MUTLU ANLAR

42 2 46
                                    


İyi okumalarr...

Yazım hataları için özür dilerim.

...

O evden çıktıktan sonra Tom bizi Timur'un bize ayarladığı eve getirmişti. Daha kalabalık olduğumuz için ve Timur'un bizim küçük evi patlatacağımızı bildiğinden bize gerçekten fazlasıyla büyük bir ev ayarlamıştı. Salondan kendi odama çıkarken yoruluyorum.

Vahşet.
Dışardan bakanların bir kısmının kahraman, bir kısmının ise düşman olarak gördüğü 2 kız 5 erkek.

İçlerinde kendilerine özel bir samimiyet ve sevgi bulunduran 2 kız 5 erkek.

Dışarıdan bakıldığında gerçekten korkunç görünüyorlardı, buna katılıyorum ama asla öyle değillerdi. Bunun en büyük örneği, şuan beni yastıkla boğmaya çalışan Batu'nun ve onun saçlarını çeken Faruk olabilirdi.

Yastığın altında bir çığlık daha attığımda Batu yastığı bıraktı ve üzerimden kalktı. Çok bastırdığında bulanıklaşan gözlerimle gördüğüm Batu'nun Tom'u kovaladığı ve yerde yuvarlanan Faruk ve cam sürahiydi.

Dağılan saçlarım önüme düştüğünde ellerimle onları kabaca taradım ve ensemin üzerinde topladım. Kahkahalarımın arasında nefesimi düzene sokmaya çalışırken cebimde çalmayan telefonumla Faruk gözlerini bana çevirdi.

Telefonun ekranında kendimi gördüğümde günler sonra kendim olarak görmeyi özlediğimi fark ettim. Gözlerim arayan kişi kayıtlı değildi numaraya dikkatle baktığımda zihnimi biraz zorladım ardından son iki rakamından daha kaydetmediğim Araf olduğunu anladım.

Oturduğum yerden kalkıp odanın içindeki cama doğru ilerledim. Dirseklerimi camın mermerine dayayıp aramayı cevapladım. "Efendim?" dediğimde karşı taraftan rüzgar sesleri gelmeye başlamıştı.

"Alo?" Cevapsız.

"Araf?" dediğimde telefondan çakmağın çakılma sesini duydum.

"Araf girsin sana." Soğuk ve sinirli sesini duymak bile beni gülümsetmişti.

"Neden aradın?" Sorduğum soruyla derin bir iç çektiğini duydum.

Kafamı penecereden içeri geçirip boş olan odaya baktım. Televizyonluğun altındaki çakmağımla sigaramı alıp paketin içinden bir dal çıkarttım. Ucunu çakmakla aleve verdim. Bir kaç saniye sonra Araf'ın soğuk sesi tekrar bana ulaştı.

"Söndür o sigarayı." dedi. Hâlâ beni düşünmesine asla şaşırmıyordum. Ben Araf'a güveniyordum, fazlasıyla. Ben Araf'a o kadar güveniyordum ki ona çocukluğumu emanet etmiştim. Bu hayatta beni benden bile koruyabilen kişiydi. Araf'ın yeri gerçekten farklıydı.

"Sende içiyorsun." dediğimde karşı da kıkırdadığını duydum. "İçmiyorum, söndür."

"Çakmağın sesini duydum ama?"

"Çakmak sadece sigara için mi kullanılıyor?" Aptal kafam. İki parmağımın arasındaki sigarayı camdan aşağı attım ve elimi anlıma dayadım. "Attım." dedim.

"Nerdesin?" Sorduğu soruya önce sessizlik verdim. Ardından biraz düşündüm ve onun yalanı sevmediğini ve onu gerçekten fazlasıyla zaten sınadığımı fark ettim. Araf'ın gerçeklere artık hakkı vardı.

"İngiltere'deyim."

"Ne? Ciddi misin?" Heyecanlı sesi beni gülümsetmişti. "Hemen konum at." dedikten sonra telefonu yüzüme kapatmıştı. Öylece telefona bakarken mal gibi kalmıştım.

Gözler Yalan Söylemez.Where stories live. Discover now