17.BÖLÜM

38 11 2
                                    

İyi okumalarr...

Süleyman komutan, Umay'a bir baş işareti yaptı ve Umay konuşmaya başladı. "Komutanım. Patlama olmadan önce timden istihbarat alıyorduk. Konuşma sırasında patlama sesi geldi. Ondan sonra da daha time ulaşamıyoruz. Telsizleri kapalı. Patlamanın olduğu bölgeye ekipler gönderdik ama sonuç alamayınca ekipler geri geldi. Şu an bir şeye ulaştık. Yarım saat sonra o bölgeye tekrardan bir ekip gönderilecek ve tekrardan o bölge kontrol edilecek."

Umay'daki bakışlarımı hemen Süleyman komutana çevirdim ve "komutanım izin verin o ekiple birlikte ben de gideyim."

Süleyman komutan bana baktı ve elini çenesine atıp sıvazladı. Biraz düşündükten sonra "Tamam ama çok dikkatli olmanı istiyorum Yasemin." Dedi.

"Emredersiniz komutanım."

Hemen hazırlamak için operasyon odasından çıktım ve ekipman odasına gidio hazırlanmaya başladım.

Üniformamın üstüne can yeleğimi giydim. Ardından üstüne yedek şarjörleri ve el bombalarını taktım.

Sağ bacağıma taktığım silah kılıfına da hemen tabancamı yerleştirip kasatura mı da kemerime yerleştirdim.

Dizliklerimi, dirsekliklerimi ve eldiveni de taktıktan sonra boynuma taktığım boyunluğumu burnumun üzerine kadar çekip kaskımı ve gözlüğümü taktım.

Son olarak küçük askeri bel çantama ilk yardım malzemelerini koyup silahımı da alıp ekipman odasından çıktım ve bahçeye indim.

Gerekli izinler çıkartıldıktan sonra gelen ekip ile birlikte bölgeye gitmeye başladık.

***

Saat sabah 9,10 civarıydı ekip ile birlikte bölgeye varmış, arama/tarama faaliyeti gerçekleştiriyorduk.

Umay'ın dediğine göre İHA'dan alınan görüntülerde patlamadan kısa bir süre sonra bölgede bir hareketlilik olmuş ve o andan sonra da bölgedeki hareketlilik kesilmiş.

Yani bu da demek oluyor ki %70 ihtimalle tim oradan kurtulmuş ve yaşıyor. Diğer ihtimali düşünmek bile istemiyorum.

Bölgeye ben dahil 10 kişilik bir ekiple geldik.

İkişerli gruplara ayrılarak arama/tarama yapıyorduk.

Duyduğumuz sesle, birlikte ilerledim Ahmet ile olduğumuz yerde durduk.

Ahmet'e olduğu yerde kalmasını işaret ederek sağ taraftan gelen sese doğru ilerledim ve dinlemeye başladım. Bir adam, bir kadın ve bir kız çocuğu vardı.

Kadın "ne yapacağız?" Diyordu panikle.

Adam "bilmiyorum. Ama teröristlere yakalanmamamız lazım. Yakalandığımız zaman biteriz."

Çocuk kadının bacağına daha da sarılarak "anne çok korkuyorum." Dedi.

Bunlar köylülerdi. Teröristlerin elinden kaçmayı başarmışlar demek ki.

Ahmet'e elimle gel işareti yaptım ve silahımız arkamıza alarak gördüğüm aileye doğru ilerledik.

Adam bizi görmesiyle hemen kadın ve çocuğu arkasını alıp "ne olur bize zarar vermeyin." Dedi.

"Biz Türk askeriyiz. Amacımız size zarar vermek değil, yardım etmek." Dedim hemen.

Çocuk korkan gözlerle babasının arkasından bakmaya devam ederken kadın bir adım öne çıkarak "gerçekten mi?" Dedi.

Üniformamın cebinden Türk bayrağımı çıkartıp aileye doğru gösterdim ve tekrardan yerine koyup "gerçekten" dedim.

Adam "Bizim olduğumuz köye saldırı olacağı haberini aldık. Askerler vardı korumak için ama hainler tuzak kurmuş. Füze attılar askerlere doğru. Biz korktuğumuz için kaçmak zorunda kaldık. Biz kaçarken bazı askerler yerde yaralı şekilde yatıyordu. Dumandan zaten çok bir şey göremedik ve kaçtık. 3 gündür de böyle ormandayız. Kaçış yolu bulamıyoruz başka."

~HUDUT KARTALLARI~Where stories live. Discover now