oldu.

Şaşırmış bir şekilde bakıyordu. Cidden ne oluyor herkese? Tuhaflık ben de mi?

"Felix?"

Hyunjin'e doğru adım attığım sırada başıma giren şiddetli ağrı sonucu elimle kafamı tuttum. Siktir kafam parçalanıyor gibi.

"Felix! İyi misin?" Hyunjin hızla gelmiş beni kucağına almıştı. Gözlerimi araladığımda onukilerden kendi yansımamı görebiliyordum.

Gözlerim güneş kadar parlak ve göz alıcı gözüküyordu. Normalde mavi değil miydi? Hayır siyah mıydı?

Sanırım halüsinasyon görüyorum..

___

"Hyunjin kendini suçlamayı kes. Uyandığında yanında olmaman senin suçun değil. Ayrıca Sam nasıl bu kadar rahat olabilirsin?! Seni kurtarayım diye kaç gündür uyuyan çocuğu peşinden gelmesine nasıl zorlarsın?"

"Ö..özür dilerim ben düşünemedim."

Jisung'un yüksek sesle bağırışı, Sam'in özür dileyişlerini işitiyordum.

Kaç gündür uyuyan derken?

Gerçekten uzun bir süre uyuduğumu hissederken zaten öyle miydi?

Kafamı yataktan kaldırdığımda tüm gözler bana döndü. Anılarımın bazılarını hatırlamakta güçlük çekiyordum. Bu gölge diyarında ki kadının bahsettiği şeydi.

"Burada neler olduğunu derhal açıklayın!" Tek yaptığım bağırmak olmuştu. Uyandığımdan beri herkes bi garip davranıyor kimse neler olup bittiğini söylemiyordu sinirlenmiştim.

"Felix sakin ol açıklayacağız." Yatağa oturduğumda Minho bana her şeyi anlatmıştı. Laneti bozduğum sırada gücümü çok harcadığım için bayılmış, uzun süre uyanmamıştım. Demek bu yüzden herkes garip davrandı.

Uyanmama şaşırıyorlardı.

Her şeye son verebilmek için tek yapmam kitabı yok etmek. Eğer kitap Lee Kraliyetindeyse gidip almam gerekecek. Kolyeyi de bulmuşken daha fazla zaman kaybetmeye gerek yok.

"Hyunjin seninle evlenirsem beni koruyacağına söz veriyor musun?"

"Her zaman."

"Pekâlâ evlenelim o halde."

_____

Felix 40 bölüm oldu hiç acele etmeseydin....

bölüm çok daha erken gelecekti fakat çok az okunma vardı daha yeni atıyorum.

Bu arada az çok tahmin etmişsinizdir. Felix'in göz rengi gücü ne kadar artarsa o şekilde değişiyor.

Muddy ¥ Water || HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin