|17|

438 71 16
                                    

Uzun ve güzel geçen bir haftanın sonunda artık gerçek anlamda hayatımın güzel gittiğini ve gideceğini düşünüyordum çünkü ben, kral Kim Taehyung ile evlenecektim. Ülkede çıkabilecek her türlü kargaşaya rağmen benimle evlenmek, beraber olmak istemişti kral. İçim içime sığmıyor gibiydi bazen. Şimdi sarayda olan çoğu asker hiç durmadan hazırlık yapıyor, göz kamaştırıcı olan sarayı daha da  güzelleştiriyorlardı. Arkamda hissettiğim bedenle gözlerimi yummuş, derin bir nefes alıp bana ulaşan kokuyu içime çekmiştim. Ellerini bana sarıp boynuma dudaklarını bastırdığında ona dönmüş, gülümsemiştim. "Beğendin mi?"
Gülümsemem daha çok büyürken başımı sallamakla yetindim. "Eşim oluyorsun Jungkook."

İçim kıpır kıpır olurken iki elimi kollarına atmıştım. "Kocam mı oluyorsunuz Kralım?"
Bacaklarımdan destek alıp beni kucağına çektiğinde omuzuna vurmuştum. "Görecekler şimdi indirin beni."
"Burası benim sarayım ve sende benimsin, görebilirler."
Kaşlarımı çatıp hafif sırıtmış, konuşmuştum.
"Daha sizin olmadım kralım, şimdi lütfen indirin beni, işlerim var."
Dudaklarını büzdüğünü gördüğümde kahkaha atmıştım. Onu ilk defa dudak büzerken görüyordum ve çok tatlıydı.
Aralık olan kapıdan gelen sesle irkilip oraya çevirmiştik bakışlarımızı.
Bogum kahkahalarla yerde kıvranıyor, bir şeyler söylemeye çalışıyordu.
Kral tam bağıracakken dudaklarına dudaklarımı bastırmış, böylece onu 2, 3 dakika susturmuştum. Kucağından inip Bogum'un yanına yürümüş, yanına eğilip iyi olup olmadığını sormuştum.
"K-kral d-dudak!" Deyip kahkaha atmaya devam ediyordu. Büyük ihtimalle kralın dudak büzdüğünü görmüştü ve bu küçük aklına fazla komik gelmişti.
Kolundan tutup ayağa kaldırmış kafasına geçirmiştim bir tane. "Yaa Jungkook! Ama çok komik değil miydi?"
"Başlayacağım dudağına da sana da! Sinir edeceksin yine adamı!"
Yine gülmeye başladığında sırtından ittirmiş, odadan uzaklaşmasını istemiştim. Geri odaya girdiğimde kralın aynı yerde olduğunu görmüş, yanına yürümüştüm.
"Ne güzel susturdun sen eşini öyle."
"Daha değil!"
"Gece için-"
"Kralım!"
Gözleriyle kucağını işaret ettiğinde onun bu çapkın hallerine gülmüş, kolundan tutup aynaya yönlendirmiştim bedenini.
"Kralım! Baksanıza! Çok güzel gözüküyoruz."
Bir elini belime yerleştirip aynaya bakmıştı uzun uzun. Görüntümüzü beğenmiş olacak ki gözlerini kısıp hafif gülümsedi hemen. 

Biraz odada oyalanıp bahçeye inmiş, Gece'yi süslemiştik. Beyaz, şirin ve küçük bir kıyafet dikmişlerdi ona. Rahatsız olur diye çok olumlu bakmamıştım fakat hareketlerinden hoşuna gittiği belliydi. Başına yine beyaz olan bir kurdele koymuşlardı ayrı olarak. Krala göstermiştim Gece'yi fakat çok ilgisini çekmemişti. Kediyi kıskandığından şüphe ediyordum.

Sarayın etrafında sayılamayacak kadar çok asker vardı. Bu kadar çok asker gerekli miydi emin değildim.

Bir hizmetlinin elinde olan tepside gördüğüm portakal suyuyla gözlerimi iri iri açmış, yanına koşmuştum. "Alabilir miyim?", bana gülümsediğinde tepsilerden iki bardak portakal suyu almış, bahçe için seçtiğimiz koltuklarda oturan krala ilerlemiştim. "Portakal suyu getirdim bize!"

Bana bir iki saniye dönüp tepkisizce işine devam ettiğinde kaşlarımı çatmıştım.
"Kralım, duymadınız mı?"
"Duydum."
"Ne oldu?"
"Gelsene bi sen."
Ayağa kalkıp elimden tuttuğunda ufakta olsa korkmuştum. Şimdiye kadar ters giden bişey olmamıştı. Neden böyle davranmıştı?

Beni mutfağa getirdiği gibi ona dönmüş çatık kaşlarımla ona bakmıştım.
Belimden tutup bedenimi tezgaha oturttuğunda ellerim omuzlarını bulmuştu.

"Etrafta öyle tatlı tatlı gezeceksen benim daha çok işim var seninle Jungkook."

Hafif gülümsemiş, teşekkür eder gibi yanağını öpmüştüm.

You Are My KingDonde viven las historias. Descúbrelo ahora