The Apollon

786 90 119
                                    


Ay hellöö babuşlar

Yeni bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Hayde yeni bölüme. Yıldıza basıp oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın please.

Bölüm şarkısı- Emir Can İğrek Bir Gönül Davası

Bölüm şarkısı- Emir Can İğrek Bir Gönül Davası

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Barış The Apollon

“Psikolojik sorunların olduğu kısma katılıyorum. Ama asla senin normal ve sıradan olduğunu düşünmüyorum. Sende bundan daha fazlası var. Beni sana çeken türde bir şey.”

Ne? Ne demekti bu? Sessizce mırıldanmıştı ama yıllarca kardeşlerimin neler yaptığını dinlediğim için kulaklarım yarasalardan daha iyi duyardı ve bunu da duymuştum. Zeynep beni kapıdan geçirirken o da eski yerine yani boruların yanına döndü.

Beni tanıyacağı kadar uzun süredir tanışmadığımıza emindim. Tanıdık geldiğini kendi ağzımla söylemiştim ama bir kere bile öncesinde tanıştığımız bir anı aklıma gelmemişti. Ve eğer tanışmışsak bile ben hatırlayana kadar yabancıydık. Onun bana çekildiğine de düşünmüyordum ayrıca. Soğuk yapıyordu ve ağzından zorla laf alabilmiştim. Benden hoşlanmadığını da bana olan kindar bakışlarından rahatlıkla çıkarmıştım. O zaman niye böyle bir söz söylemişti ki?

Acaba bana ilk görüşte aşık mı olmuştu? Yani muhtemel. Ne kadar çekici olduğumu inkar edemem. Özellikle kızıl saçlarım. Kendimi Hürrem Sultan gibi hissetmemi sağlıyordu. Ve saçlarımla uyumlu kahve rengi badem gözlerim. Normalde kahverengi gözler adı üstünde kahveyi andırır. Çorba benzetmesi yapanı dahi görmüştüm. Ama benim kahvelerim bademdi. Ben badem gözlüydüm. Babama küçükken beni öyle çağırırdı. Hatta telefonunda bile böyle kayıtlıydım. Ağabeylerimin ve Ali denen insanımsı sadece isimleri ve ailedeki konumlarıyla kayıtlıyken ben bunu ayrıcalık olarak görüyorum. Misal Rıza abim aradığında Rıza Ayaz (akraba) yazıyordu. Aynı durum ben hariç ailedeki herkes için geçerliydi. Annem için bile. Elif Ayaz (akraba).   

Gerçi burada itiraf etmem gerekiyor ki ismimi ben değiştirmiştim. Bir baba kendi evladını böyle kaydeder mi ya? Ben de küçükken onun beni çağırdığı şekilde kaydetmiştim rehberine. Ben babasının badem gözlü kızıydım. Kocaman gözleriyle tanımadığı insanlara dahi tatlı tatlı bakan o kızdım ve çocukluğumdan beri değişmemiştim.

Bence bu sebeple beni beğendiğini düşünüyorum Peyami’nin. Görünüşüm için beni sevme demişti ama asıl ol beni görünüşüm için beğenmişti. Yoksa son söylediği sözlere bir kılıf bir kılıf bulamıyordum. Bunu ona söylettiren şey neydi? Ama aklıma daha farklı bir soru daha gelmişti. Minareyi çalmak kılıfı bulmaktan daha zordur derler. Yani asıl önemli olan benim bu sözler hakkındaki merakım değildi. Bu sözlere uydurduğum kılıflar değildi. Asıl önemli olan onun minareyi çalmasıydı. O neden minareyi çalmıştı? Beni tanıyordu. Ya da tanımıyor muydu?

Aşık Ruhlar CemiyetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin