11.

54 10 74
                                    

Son malzememi de kutuya koyduktan sonra kutunun kapağını kapatıp koli bandı ile yapıştırdım ve taşıması için kutuyu Chris'e verdim. "Kafam kadar kaslı kollarınla bunu arabaya götür bakalım."

Chris bu dediğimle sırıttı. Kesinlikle kendisiyle gurur duyuyordu, kutuyu kaldırıp götürdü. Evin içinde yalnız kaldığımda oturduğum yerden kalkıp pencerenin yanına gelip pencereyi açtım ve dışarıya baktım. Eylül ayının sonlarındaydık havalar yavaştan soğumaya başlamıştı ama kırmızı elbiselerimi giymekten hâlâ vazgeçmemiştim. Kırmızı benim için vazgeçilmezdi, çok yakıştırırdım kendime. Mahalleye göz gezdirdiğimde Jill ile Carlos ortalıkta gözükmüyordu, Chris apartmandan yeni çıkmıştı kutuyu tek koluyla tutmuş kendince hava atıyordu. Claire ve Leon arabanın yanında hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. İstemsizce kaşlarım çatılırken Claire'ı inceledim. Oldukça güzel bir kadındı, güzel bir yüzü ve güzel bir fiziği vardı. Aşık olunacak bir kadındı. İçim saçma sapan kıskançlıkla dolarken Leon bir anda kafasını çevirdi ve bulunduğum pencereye baktı. Adamda örümcek hisleri var sanki hemen izlendiğini hissetti.

Chris kutuyu arabaya yerleştirdikten sonra Leon'un yanına geldi ona bir kaç şey söyledikten sonra bana baktı. "Ne duruyorsun mal gibi orada. Gelsene aşağı işimiz bitti, gideceğiz." diye seslendi.

"Aşağı inmeye üşendim buradan atlasam da beni tutsanız ya"

"Biz seni tutana kadar sen aşağı yapışırsın geri zekâlı." diye bağırdı Chris.

Gözlerimi devirip pencereyi kapattım ardından evden çıkarak aşağı indim. "Eski evimle vedalaşıyordum ne acele ettiriyorsun beni ya" söylene söylene Chris'in yanından geçtim Leon'un yanına geçeceğim sırada Claire önüme geçti ve "abla biraz konuşabilir miyiz?" diye sordu.

Konuşalım bakalım ablasının gülü.

"Tamam, gel bakalım" Kendi arabama doğru ilerledim. Claire'da benim peşimden geldi. "Biz biraz gezintiye çıkıyoruz siz kutuları götürürsünüz." diğerlerine seslendim. Chris itiraz etmek istemişti ama Leon onu son anda durdurmuş gitmemize izin vermişlerdi.

Arabaya bindiğimizde arabayı çalıştırarak yola koyulduk. "Anlat bakalım ne konuşmak istiyorsun."

"O gün çatıda olanlar hakkında özür dilemek istiyorum. Sana dediklerim ve seni vurduğum için özür dilerim." gerçekten pişman görünüyordu.

"Ben bunları çoktan unuttum sende unut. Sıkıntı etmiyorum, gizli görevde olduğumu kimse bilmiyordu. Sana benim bir hain olduğum söylendi ve sende ona göre hareket ettin, doğruyu söylemem gerekirse de mantıklı bir hareket yaptın. O gün çatıda silah çekmeyecektim ama silah çekedebilirdim, sen bunu akıl ederek benden önce davrandın ve karşındakini etkisiz hâle getirmeye çalıştın. Ben olsam bende etkisiz hâle getirmeye çalışırdım, aferin." dedim gülümseyerek. Gözlerim yola odaklıydı ama Claire'ın rahatladığını çok açıkça fark edebilmiştim.

"Bana kızgın değilsin yani? Ya da benden intikamını almayacak mısın? Benimle ödeşeceğini söylemiştin." dedi. Kırmızı ışıklarda durduğumuzda ona baktım. "O dediğim rol icabıydı. Ekibimden kimseye zarar vermem ben merak etme. Zaten senden intikam almak isteseydim önceden yapardım ve bunu yapacak olsaydım da abin ben sana zarar vermeden çeker silahını beni vururdu. Onda bunu yapabilecek potansiyel var." dedim.

Yeşil ışık yandığını arkadakilerin kornalarını çalmasıyla fark etmiştim. Durmadan kornaya basıyorlardı "çattık arkadaş" gaza basıp ilerledim.

"Yok ya öyle bir şey yapmaz. Tamam hadi başkası olsa yapar da sen dostusun sonuçta."

Başımı iki yana salladım "öyle bir yapar ki feleğin şaşar. İlk başta abinle ben hiç anlaşamazdık hep kavga ederdik zamanla iyi geçinmeye başladık. Onun yapısını çok iyi bilirim acımaz bana."

BetrayalWhere stories live. Discover now