Dün yediğin hurmalar

616 61 123
                                    

Ay hellööö babuşlar.

Yeni bir bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın. Bir de bir hafta ara vereceğimi söylemem lazım arkadaşlar. Çünkü önemli bir işimi halletmem lazım. Onunla meşgul olacağımdan yeni bölümü yazamayabilirim. Neyse uzatmadan hayde bölüme.

Bölüm şarkısı= Diz dize- Deniz Toprak

Resmi olarak teğmen Ali ya da acaba üsteğmen mi demeliyim?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Resmi olarak teğmen Ali ya da acaba üsteğmen mi demeliyim?

Hatay/Hassa 2007


Yağmurun yaz ayında hiç bu kadar kuvvetle yağdığını düşünmezdim. Zaten hayatımda ilk defa yaz mevsiminde bu havaya şahit oluşumdu. Ne ondan önce ne de ondan sonra yazlarım hep parlak geçmişti.

Güneş olabildiğince parlar ve gözlerimi kamaştırırdı. Zaman zaman nemden kaynaklı yoğun ve bunaltıcı olan hava insanı boğardı. O yüzden yağmurun yağmasına ve nemi bastırıp az da olsa bizi serinletmesine şükretmek gerekti. Ama bir cenazedeyken tek şükredebildiğim tabuttaki kişinin ben olmadığımdı.

Minik ellerim annemin bulaşık yıkamaktan nasır tutmuş pürüzlü ellerinin içinde kaybolmuştu. Abimin sürekli ona ellerine krem sürmesini dediğini hatırlıyorum ama evde bakacağı dört çocuğu ve bir de kocası varken annemin kendisine ayıracak vakti yoktu. O, kefene sarılmış bedenin tabuttan çıkarılışını izlerken diğer elimle onun kurumuş ellerini okşadım.

Eşarbından dolayı saçı kapalıydı ama aşağıya tutam tutam saçılmış uzun saçları beline geliyordu. Hüzünlü gözlerini önümüzdeki hoşnut olmayan manzaradan ayırıp bana baktı. Onun elinin üzerine öperken bana gülümsediğinde pınarlarından yaşlar damlıyordu. Sanki gülümsemek onun için bir eziyetti oysaki annemin gülümsemesi çok güzeldi.

Gözleri bende bir süre daha oyalandıktan sonra tekrar bakışlarını önüne döndürdü. Ben de elini okşamayı bırakıp iki elimi de önümde kavuşturdum. Teyzem öbür taraftaydı ve ıslanmamızı önlemek için şemsiyeyi tutuyordu.

7 yaşındaydım ve bazı şeyleri anlamak için fazla küçüktüm. Mesela ölüm gibi. Bu zamana kadar annem yanımda ölmek kelimesini dahi anmamıştı. Şimdi ise bir cenazede en sevdiğim insanlardan birisinin gömülmesini izliyordum. Beni buraya getirmek istememişlerdi. Evde kalmamı ve Ali ile oyun oynamamı söylemişlerdi ama o kadar çok ağlamıştım ki sanırım sinir krizi geçirdiğimi düşünüp yanlarında gelmeme izin vermişlerdi.

Üzerimde siyah elbisem vardı. Kemeri beyazdı ve ara ara mavi fırfırları vardı. Bir kere dolaşmak için İslahiye'ye gittiğimizde Canmar'dan aldığımız mavi, yıldız süslü topuklu ayakkabımla giyerdim. Annem bu yaşta topuklu giymemin yanlış olduğunu söylerdi. Çocuklar çocuk gibi giyinmeli ama o kadar özenmiştim ki kıyamayıp almıştı.

Aşık Ruhlar CemiyetiWhere stories live. Discover now