16 • love, trust, unrest

191 35 24
                                    

🌟

Jennie ile beraber onun evinde oturuyorduk. Televizyonun karşısında ki koltukta battaniye altında yerimizi almış, sıcak çaylarımızı yudumluyorduk. Film izleyip izlememek istemediğimi sormuş, bende gerek olmadığını söyleyince sohbete dalmıştık.

"Sence ne zaman teklif eder?" diye sorduğunda gülmeden edemedim. "Neyi teklif edecek ki? Zaten birbirinizi sevdiğinizi biliyorsunuz." Bu dediğimle bıkkın bir şekilde baktı bana. "Bu bir şey değiştirmez, beraber yol almaya karar vermedik henüz. O da hala teklif etmiyor. Yeterince belli edemiyor muyum acaba?" Kendi kendini sorgulamaya geçtiğinde kolundan dürttüm hafifçe.

"Bilemezsin. Belki hala doğru zamanı kolluyordur." dediğimde canını sıkmıştı bu dediğim ama yapacak bir şey yoktu. "Ya da belki bir şeyler hazırlıyordur. Bilemeyiz, üstüne çok düşünme." Dizini sıvazladığımda gülümseyip başıyla onayladı beni ve çayından içti.

Ona eşlik edip bende birkaç yudum aldığımda söyleyip söylememek arasında gidip geliyordum ancak başka bir şekilde duymasındansa benden duyması daha iyi olacaktı. Derin bir nefes alıp kendimi hazırladıktan sonra bir çırpıda söyledim. "Jihoon evime geldi."

Gözleri şaşkınlıkla irileşirken içtiği çay neredeyse öksürük krizine girmesine sebep olacaktı ama engel oldu. Bardağını sehpaya bırakıp hiddetle bana döndü. "Ne zaman?" Yalandan bir öksürükle bakışlarımı kaçırdım ve bende bardağımı sehpaya bırakıp gözlerimi o hariç her yerle buluşturdum.

"Chaeyoung! Ne zaman oldu bu neden haber vermedin!" Kolumdan tutup salladığında yüzümü buruşturmama engel olamadım, o hayvan herifin tuttuğu yerler hala ağrıyordu.

"İki hafta oldu." diye mırıldandım yüzüne bakmadan. Bir süre sessizlik oluştu, eli kolumu bıraktığında derin nefes alma sesini duymuştum. "Neden söylemedin? Sakın sorun çıkarmak istemedim laflarına girme Chaeyoung. Neden söylemedin." Kızgın çıkıyordu sesi.

"Jungkook gelmişti..." diye mırıldandım. "Zaten bir sorun da çıkmadı, sonrasında da anlatmak aklıma gelmedi."

"Jungkook mu geldi?" dediğinde odağının çoktan kaydığını hissetmiştim. "Evet."

"Baştan anlat neler oldu." Ona bakıp kıpırdandım yerimde. "Onunla konuşuyordum, mesajlaşırken birkaç seferdir yalnız takılmama laf geldi. Onun ardından kapı çalınca o geldi sandım." Gözleri anlattıklarımla ilgiyle büyüyordu. "Gidip açtım ama Jihoon'du gelen. İçeri girdi engel olamadım. Bana sürekli Jungkook'la mı sevgilisin diye sordu, onunla beraber olma, o olmaz diye resmen yalvardı. Zaten sonra kendisi gitti." Kaşları çatıldığında bende yeniden düşünceli bir hale bürünmüştüm.

"Onunla sevgili olup olmamandan ona ne ki? Neden bu onun için bu kadar önemli?" Başımı iki yana salladım omzumu da kaldırırken. "Bilmiyorum. Aralarında bir sorun var, Jungkook bunu bana söylemişti. Birbirlerinden nefret ediyorlar sanırım bu yüzden ona bu kadar dokundu Jungkook ile sevgili olma ihitmalim."

"Sen ne dedin?" Yeniden çayını aldı eline, keyiflenmeye başlamıştı farkındaydım ve bunun sebebini de anlıyordum. "İlk başta konuyu kapatmaya çalıştım ama sonra sinirlendiğini görünce..." İç çekerek duraksadığımda lafı devraldı. "Sende daha fazla sinirlendirmek için onunla sevgili olduğunu söyledin."

Başımı salladım. "Evet, ama sinirlenmedi. Bende sinirlenir sanmıştım ama neredeyse ağlayacaktı." Güldüm. "Tek dediği şey "O olmaz."dı."

stars in your eyesWhere stories live. Discover now