Bölüm 6

57 9 9
                                    

Çok uzun zaman oldu ama müjde. Ben geldim. Uzun uzun dertlerimi anlatıp hiçbirinizi üzmek istemiyorum. Bir süre sonra bahane gibi geliyor ama değil. Neyse bir canlı yayı sözüm olsun. Bölümlerin arasını çok uzun tutmamaya çalışacağım. Aradaki farkı kapatalım. Şimdiden;

İyi okumalar dilerim...

Eylül'den anlatım...

Hayal kırıklığı;

Tenime işleyen güneşin kavruk sızısı ve bir o kadar da içimi rahatlatan bir enerji ile güne başladım.

Yatağımdan kalkıp günlük rutin işlerimi kısa sürede halledip üzerimi değiştirdim. Yatağın kenarına fırlattığım telefon ilişti gözüme.

Sıkıntı ile nefes alıp ellerimin arasına aldığım telefonun ekran kilidini açtım. Annem sayısız kere aramış. Babam ve Uğur. Ama tek bir kişinin mesajı yüzümde gülümsemeye sebep oldu.

Leyla;

'Anasını satayım eğlen ve buradakileri sakın düşünme. Ben onların hakkından geliyorum'.

Dudaklarımdan istemsiz bir kıkırdama döküldü. O öyle cadıydı ki, hakkından gelemeyeceği insan yoktu. Ee benim can yoldaşım dişli bir savcı olacaktı. Ve eminin ailesinin izinden gidecek, her zorluğun üstesinden de gelecekti.

Gözlerimi telefon ekranından çevirip aynaya yönelttim. Saçlarımı gelişine güzel bırakmıştım. Makyaj yapmamaya karar verdim. İnsan her hali ile güzeldi. Açıkçası içimden pekte bakım yapmak gelmiyordu.

Dün gece yaşadıklarımı düşünmeye başladım. İlk geldiğimdeki adam yok olmuş ve daha tevazulu biri belirmişti karşımda.

Boş yaptığımız espriler ve geleceğim için düşüncelerimi bıkmadan dinlemişti. Hemen karar vermek istemiyordum ama etkilenmedim de dersem yalan olurdu.

Yok, hemen karar vermeyecektim. Ayrıca bu adam halkın özellikle de genç kızların sevgilisiydi. Kendimi toparlayıp elimdeki telefonu tekrardan yatağa fırlatıp odadan dışarı attım kendimi. Eğer biraz daha düşünürsem kalbimi fena halde o Uzay efendiye kaptıracaktım.

Merdivenlerden aşağı hızla indiğimde salonda koşuşturan çalışanları gördüm. Kaşlarım çatılırken masaya konulan kahvaltılıklar midemi bulandırdı. Allah aşkına bu neyin gösterisiydi böyle?

"Kusura bakmayın ama misafir var sanırım, bu nasıl bir masa böyle?".

Dün bana yardımcı olan genç kız "günaydın, Uzay Beyin talimatı" dedi ve sustu. Arkamdan gelen adım seslerine yönelttim bakışlarımı.

Uzay ile göz göze geldiğimizde tebessüm ederek "günaydın" dedi. Bende aynı ifade ile ona karşılık verdim ve ekledim.

"Günaydın, günaydın da bu kadar kahvaltılık fazla değil mi?".

Bir anda gözleri karardı ve kaşları çatıldı.

"Sana bir şey beğendirmek oldukça zor sanırım".

Verdiği tepki karşısında afallamıştım. Amacım şımarıklık yapmak değildi ki. Sadece her şey çok fazla, aşırıydı. Yine de bir krize sebep olmamak için tebessüm ederek karşılık verdim.

"Yanlış anlaşıldım sanırım. Sadece daha az malzeme ile kahvaltı yapabiliriz. Günah, her şeyi tüketemeyeceğiz ve çöpe gidecek".

Uzay çarpık bir gülümseme ile yanımdan geçerken masaya baktı. İtici bir kıkırdama ile "gerçekten bunlar senin için fazla mı Eylül? Özel hayatında daha fazlası da vardır diye düşünüyorum" diyerek konuştu.

SAKINCALI KADERİN AŞKA TUTULMASIWhere stories live. Discover now