8.BÖLÜM:ÇIĞLIĞIN FISILTISI

246 178 12
                                    

MEDYA;
HEMSAYE:FISILTI

   Kendimi bildim bileli hayat ile savaş içerisindeyim,ne yaparsam yapayım kendimi hayata kabullendiremedim,bana hep fazlalıkmışım gibi davrandı.Daha küçücük bir çocukken tüm gerçekler yüzüme sert bir tokat gibi indi ama ne olursa olsun o minicik halimle çabaladım.İlk başta karşıma engel olarak ailem çıktı'sıradan kişiler ile arkadaş olamazsın' diyerek,ama şunu hiçbir zaman anlamak istemediler,kimse sıradan değildir ,hele ki insanları sınıflandırmak bizim haddimize hiç değildir.

   Ailemde oluşan bu algı yüzünden hayattan koptum ,kendimi yalnızlığa hapis ettim,bir nevi dünya'dan da koptum.Ailem yüzünden hayata boyun eğmem yetmezmiş gibi,benden daha fazlasını istedi,onun önünde diz çökmemi.Başardı da ailemi,tek varlığımı elimden aldığında onun önünde diz çöktüm.Ben Elisa Demir,hayatın fazlalığı,yalnızlığa mahkum olan Elisa.

   Gece kabuslar ile boğuşmaktan bir türlü uyuyamamıştım,gündüz iç sesim peşimi bırakmıyordu gecede kabuslarım.Komodinin üzerinden telefonumu alıp baktığımda sabahın yedi'si olduğunu gördüm,yataktan ses çıkarmamaya çalışarak kalktım ve pencereme ilerledim,gördüğüm manzara ile içimde bir heyecan belirdi.

   Dışarıda yağmur yağıyordu,ben diğer insanlar gibi yağmurdan korkmazdım aksine çok severdim,bir anlık karar ile odamdan çıkıp askılıkta kimin olduğunu bilmediğim yağmurluğu üzerime geçirdim,anahtarları da aldıktan sonra evden çıktım.

   Herkes yağmur yağdığında evlerine sığınırken ben ona sığınırdım,o oluşan sessizlik her şeye bedeldir benim için,doğa sadece kendisi ile baş başa kalır duyduğumuz tek ses su damlalarının ve ağaç yapraklarının o huzurlu sesi olur.

   Şimdiye kadar inandığım tek doğrum, suyun bu dünyada ki her şeyden daha saf olduğudur.Tanrı sanki onları bizim için yaratmış,yaptığımız her türlü kötülükten arınalım diye.Peki ya sen sevgili dostum,yağmurdan saklanmak yerine,yağmura sığınmaya ne dersin?

   Yağmur daha da fazla şiddetini arttırmıştı ama umursamadım yürüyebildiğim kadar yürüdüm,aklımda oluşan tüm düşüncelerin bu saf suya karışıp akıp gitmesini diledim,artık hem yürüyor hemde ağlıyordum,yüzüme çarpan yağmur damlalarının arasında gözyaşlarım kaybolup gidiyordu. O an içim bağırma isteği ile doldu,başımı gökyüzüne çevirip"neden ben değil de onlar,neden? "dedim bağırarak,hiçbir cevap alamayacağım bile bile sordum bu soruyu.

   "Özür dilerim anne,baba ,beni affedin olur mu? "demek istedim bu sefer de ama olmadı "ne olur geri dönün ben çok yalnızım ve sizi çok fazla özledim"diye devam etmek istedim gene olmadı,onca yaşanmışlığın üzerine ne kadar haykırırsam haykırayım,ne kadar özür dilersem dileyim bir anlamı olmazdı,beni ne annem duyabilirdi,nede babam sadece ve sadece hayatımda olmayan tanımadığım insanlar duyardı,onlara da sesim fısıltı olarak ulaşırdı.

   Yağmurun kesileceğini anladığım da gözyaşlarımı silip geldiğim yola dönerek yürümeye başladım.

   Yarım saat sonra eve geldiğimde,herkesin uyanmış olduğunu gördüm,Çiçek abla koşarak"kızım ne bu hal""dedi endişeli bir sesle"sabah erken kalkınca biraz yürüyeyim diye çıkmıştım"dedim ıslanmış olmamı umursamayarak.

    "Sıçana dönmüşsün kız" diyen Anıl'a döndüğümde omuzumu silktim,gözlerim Atlas'a kaydığında gülerek beni izlediğini gördüm "bakıyorum da pek bir keyiflisin,ıslanmış olmam hoşuna gitti galiba"demem ile gülüşü daha da fazla büyüdü.

   "Yürümeye çıktığına emin misin,buradan bakınca yüzüp gelmiş gibi duruyorsun da"dedi keyifle,bakışlarımı üzerime çevirdiğimde birazcık,minicik haklı olduğunu gördüm,üzerimden şıpır şıpır sular damlıyordu çünkü.

KADER OYUNU Where stories live. Discover now