13.BÖLÜM

62 12 2
                                    

İyi okumalarr...

Yola çıktık. Hedef Bayköy köyü...

~Yasemin'den~
Evet, istediğimi başarmıştım.

Uyuma numarası yapmıştım. Doktor da odadan çıkmıştı. Tek kaldığıma göre telefon çalışıyormu diye kontrol edebilirdim.

Hemen sakladığım yerden telefonu çıkardım.

Çalışıyordu.

Salak adam. Neyse bu salaklığı benim işime yaradı.

Hemen Süleyman Komutanın numarasını tuşladım ve aradım. Birkaç çalışta telefon açıldı. "Alo komutanım."

"Yasemin?"

"Benim komutanım."

"İyi misin?"

"Yaralıyım ama iyiyim komutanım. Çok vaktim yok. Size haber vermek için aradım. Cahit yaşıyor-"

"Hepsini biliyoruz Yasemin. Senin yerini de tespit ettik. Tim geliyor. Alacağız seni oradan. Kendine dikkat et."

"Emredersiniz Komutanım. Şimdi kapatmam lazım." Dedim ve aramayı kapattım.

Biliyordum. Biz arkamızda adam bırakmayız demiştim.

Madem bu itlerin arasındayım bir şeyler öğrenebilirim.

Hemen telefonu tekrardan yastığın içine sakladım ve oturduğum yerde biraz daha dikleştim.

Üzerimde hâlâ kafeye giderken giydiğim giysiler vardı. Saçımla iyice berbat hale gelmişti. Gerçi kendi durumumda şu an pek iç açıcı değildi.

Eteğimin altına sakladığım bıçak hâlâ duruyordu. Kendimi zorlarsam buradan kurtulabilirdim bence. Böylelikle time de yardımcı olurdum.

İçeride bir cam vardı. Önce kalkıp camı açmayı denedim. Cam açıktı ama demirlikler vardı. Buradan kaçamazdım ama kapıdan çıkabilirdim. İçeride kaç tane adam vardı bilmiyordum.

"Ahh midem." Diye içeriye doğru bağırdım. Midemin bulandığını o yüzden lavaboya götürmelerini söyleyecektim böylelikle içeri de kaç tane adam olduğunu bakabilirdim.

Eski, yağlanmamış kapı gıcırdayarak açıldı ve Cahit'in olduğunu tahmin ettiğim adamlarından biri yanıma geldi.

"Ne var? Ne bağırıyorsun?" Dedi. Adamın üstünde eski kıyafetler vardı. Yüzünde gözüne kadar gelen bir örtü vardı. Yüzü gözükmüyordu.

"Midem çok bulanıyor, kusacağım galiba. Beni lavaboya götür." Dedim midemi tutarak. Adam önce elimin olduğu yere baktı sonra cropumun açıkta bıraktığı vücuduma baktı. Midem bulanmıyordu ama artık bu görüntü karşısında bulamaya başladı.

"Kalk yürü, hızlı ol. Sadece 5 dakikan var. Yanlış bir şey yaptığında ölürsün. Sana yazık olmasını istemem" deyip pis pis sırıttı.

"Kes! Lavaboya götür artık yoksa buraya kusacağım." Dedim yüksek bir sesle. Dediğim ile sırıtışı soldu itin ve ilerlemeye başladık.

Etrafta başka adam var mı diye göz gezdiriyordum. Ve tabii ki de vardı. Ama sayıları sandığımdan azdı.

Halledebilirdim. Ama bu yaralarla kaçabileceğimizi sanmıyorum. Dikişlerim daha yeni tekrardan patlatabilirdim. O yüzden riske atmamak daha iyi olur.

Tuvalete girdiğimde hemen etrafa göz gezdirdim. Diğer odalar gibi burası da bayağı bir eskiydi. Her tarafta örümcek ağı ve örümcekler vardı. Kafamı lavaboya döndürdüğümde kırık bir ayna karşılamıştı beni.

~HUDUT KARTALLARI~Where stories live. Discover now