güzel günümüz

1.4K 90 34
                                    

Hasret açtığı telefon da ne kadar ağlayan sesini saklamaya çalışsa da Welat anlamıştı.

iki gözünün çiçeği ağlıyordu. onun titreyen sesini duyunca kalbinin acıdığını hissetti. Daha dün akşam konuştuklarında telefonu neşe ile kapatmışlardı. Bir günde ne olmuş olabilirdi ki sevdiceği böyle içini çeke çeke ağlıyordu.

Welat için güzel başlayan gün Hasret için ise hiç öyle olmamıştı. Hasret sabah mutfağa girmesi ile kolundan tutulup çekiştirilmesi bir oldu. kızı çekiştirerek mutfak tezgahına dayayan üvey annesi Havvaana  "uğursuz ananın başını yedin sıra bana geldi dimi, babanı doldurup üstüme saldın ama ben sana bunun hesabını sormaz mıyım" diyerek öfke kusan bir ses tonu ile konuştu.. Hasret her zaman alışık olduğu bu durumlarda kendini savunmasına savunurdu ama, onun ilk kelimesi uğursuz ve annenin başını yedin olunca duydukları Hasret'in kalbini paramparça etmişti. bu acı ile de ona tepki verememiş onun söylediği bu kırıcı kelimeleri sessizce dinlemişti.  Zeliha mutfakta olanları yukarda ki yatak odalarında çarşaf değiştirdiği için duymamıştı. işi bitip aşağıya indiğin de mutfaktan gelen sesleri duyması ile de hızlıca oraya koşması bir oldu. girdiği mutfakta Havvaanan'ın Hasret'i  bir köşeye sıkıştırdığını görünce hemen Hasret'in önüne geçti. Havvaana'ya öfkeli gözleri ile bakarak işaret parmağını sallamaya başladı. "Çekil git Havvaana şu kıza ettiğin zulüm yeter artık, Agah ağayı çağırtma bana" diyerek analığı tehdit edince  bu sefer de Havvaana,  Zeliha'ya bakarak "sen koru bunu gün gelir senin de sonun olur bu uğursuz" dedi. onun yılan dillerinden dökülenleri duydukça Hasret'in ağlaması da iyice artıyordu. Zeliha arkasın da masum kızın ağlayışını duydukça Havvaan'ya iyice sinirlendi. onu kolundan tutup zorla mutfaktan dışarıya çıkardı.  sonra geri mutfağa dönüp Hasret'e sıkıca sarıldı." ağlama gül yüzlüm sen ne bakıyorsun o yılanın sözlerine, asıl uğursuz kendisi bilmez misin" diyerek onu teselli etmeye çalıştı. ama onun teselli cümleleri hiç bir işe yaramamış Hasret "ben uğursuzum Zeliha" diyerek ağlamaya devam etmişti. annesinin kendisi doğmasa ölmezdi düşüncesini çocukluğundan bu yana içinde hep acı olarak kalan Hasret, bu cümleyi ne zaman duysa ağlama krizlerine giriyordu. yine krize girdiğini anlayan Zeliha onu mutfaktan çıkarıp odasına götürdü. girdikleri oda da Hasret yatağına uzanmış hala ağlamaya devam ederken Zeliha ise onu sakinleştirmek için bileklerini kolonya ile ovuyordu. 

Hasret yastığının altından gelen telefon sesi ile uzandığı yatağından doğrularak çalan telefona uzandı. arama ekranında Savaşçı yazısı ile hızlıca gözyaşlarını koluna silerek, "Zeliha Welat arıyor ne yapacağım ben şimdi, açarsam ağladığımı anlar, açmazsam da merak eder buraya gelir" diyerek panikle konuştu. Zeliha yarım saattir ağlamasın diye uğraştığı kızın bir Welat ismini görmesi ile ağlayışının durmasına azıcık sinirlense de, "doğru diyon, aç sen şu telefonu çabuk valla  açmazsan gündüz bile dinlemez, o deli yine camlardan çıkar gelir dedi."  az önce hüngür hüngür ağlayan Hasret Zeliha'nın bu sözlerine gülümsedi.  Zeliha'nın haklı olduğunu oda çok iyi biliyordu çünkü, Welat kendisini merak ederse artık Agah ağadan bile çekinmez kapıya dayanırdı.. en iyisi açmak diye karar verdi..

Hasret ağlamaklı sesini saklamaya çalışarak telefonu açtı ve alo dedi. Ama Welat onun sesinin kırıklığından hemen ağladığını anlamıştı.. Ne oldu diye telaşla sordu. Hasret onun kendisinin ağladığını anlayınca ise. Hemen bir bahane düşündü. mutfakta olanı biteni ona asla anlatamazdı. O bahane düşünürken Welat tekrar "ne oldu neden ağlıyorsun" diye sorunca da,  Aklıma ilk gelen fikir ile, "Yok bir şey, ne ağlaması? nereden çıkardın bunu, Ben sadece mutfakta soğan doğruyordum" dedi.  Welat bu yalana hemen inandı çünkü annesini de soğan doğrar iken kaç defa ağladığını görmüş annesini ağlattığı için de elindeki soğanları hep almıştı. mutfaktaki çalışanlara da sıkıca tembih etmiş annesinin soğan doğramasına izin vermemelerini istemişti.   sevdiğinin de bir soğan yüzünden ağlamasına kıyamayarak "doğrama soğan falan soğansız yiyiversinler ne yiyeceklerse hem sen neden uğraşıyorsun ki o tür işlerle başkaları yapsın" diyerek Hasret'e cevap verdi.  Hasret onun bu tepkilerine daha çok gülümsedi ve Welat'a "bizim evimizde sizin ki gibi bir çok çalışan yok ağam, kendi işimizi kendimiz yapıyoruz" dedi. Welat telefonda ki sevdiğinin ağlayan sesinin gülümsediğini duyunca ise biraz sakinleşti, "istersen yardımcı birilerini yollayayım diye" sordu. Hasret de ona hemen "yok babama bu durumu nasıl açıklarız. hem zaten işim de bitmişti" diyerek bu konuyu kapatmak istedi. sonrasında konuyu değiştirmek için de "neden aramıştın kötü bir durum yok dimi" diye sordu.  Welat da ona "yok toplantı çok güzel geçti onu söylemek için aramıştım" dedi. sesi azıcık düzelen sevdiğinin neşesi iyice yerine gelsin diye de cümlesinin sonuna 

Adın benim kaderimDonde viven las historias. Descúbrelo ahora